Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Silah erkeğin süsü, ama?

Prusya-Alman gelenekleri ile birlikte şiddetin ve araçlarının kullanımının devlet ile münhasır  olması ilkesi yerleşti ve bu ilkenin, gerçek bir devletin varlığının en açık tezahürü olduğu düşüncesi pekişti.

Ancak, Avrupa'dakiler de dahil olmak üzere halkların geçmiş gelenekleri göz önüne alındığında, ülkeyi korumak ve savunmak için polis ve kolluk kuvvetlerinin yanı sıra çeşitli ordulara ve silahlı kuvvetlere sahip olan “gerçek” modern devletin kurulmasından önce, silah taşıma ve bulundurma bağımsızlık ve gücün tezahürleri olarak kabul ediliyordu.

Silahlara, askerliğe, askerlik veya güvenlik işine “tutkusu” olan herkes, yukarıda bahsedilen kuvvetlere katılarak, bu tutkularını büyük devlet nehrine akan meşru kanallara yönlendirebilir.

Ancak içinde bulunduğumuz çağda, silah taşıma, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi devrimci milliyetçi davalara veya el-Kaide ve benzerleri ile Lübnan Hizbullahı ve benzerleri gibi devrimci köktendinci davalara karıştı.

Yaklaşık yarım asır (47 yıl) sonra, PKK silah bıraktı ve kadın erkek birkaç savaşçısı, sembolik bir jestle, dağlarının derinliklerinde, Kürt hafızasında sembolik bir yeri olan Cesena Mağarası'nda silahlarını yaktı. Bu Kürt silahlarının, Kürt şehri Süleymaniye yakınlarındaki bu sembolik ve tarihi mağaradaki özel bir müzede korunmasına karar verildi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olayı, “Terörle mücadele ettik, Kürt kardeşlerimiz ile yakınlaştık ve onlara ülkenin ve onların çıkarlarını gözettiğimizi gösterdik” diyerek kutladı.

Erdoğan'ın iddiasına göre, Kürtlerin çıkarlarını ve haklarını güvence altına almanın silah dışında başka siyasi yolları da var. Umarız öyledir.

Hizbullah'ın silahlarının birçok konuda düğüm noktası olduğu Lübnan'da ise hararetli tartışmalar kesintisiz devam ediyor. Lübnan asıllı ABD Özel Temsilcisi Barrack, Lübnan'daki karar vericilere, İran yanlısı Hizbullah’ı ağır ve nitelikli silahlarını bırakmaya zorlamaları için baskı yapıyor. Hafif ve orta silahları ile ilgili karar ise Lübnanlılara bırakılıyor.  

Hizbullah'ın heyecanlı milletvekili Ali Ammar, “silah erkeğin süsü”dür, yani silahlarımızı bırakmayacağız dedi.

Silah erkeğin süsüdür sözü, Arap Maşrık (Levant) bölgemizde, Hizbullah tabanında ve çok sayıda Lübnanlı Şii arasında ünlüdür. Bu söz, kırsal bağlamından dini bir boyuta kaymış ve İmam Musa es-Sadr tarafından söylendiğinde de kutsal bir ivme kazanmıştır.

Lübnan'da silahların devlete teslim edilmesi çağrıları yeni değil ve Taif Anlaşması'nın da özünü oluşturuyor. Dürzi Sosyalist Parti lideri Velid Canbolat, geçtiğimiz günlerde partisinin silahlarını haftalar önce devlete teslim ettiğini duyurdu. “Silah sahibi olan Lübnanlı veya Lübnanlı olmayan bir parti varsa, umarım silahlarını uygun şekilde devlete teslim eder” diye de tavsiyede bulundu.

Silahların teslimi yalnızca bir Amerikan-İsrail talebi değil; aynı zamanda Lübnan devletinin ve bu modern dünyadaki her devletin varlığının temel bir koşuludur.

Silah, ulusal ordu veya ulusal güvenlik kurumunun üyesi olduklarında erkeklerin süsüdür, bunlar dışında silah, bu erkeklerden faydalananların ve başkalarını korkutmak için onları kullananların süsüdür.

Herkes için adalet ve kapsayıcılık en iyi silahtır. Devlet dışı silahın cazip hale gelmemesi için iyi yönetimin başarması gereken de budur.