Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Husi hegemonyası nereye gidiyor?

Husiler, her türlü ciddi meydan okumanın üstesinden gelmesini sağlayan olağanüstü bir  dahili ve öz Yemenli güce mi sahip, yoksa sorun Husilerin muhaliflerinde ya da muhalif olduklarını iddia edenlerde mi?

Husi hedeflerine yönelik olağanüstü haftalarca süren nitelikli Amerikan bombardımanından sonra - şu ana kadar hangi Husi liderlerinin öldürüldüğü ve kapasitesinin ne kadarının yerle bir edildiği gerçeğini- bilmiyoruz. Husilerin rastgele attığı, ne düşmanı öldüren ne de yaralayan füzelere karşılık İsrail'in düzenlediği benzer bir bombardımandan sonra da, gökten yapılan saldırıları yerde tamamlayacak bir adım atılmadı!

Husilerin, bugün Husi siyasi coğrafyasında yaşayan Yemenlilere yönelik son skandalı ve vahşetiyse, Beni Haşiş’de yaşandı. Üzücü habere göre, Beni Haşiş’e bağlı Haşm el-Bakra ve Sarf bölgeleri arasında kalan bir yerleşim bölgesinde, geçen perşembe sabahı nedeni bilinmeyen üç şiddetli patlama meydana geldi. Daha sonra patlamanın nedeninin Husilerin bölgedeki konutların arasına yerleştirdiği bir mühimmat deposundan kaynaklandığı ortaya çıktı. Son patlamanın ardından olay yerinde yangınlar çıktı ve depodaki mühimmatlar patlamaya devam etti. Onlarca kişi öldü ve yaralandı, çoğu yakındaki hastanelere kaldırıldı.

Şu ana kadar hayatını kaybettiği tahmin edilen Yemenlilerin sayısının 50'yi geçtiği belirtilirken, durumu kötü olan yaralılar nedeniyle önümüzdeki günlerde daha fazla can kaybı yaşanması ihtimali bulunuyor. Dahası şarapnel parçalarının civardaki yerleşim yerlerine ve köylere kadar ulaştığı belirtilirken, bir görgü tanığı olay yerine yakın yaklaşık 30 ev ve binanın yıkılıp hasar gördüğünü söyledi.

Husi, Filistin ve Lübnan'a destek bahanesiyle Kızıldeniz’i aşan füze oyununda ileriye kaçmakta ısrar ediyor. Halbuki Lübnan ve Filistin bugün, gasp edilen devleti, milislerin egemenliğinden ve silahların yarattığı kaostan kurtararak olası bir barışı yeniden tesis etmeye çalışıyor.

Husi Filistin ve Lübnan kartını kullanmakta ısrar ediyor, çünkü bundan vazgeçerse acı gerçekle yüzleşecek. O da Yemen'i yönetmesi, Yemen halkının işlerini yürütmesi, öldürmeden önce geçimini, yaralamadan önce sağlığını, geçmişinden önce geleceğini, silahlardan önce ekonomisini, parçalamadan önce birliğini temin etmesi gerektiği gerçeğidir.

Bu haklar, Husi yenilgisinin başlığıdır. O ise diğer ülkelerin Yemen halkına karşı savaşları veya kendisinin can ve mal güvenliğini hiçe sayması (meskun mahallelerin ortasına bomba ve füze depolaması bu hiçe saymanın bir örneği) yoluyla ucu Yemenlilere dokunan oyunlarla bu yenilgiden yüzleşmekten kaçıyor.

Ama asıl soru şu; diğer Yemenliler Husi hegemonyasına ne zaman son verebilir?! Bazıları ülkeyi ona “anahtar teslim” şeklinde teslim etmek mi istiyor? Risksiz siyaset olur mu?! Husilere karşı düşmanlık iddiasında herkes samimi mi, yoksa mezhepsel renge bakılmaksızın, arka planda birleşik fikri cephe ve ideolojik geçmiş bahanesiyle onunla gizlice dostça ilişkiler geliştirenler mi var? Hepimiz biliyoruz ki Humeyni İranı, kendisini İslam dünyasındaki ilk Sahva’nın (uyanış) sponsoru olarak görüyor. Kardeşler arasında ganimet yüzünden bazı günler anlaşmazlıklar yaşanmış olsa bile, bir Mısır atasözünün dediği gibi “karnın içinde bağırsaklar birbiri ile kavga eder” ama sonunda hepsi aynı “mideye” hizmet eder ve aynı beyne enerji sağlarlar.

Yemen bundan daha iyisini hak ediyor ve dürüstlük, daha önce de söylendiği gibi, gönüllerin sabunudur.