Hangi Suriye'den bahsediyoruz, hangi Suriye'yi takip ediyoruz?
Bu karmaşa, Suriye'den, özellikle de Halep ve çevresinden gelen sıcak haberleri takip eden pek çok kişi tarafından hissediliyor ve kendisi Suriye topraklarındaki uluslararası çatışma hatlarının iç içe geçmesi dahil olmak üzere bir dizi nedenin sonucu. Nedenler arasında bazı muhalif grupların program ve politikalarının değişmesi, kuzeydoğu Suriye'deki Suriye Demokratik Güçleri veya SDG örneğinde olduğu gibi, bağlılık ve muhalefet arasındaki iç içe geçmiş ilişki de yer alıyor. Nitekim SDG, askeri meselelerde ve hizmet konularında rejimle iş birliği yapıyor, ancak aynı zamanda kendi bölgesinde Şam makamlarının reddettiği bir özerkliği istiyor.
Arap literatürümüzde 20. yüzyılın başında Suriye'yi bölgesel ve mezhepsel temelde bölmek isteyen Fransız sömürgeciliğini her zaman yereriz. Ülkeyi Şam devleti, Halep devleti, Lazkiye devleti (Aleviler), Suveyde devleti (Dürziler) şeklinde küçük devletlere bölmeye çalışan Fransız General Gouraud'yu en kötü şekilde anarız.
Ancak bugün, Fransız planına göre olmasa da Suriye yine bölünmüş durumda. Kuzeydoğu Suriye, Haseke, Rakka ve diğer şehirler ile kuzeybatı Suriye'deki bazı yerleşim bölgelerinde Kürt ve Arap gruplar bulunuyor.
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib, Müslüman Kardeşlere bağlı grupların da eşlik ettiği Heyet Tahrir eş-Şam’ın (eski adıyla Nusra Cephesi) yetki alanı altında. Hurras ed-Din ve DEAŞ gibi daha radikal güçler de burada varlık gösteriyor. Türkiye sınırında ise doğrudan veya neredeyse doğrudan Türk egemenliği altında olan alanlar var. Öyle ki, buralarda dolaşımdaki para birimi Türk lirası ve yaşayanlar Türk nüfus sistemine bağlı.
İran'dan Irak, oradan da Suriye üzerinden Lübnan ile iletişimi sağlamak için Kuzey Suriye ve Lübnan ile Irak sınırında ise İran nüfuzu var.
Lazkiye ve Tarsus'ta elbette güçlü bir Rus nüfuzu, Fırat'ın doğusunda SDG güçlerinin bulunduğu bölgelerde de Amerikan nüfuzu var.
Suriye topraklarında bölgesel ve uluslararası güçlerden oluşan bu “salsa”, Suriye masasında başkalarının vardığı uzlaşılarla oluştu. Örneğin: Mayıs 2017'de Astana'da Rusya, Türkiye ve İran arasında varılan gerilimi azaltma bölgelerine ilişkin anlaşma ile Mart 2020 anlaşması gibi.
Suriyelilerin, dünya ordularının ve savaş ağalarının coğrafyasının koridorlarını doldurduğu Suriye’de, Arapların kararlı yardımıyla, yeni bir ulusal anayasal siyasi sözleşme oluşturmasının zamanı geldi mi?! Ordulardan, milletlerden ve dillerden oluşan bu kalabalık hakkında geçmişte Mutenebbi şöyle demişti:
Her dilden ve milletten insan burada toplanmış
Konuşulanları ancak tercümanlar anlayabilir