Trump yönetimi İran'a yönelik niyetleri konusunda karışık sinyaller verirken, İran liderliği nasıl yanıt verileceği konusunda bir kez daha bölünmüş durumda.
Bir kesim, Tahran'ın müttefiklerinin Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de yaşadıkları yenilgileri tamamlamak için, ABD'nin İsrail'e İran'ı ağır bir yenilgiye uğratacak kadar destek vereceğine dair kasvetli bir tablo çizmeye çalışıyor. Böylesi yenilgiler, ülke içinde ve dışında rejim muhaliflerini sokağa dökülmeye ve iktidarı ele geçirmeye teşvik edebilir. Moral bozukluğu yaşayan Devrim Muhafızları ise Suriye'de yaptığının aynısını yapacak, yani ekonomik krizin gölgesinde kendini kurtarmak için kaçacaktır.
Bu kesim, mevcut ekonomik krizin iktidardaki rejimin gittikçe azalan destek tabanının iradesini ve enerjisini tükettiğini ve bunun da rejim değişikliğini ilk kez gerçek bir olasılık haline getirdiğini söylüyor.
Peki böylesine tehlikeli bir viraj nasıl aşılabilir? Bu kesimin önde gelen isimleri arasında Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da yer alıyor ve savaşı önlemek, işlerin yatışmasını sağlamak amacıyla görüşmelerin başlatılmasını öneriyorlar.
Peki ama kiminle görüşmeli? Rejimin kurucusu Humeyni'nin konuya ilişkin fetvasını örnek gösteren Dini Lider Ali Hamaney’e göre ABD ile görüşmek günah ve yasaktır. Bunu destekleyen İran Meclisi’nin yanı sıra İslam Konseyi'nin de bir yasası var.
Sorunun cevabı şu: Şimdi Washington ile sorunlu ilişkiler içinde olan Avrupa üçlüsü “Fransa, Almanya ve İngiltere” ile görüşülmeli. Teoriye göre, üç ülke, Başkan Donald Trump'ın onları Ukrayna barış girişimi ve Gazze'nin geleceğine ilişkin planlarından dışlama kararının ardından kaybettikleri prestijin bir kısmını geri kazanmak için diplomatik bir darbeyi memnuniyetle karşılayacaktır.
Peki ama büyük bir itibar kaybına yol açacak tavizler vermeden neyi görüşebiliriz? Görüşme destekçisi taraf, İran'ın nükleer programını iki ila üç yıl dondurmasının, bu sürenin sonunda hangi yönü izleyeceğine kendisinin karar vermesinin teklif edilmesini öneriyor. İran şu anda sivil veya askeri açıdan net ve gerekçeli bir amacı olmayan bir programa büyük kaynaklar harcıyor.
Buna karşılık Avrupa üçlüsü, İran'a karşı herhangi bir askeri eylemin önünü kesmek için BM Güvenlik Konseyi'nin 3221 sayılı kararıyla sağlanan mekanizmayı kullanacak. Bahsedilen kararın süresi önümüzdeki ekim ayında sona eriyor ve bu da beklenmeyen sonuçları olası kılıyor. Avrupalılarla bir anlaşmaya varılması İran üzerindeki baskının hafifletilmesine, can çekişen İran ekonomisine biraz canlılık kazandırılmasına ve geniş çaplı bir halk devriminin önlenmesine yardımcı olacak.
Yukarıdaki analizi savunanlar, ABD ve İsrail'in, düşman İran’ın uçurumun kenarından hayata geri dönmesini kenarda bekleyip izleyeceğini varsayıyorlar.
Dini Lider'e tamamen sadık kalan kesimse bu analize karşı çıkıyor. Herhangi bir şekilde zayıflık göstermenin rejim değişikliğine doğru adımları hızlandıracağında ısrar ediyor. Tavsiyesi ise kararlı durup savaşa hazır olmak. Buna göre atılması gereken ilk adım da, savaş hazırlıkları için bir fon oluşturmak. Bunun için önerdikleri yol, piyasaya yabancı para birimi arzının azaltılması ve ulusal para biriminin değerinin daha düşük seviyelere gerilemesinin sağlanması. Dolar karşısında 650 bin riyali bulan ulusal para biriminin, dolar karşısında 900 bin riyale yükselmesi gerekiyor.
Bu, Müttefiklerin İkinci Dünya Savaşı sırasında İran'ı işgal ettiklerinde kullandıkları bir hiledir. İran'daki harcamalarını yerel para birimi üzerinden yaptıkları için riyali yüzde 50 oranında devalüe etmek zorunda kalmışlardı. Şimdi de İran rejimi, devletin askeri personeli ve memurları da dahil, İranlı ailelerin satın alma gücünü azaltırken devletin satın alma gücünü artıracak aynı numaraya başvuruyor. Halkın bu kaybını kısmen telafi etmek için de savaş için ihtiyaç duyulan kişilere olağanüstü ikramiyeler sunuluyor.
Kanunları ve rejim güçlerini kontrol eden Dini Lider, herhangi bir isyanı daha başlamadan bastırmak için onları kısmen teyakkuza geçirdi. Buna özellikle Tahran'da potansiyel muhaliflere yönelik yaygın bir baskı ve keyfi tutuklamalar eşlik ediyor.
Bütün bunlar, İran rejimi Dini Lideri’nin, Trump'ın dört yıllık döneminden gönüllü olarak uzak durmak için ABD ile bir anlaşmayı kabul ederek, “kahramanca esnekliğinin” bir başka bölümünü sergilemeye hazır olmadığı anlamına geliyor. Oysa bu oyun, yedi Amerikan başkanını ardı ardına çıkmaza sürüklemiş, İran İslam Cumhuriyeti'nin altın jübilesine yaklaşmasına olanak tanımıştı
Bugün, görüşmek ya da görüşmemek sadece Tahran'da birbiri ile rekabet eden grupların meselesi değil. Aynı zamanda, François Mitterrand'ın “büyük sorun yaratıcısı” olarak adlandırdığı tarafı ya değişmesi gerektiğine ya da değiştirileceğine ikna etmeden veya zorlamadan bölgesel barış ve istikrarın sağlanamayacağına - doğru ya da yanlış- ikna olmuş güçlerin de meselesi.