Çatışma ırmağında çok su ve kan aktıktan sonra Gazze savaşıyla ilgili müzakere heyetinden beyaz bir duman değil gri duman bekleniyormuş gibi görünüyor. Konuşulan anlaşmanın özü, Gazze'de Hamas'ın olmayacağı, kalan liderlere kişisel güvenlik sağlanmayacağı ve Gazze'yi tarafsız bir gücün yönetmeyeceği, İsrail’in askeri gücünün Gazze’de kalacağı, Gazze'deki rehineler serbest bırakılırken, İsrail’de serbest bırakılacak bazı tutukluların Filistin toprakları dışına çıkacağı şeklinde.
Bu satırların yazarı, Aksa Tufanı’nın patlak vermesinden dört ay sonra, bu köşede “Gazze: Önemli Olan Sonuçlardır!” başlıklı bir makale yazmıştı. Makale 4 Şubat 2024’te yayımlandı. Aşağıda bu yazının bazı paragraflarına yer vereceğiz.
Girişte şöyle demiştik: “Her savaşın bir sonu olması doğal ve görünen o ki, Gazze savaşının son sahnesi için bir “mavi harita” hazırlanmış bulunuyor. Bu harita arka odalarda haftalarca konuşuldu ve bazı hatlarına alenen işaret edildi. Bu, ister “Arap arabulucular aracılığıyla” Filistinli, ister İsrailli, Amerikalı ya da Batılı olsun tüm tarafların katıldığı bir plan. Ortadoğu konusunda bilgili olan İngiltere, geçen hafta saygın Dışişleri Bakanı'nın “Filistin Devleti'ni tanımayı düşünüyoruz!” açıklaması ile planın kabulü için havucu gösterdi.”
O makalenin ana fikriyse şuydu:
“Planın sızdırılan ana hatları, savaşan taraflar arasında iki ay veya daha uzun bir süre boyunca ateşkes sağlanmasını ve bu süre zarfında şu adımların atılmasını öngörüyor; sayıları 100'den biraz fazla olan rehinelerin serbest bırakılması. En küçük yaşta olanlar, kadınlar, en fazla hapis yatanlar ve en eski hükümlüler başta olmak üzere makul sayıda Filistinli mahkûmun İsrail hapishanelerinden serbest bırakılması. Ateşkes döneminden sonra veya sonuna yaklaşıldığında, Hamas'ın askeri liderleri ile üst düzey liderlerinin, büyük olasılıkla Arap ve coğrafi olarak uzak olan güvenli bir sığınağa gitmek üzere Gazze’yi terk etmesi ki, söz konusu liderleri kabul edecek birden fazla ülke adı önerildi. Bu senaryo, daha az bir ivme ile de olsa, Yaser Arafat'ın Lübnan'dan çıkışına benziyor. Buna ek olarak, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde herhangi bir siyasi veya diğer faaliyetinin engellenmesi, Gazze Şeridi’nin geçiş aşamasında bazı komşu Arap ülkelerinin de katılabileceği ortak bir yönetime devredilmesi. Geçiş aşamasının ardından, bazı değişikliklerle birlikte Oslo Anlaşması’nda imzalanan ana hatlarıyla, Batı Şeria ve Gazze Şeridi topraklarını kapsayan Filistin Devleti'nin ilan edileceği ve buna Arapların daha geniş bir şekilde İsrail'i tanımasının eşlik edeceği üçüncü aşamaya geçiş yapılacak.”
4 Şubat 2024'te yani bugünden, yaklaşık 11 ay kadar önce tam olarak bunları yazdık. O zaman Gazze'deki kurbanların sayısı 20 bini bulmamıştı ve Gazze kentlerinin büyük çoğunluğu hâlâ ayaktaydı. Ama o dönemde gerekli önerileri kabul ederek, dört aydır süren çatışmadan ders çıkarma vizyonu yoktu. Sıcak anneye yani direniş eksenine güveniliyordu fakat onun soğuk bir anne olduğu ortaya çıktı.
O tarihten sonra da acımasız ve eşitsiz çatışma devam etti ve ardında aralarında Hamas'ın Beyrut, Gazze, hatta Tahran'da bile öldürülen üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu on binlerce kurban bıraktı. Lübnan ve Hizbullah'ın sonu bildiğimiz gibi oldu ve Suriye, Esed'in sonsuza dek sahnesinden kaybolmasıyla değişti! Gazze, halkının başının üstüne yıkıldı. Ama yukarıda saydığımız ve o zamanlar elde edilebilecek, ulaşılabilecek şeyler bugün artık yok. Hamas'ın Gazze'de siyasi bir örgüt olarak varlığını sürdürmesi bugün artık mümkün değil. İsrail'in Gazze'den veya topraklarının büyük bölümünden çekilmesi artık gündemde değil. Üstelik bir Filistin devletinin kurulması yönündeki uluslararası coşku da ortadan kalktı, tam aksine şimdi Batı Şeria'daki Filistinliler, İsrail'in topraklarını genişletme tehdidi altında. Kardeşler arasındaki çatışma zirvede olmaya devam ediyor!
Arap devrimcilerin yaptığını şimdi Hamas liderliği de yaptı; “fırsatları kaçırdı”. Çağdaş Arap tarihimizde yaşanan bu bir yılı aşkın dönemden ve daha birçok dosyadan öğrenebileceğimiz en önemli ders, fırsatları kaçırma konusunda muazzam bir kabiliyete sahip olunduğudur. Bu kabiliyet, ideolojiyi gerçeklikten üstün tutan fikirsel bir kökenden, aşırı derecede siyasi hayal gücü eksikliğinden ve düşmanın yeteneklerinin ve onunla başa çıkma araçlarının yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. Düşman bilime güvenirken, diğerleri siyasi büyülerle yüklü duyguları üstün tutuyorlar, nasıl mücadele edileceği veya müzakere yönteminin ne olduğuna dair kendi aralarında özgür bir iç diyalogdan yoksunlar.
Sonuç olarak gri dumana yakından baktığımızda, bunun bölgesel ve küresel gerçekliğe yaklaşma becerisinden, iç görüden yoksun, sadece pişmanlık üreten belli bir kayıp ve büyük fedakarlıklar taşıyan kirli bir duman olduğunu görürüz.
Son söz; Gazzeliler coğrafi olarak eksik, Hamas kontrolünde olmayan, çok sayıda yeni mezarlıkların bulunduğu bir Gazze'ye kavuşacak ve yine de “zafer”den bahsedenler olacak!