Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Heyecan verici hadiseler mi?

Çin halk edebiyatında, birine iyi dilekte bulunulmak istenildiğinde, onun heyecan verici bir zamanı yaşamasının istendiği söylenir. Zaman, heyecan verici olabilecek bir dizi olay ve değişkenden başka bir şey değildir; burada tarihin iki ayak üzerinde yürüdüğünü görebilirsiniz, anı yakaladığınız anda onun ustalıkla kaybolduğunu ama hemen yerini bir başkasının aldığını ve bu şekilde sürüp gittiğini görürsünüz. Olayları daha heyecan verici kılmakta medyanın televizyon ayağında çalışmaktan daha heyecan verici bir şey yoktur. Orada olay doğal zamanında yaşanmaz, dakikalara ve bazen saniyelere sıkıştırılır. Bir televizyon saati, doğası gereği altmış dakikaya değil, elli dakikaya eşittir. Zira programlarda reklamların yanı sıra elbette bir de müzikli başlangıç ve son kısım vardır. Geçtiğimiz on gün boyunca saygın Al-Arabiya kanalındaydım. Orada siyaset dünyası, merkezi meselenin savaş ve barış, devrim ve istikrar, güzellik ve çirkinlik arasında olduğu siyasetin potası dünyasına dönüşüyor. Bu çelişkiler olmadan dram tamamlanmaz ama diyaloğu yöneten kişinin bir sona ulaşması gerektiğinden tamamlanır. Haber kanallarının hayatının bu noktasında gelip giden kahramanlar sıradan insanlar değil, sakinliklerine rağmen yine de heyecan verici olan liderler ve yardımcılarıdır. ABD Başkanı Donald Trump'ın daha önceki dönemlerde de televizyon yıldızı olması ve sonrasında da aynı derecede hararetli dönemlerde rol alması nedeniyle yıldız olması gayet doğal. Ama bir de otelcilik dünyasını bir anda terk edip Rusya-Ukrayna sorununu, ardından da İsrail ile Hamas arasındaki Gazze ikilemini çözmesi istenen ve sanki bunlar yetmezmiş gibi, İran ile ABD arasındaki nükleer meselenin çözümü için de adı önerilen, yolu üzerinde daha önce hiç adını duymadığı Husiler ikilemiyle uğraşmak zorunda olan milyarder gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkof’a ne demeli? Benim de tanık olduğum geçmişte bu işi yapan kişi Harvard Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler profesörü olarak siyasete dahil olan Henry Kissinger'dı.

Al- Arabiya stüdyolarının olduğu Dubai'deki ilk gün; Başkan Trump'ın İsrail Başbakanı ile yaptığı basın toplantısının tutsağı olmuştu. Artık alışılagelmiş olduğu gibi, Trump'ın konuklarının kendisine hayranlıkla baktığı, ABD Başkanı röportaj ve makalelerde yazılacak kadar çok bomba patlattıktan sonra, toplantının ancak sonuna doğru konuğun konuşmasına izin verildiği sıra dışı bir toplantıydı. Her ne kadar her Amerikan başkanının kendine özgü bir konuşma ve tasvir etme tarzı ya da İngilizcede dedikleri gibi “stili” olsa da makyaj, kravat, oturuş, kelime kelime abartılı sözler, bazen de birkaç göz kırpma da önemlidir. ABD-İsrail ilişkilerinden bahsedilirken sahne, Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy sahnesine benzemiyordu; o daha ziyade bir medya katliamıydı.  Ama Trump- Netanyahu toplantısında da Trump’ın kökleştirmeye çalıştığı -dost ve düşman- herkesin kendilerinin dostu ya da destekçisi olan ABD'ye ihanet ettiği teorisi hazırdı. Trump’a göre dostları, düşmanlarından daha acımasızlardı ve Washington'un iyi niyetini istismar etmişlerdi. Bundan sonra ayrıntılar damlarcasına birbirini takip etti. Görüşme, Trump'ın gümrük tarifelerini açıklamasının ardından gerçekleşmişti. Bu konuda İsrail'in durumunun Ortadoğu'daki durumla hiçbir ilgisi yoktu. Trump, İsrail mallarına uygulanan ve yüzde 17'ye yükseltilen gümrük vergisinden vazgeçmeyi reddetti. Kamuoyuna yaptığı açıklama, Washington'un İsrail'e yılda 4 milyar dolar yardım yaptığıydı, açıklamadığı ise ABD'nin İsrail ile yaklaşık 8 milyar dolarlık bir ticaret açığı olduğudur. ABD’nin İsrail’e ihracatı 14,8 milyar dolarken ithalatı 22,2 milyar dolara ulaşıyor ve bu büyüyen açığı kapatmasının zamanı geldi. Kısacası, Netanyahu’nun gazetecilerin önünde bunu duymak üzere Washington'a “çağrılması”; Trump'ın, ateşkesin sağlanması için Kahire'de bir araya gelen Mısır, Fransa ve Ürdün liderleriyle yaptığı görüşme, dengelerin olduğu gibi kalmayacağını gösteriyor. Özellikle de Trump'ın önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan, BAE ve Katar'da yapacağı toplantıların, ABD'de yeni teknolojik ve bilimsel devrimler alanında önemli yatırımlar ile sonuçlanması durumunda.

Bütün bunlar, ABD'nin Husilerle savaşı sürerken oluyor. Bu arada, Husi istihbaratının başkan yardımcısının, Husi füze rampalarının koordinatlarını ve liderler arasındaki görüşmelerin saatlerini ABD'ye gönderdiği gerekçesiyle tutuklandığı bildirildi. İran, Husilere ve Irak'taki müttefiki Haşdi Şabi Güçlerine desteğini çekeceğini söyleyerek bomba gibi bir mesaj gönderdi. Bu ikisi de Hamas ve Hizbullah'ın kaderlerinin övgüye değer olmadığını gördüler. Herkes, siyasetçiler ve medya çalışanları, Steve Witkoff ile Abbas Arakçi'nin Muskat'ta “dolaylı” bir görüşme gerçekleştireceği anı bekliyor. Görüşme Umman topraklarında gerçekleşeceği ve açılış oturumuna Ummanlı yetkililer de katılacağı için dolaylı diyoruz ama diğer ilgi çekici konuların yanı sıra nükleer anlaşma da masada olacağından ABD açısından aynı zamanda doğrudan bir görüşmedir.