Mustafa Fahs
TT

Lübnan... Ali Murad ve Şii itirazının rasyonelliği üzerine

Ekim 2019 ayaklanması, o andan itibaren ayaklanma için kültürel, siyasi ve sosyal bir kaldıraç oluşturan ve en iyi yüzlerini ve kişiliklerini sunan Lübnanlı Şii muhalefetin söyleminde bir dönüm noktası oldu. Özel hayattan ulusal kamuoyuna geçerek, bu muhalefet tarihinde ilk kez, ayaklanmaya iki şekilde yanıt veren Şii toplumunun baskın ikilisini (Emel ve Hizbullah) utandırmayı başardı: Birincisi, yolsuzluğun hüküm sürdüğü sistemi tüm gücüyle savundu ve sokakta devrilmesini engelledi. Diğeri ise Şii kamuoyunu ulusal değişim alanından izole etmeye çalıştı ve ayaklanmayı, özellikle de Şii yüzünü çarpıtmaya başvurdu. Bugüne kadar faili ortaya çıkarılamayan bu anonim mesajların en aşırısı Lokman Selim suikastıydı.

Fiziksel suikastın acımasızlığından, özel ve kamusal mesajlarından Şii muhalefete yönelik manevi suikast girişimlerine kadar, bu muhalefet iki kanadıyla, geleneksel (yani Şii değişim söyleminin sahipleri) ve sivil (genel değişim söyleminin sahipleri), Şii özgüllüğüne sahip ulusal bir eleştirel kitle oluşturmayı başardı. Birinci taraf genel ulusal söylem doğrultusunda kendi söyleminin bir kısmını terk ettikten ve ikinci taraf Şii çevresinin özelliklerine uyum sağlamayı başardıktan sonra, Şii özgüllüğü olan ulusal bir eleştirel kitle oluştu.

Siyasi olarak Şii muhalefetin iki kanadı, iki konuya yaklaşım biçimlerinde, egemen sisteme ve Şii İkilisi’ne karşı kamusal konumlarını şekillendirmeyi ve siyasi söylemlerini ve literatürlerini üretmeyi başardı. Bu konulardan biri, Ekim Ayaklanması ve Şii katliamından sonra Şii İkilisi’nin yaptığı siyasi ve askeri tercihlerin bir sonucu olarak açıkça ortaya çıkan ve Şii toplumunun ağır bir bedel ödemesiyle sonuçlanan Şii meselesidir. İçeride, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık’ta yeni bir dönemin başlaması, dışarıda ise Şii İkili’nin müttefiki olan Suriye rejiminin düşmesiyle birlikte dikkatler bu muhalefete ve onun bu büyük dönüşümlere yaklaşma potansiyeli ve kabiliyetine döndü.

Bu dönüşümlerin ortasında, bu itirazın gerçekçiliği, iç yaklaşımında, mevcut güç merkezlerini ve otorite yapısını iyi çalışılmış bir şekilde anlamasında ve eldeki aşamayla ciddi ve pragmatik bir şekilde ilgilenmesinde açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, yetkin olan figürlerinin çoğunluğu, temsil ettikleri siyasi veya sosyal varlıklar adına herhangi bir kişisel talep veya iddiadan vazgeçmişlerdir. Bununla birlikte, Şii İkili içindeki rakiplerini mezheplerinin tek temsilcisi olarak tanımayı ve onun temsil tekelini reddettiler. Bu durum, Şii İkili’nin halk desteğinin yüzde ellinin altına düşmesi ve Şii toplumu arasında, hayat, geçim kaynakları ve finansal mevduatlarda önemli kayıplara yol açan mali ve stratejik politikalarına ilişkin genel hoşnutsuzluk göz önüne alındığında özellikle önemlidir.

Şii temsiliyetine ilişkin tartışmalar ve Şii İkili’nin bunu tekeline almaya yönelik yeni girişimleri arasında Şii muhalefetin dengeli performansı öne çıkmaktadır. Bunlar arasında ulusal söylemine bağlı kalan Demokratik Değişim Platformu, Şii sıfatıyla Kurtuluşa Doğru Bloğu, Güney'deki değişim hareketi ve 17 Ekim Halk Hareketi’nden isimler yer alıyor. Bunlar birlikte, cesur ulusal duruşu ve Şii özelliklerini dikkatli bir şekilde dikkate alması nedeniyle diyalog ve ilgiyi hak eden farklı bir ulusal Şii yaklaşımını şekillendirmektedir. Hareketin önde gelen genç isimlerinden Dr. Ali Murad, medyaya verdiği bir mülakatta bu perspektifi şöyle dile getirmiştir: “Eğer Cumhurbaşkanı Joseph Avn Hıristiyan partilerin dışından geliyorsa ve atanmış Başbakan Nevvaf Selam Sünni siyasi güçlerin ve partilerin dışından geliyorsa, o zaman Maliye Bakanı neden Şii İkili’yi temsil etsin?”

Dr. Murad'ın incelikli yaklaşımı, temsilden pay talep etmek anlamına gelmiyor, ancak temsilin ayrıcalığını reddediyor. Bu durum herkesi utandırdı ve Şii İkili’nin adını söylemeye cesaret edemeyen yüzlerinden birinin Ali Murad'ın cesaretini ‘siyasi ergenlik’ olarak tanımlamasına yol açtı. Ancak asıl ergenlik, bir zamanlar -hem geçmişte hem de bugün- Lübnan halkının kaderinin emanet edildiği kişilerden geldi.

Habib Sadık'tan Hani Fahs'a, Lokman Slim'e, Ali Murad'a ve onun ve babasının mücadelesine yapılan saldırıya kadar... Şii muhalefeti, çok yönlü ve ulusal karakteriyle, geçmişte benzer girişimlere karşı koyduğu gibi, ahlaki suikast ve siyasi marjinalleştirmeye karşı da dirençli olduğunu kanıtlıyor.