Bekir Uveyda
TT

Hamas'ın açıklamaları ve Trump'ın ısrarı

Hamas liderliği eğer pankartlarında yazdıklarını sahadaki eylemleriyle örtüştürme gücüne sahipse, son gelişmeler onu ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Bu sınav İsrail'in, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki silahlı rolünü kesin olarak sona erdirdiği ve geriye sadece Hamas'ın yurtdışındaki liderliğinin siyasi rolünü sona erdirmesi kaldığı iddiasının doğru mu yoksa süregelen yanıltmanın yeni bir şişirilmiş versiyonundan ibaret mi olduğunu ortaya çıkaracak. Rehinelerin Filistinli tutuklular ile takası için yer olarak Deyr el-Balah'ın seçilmesi, başlı başına bir mesaj vermek amacıyla yapılmıştı. Mesaj özetle, Hamas’ın Gazze Şeridi'nin merkezinde halen güçlü bir silahlı varlığı olduğunu söylüyordu. Bu ilk noktaydı. Bunu Hamas’ın rehinelerin arkasında taşınan pankartlar ile “Biz Tufanız” ve “Ertesi gün biz varız” diye adeta bağırması izledi. Tamam, bu sözler çok önemli ama şimdi soru şu: Hamas buradan nereye varabilir?

Hamas liderliğini ciddi bir sınava tabi tutan en önemli gelişme, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ni ABD'nin devralacağı ve Ortadoğu'nun “Rivierası” olarak adlandırdığı dönüşümünü bizzat denetlemeyi amaçladığı yanılsamasına dayanan planlarını tekit etmeye devam etmekteki ısrarıdır. İlk başta çoğu kişi Trump'ın bu açıklamasının ciddi olmayan boş bir söz olduğunu düşündü. Ancak Beyaz Saray’ın efendisi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ziyaretini hemen bu sözleri teyit etmek için kullandı. Bu, Netanyahu'yu memnun etti ve kötü niyetli de görünen geniş bir gülümsemeyle sevincini dile getirdi. Çünkü çok iyi biliyordu ki, tamamen mantık dışı ve uygulanması mümkün olmayan bir yanılgı duyuyordu. Ancak bu konuda ilgili taraf Netanyahu değil. Hamas hareketinin siyasi anlamda yurtdışındaki liderliği ile sahadaki askeri liderliği, tarihin nasıl aştığını belgeleyeceği bir sınavla karşı karşıya bulunuyor. Yaklaşımlarını kabul etmek veya etmemek bir yana, bu sınav ya bir direniş örgütünün liderleri olarak, kendilerine hak ettikleri takdiri kazandırarak yahut kararlı bir tavır almaktan kaçınmanın, onları Filistin tarihinin mahkemesinde, kurtulmalarının zor olabileceği bir suçlama çemberinin içine soktuğunu kaydederek sonuçlanacak.

Hamas liderliğinin alması gereken tavrın, Trump'ın Gazze halkının tamamını yerinden etme ve gelecekte Gazze’ye geri dönmelerini engelleme ısrarını reddetme konusundaki Arap ülkelerinin mutabakatına dayanması gerekiyor. Gerçekten de ABD Başkanı, nasıl kendinde bütün bir halkı atalarının topraklarından uzaklaştırıp, yeni bir göçle sürgüne gönderme haksızlığını işleme hakkını görüyor?  Hamas, önceki gün yeni rehinelerin serbest bırakılmasını durdurarak ilk adımı attı. Bu tutum, Biden'ın görev süresinin son saatlerinde varılan ateşkes anlaşmasının yeniden yürürlüğe girmesinin bedeli olarak, Beyaz Saray'ın efendisinden Gazze Şeridi ile ilgili olarak söylediği ve söylemek istediği her şeyi geri çekmesini talep eden daha güçlü bir tutumla desteklenebilir.  Netanyahu’nun kibri ve Trump’ın bölgenin gerçekleri ile ilgili bilgisizliği göz önüne alındığında, Hamas ile anlaşmazlık konusu veya ona yönelik itirazlar bir kenara bırakılmalı, çünkü her olay mutlaka ciddiyetine göre ele alınmalı ve tartışılmalı.