Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Dürziler, Aleviler ve Kürtler arasında Şam

Beşşar Esed'in 7 Aralık Cumartesi akşamı saraydan ayrıldığı ve ertesi gün Ahmed eş-Şara'nın başkentte tek bir kurşun atılmadan saraya girdiği doğru. Bu, tarihte ender görülen bir durum. Bununla birlikte yeni yönetime giden yolun ne taşları döşeli ne de yolculuk rahat. İdlib'den Şam'a uzanan değişim yolu açıktı çünkü Suriye'de, bölgede ve dünyada çoğunluk gerçekten değişim istiyordu.

Esed rejimini söküp atma süreci ise uzun, kanlı, sancılı ve belki de bölgedeki en karmaşık değişim süreciydi. Bu açıdan bakıldığında, güncel olaylar zafer anı bağlamında değil, bu bağlamda okunmalıdır. İyimserlik, coşku ve yaygın destek, kıyıda Alevilerle çatışmalar, Şam'da bir kiliseye bombalı saldırı düzenlenmesi ve Suveyda'da Dürziler, Rakka'da SDG ile anlaşmazlıklar gibi siyasi olayların yaşanmasını engelleyemedi. Yaşanan ve daha sonra yaşanabilecek krizler beklendiktir. İç toplum, Esed'in devrilmesini destekleme konusunda hemfikirdi ve alternatif rejimin güven inşa etmesi için zamana ihtiyacı olacaktır. Ayrıca, değişimden etkilenenlerin nabız yoklamaları, yeni gerçekliği kabullenmesi ve onunla iş birliği yapması için zamana ihtiyaç duyacağı sorunlu bir bölgesel ortam da mevcut. Yerel bileşenler arasındaki çatışmaların ortasında, rejime tehdit oluşturan iki grup var. Bunlardan ilki, özellikle eski rejimin kalıntıları, İran'daki güçler ve uyuşturucu mafyaları gibi yerel çeteler başta olmak üzere düşmandırlar. Bunlar, sürekli zamanla büyüyecek bir çatışma ortamı yaratmaya çalışacaklardır. Suriye'yi küçültme, Şam'ı uzun bir savaşa çekme ve bağımsız bölgelerin ortaya çıkmasını sağlama yönünde ilerleyeceklerdir. Rejimin bir parçası olan veya kendisini bir parçası olarak gören ikinci grup ise krizlerin yaratılmasına ortak olmaktadır. Ülkenin yönetimi ve dünyayla ilişkileri konusunda kendi görüşlerine sahiptir. Rejime bağlı bu ikinci grup, çatışmaları kışkırttığı ve bölünmeleri derinleştirdiği için rejim için düşman gruptan daha az tehlikeli değildir. Tehlikesi, Suriye rejimini bölgesel düzenle çatışmaya sürüklemesi ve yabancı güçleri yerel bir iç savaştan faydalanmaya davet etmesi gerçeğinde yatıyor. Bu tuzaklar, hükümeti Suriyelilerin çoğunluğunun beklediği yeni devleti inşa etme, yaşam standartlarını iyileştirme ve modern bir devlete geçiş gibi daha zorlu görevlerden alıkoymamaları için, dikkatlice ve bilgece ele  alınmalıdırlar. Şara içeride bir popülerliğe sahip ve başta ekmek, yüksek fiyatlar, düşük maaşlar ve dış yardımların yavaş gelmesi olmak üzere, yaklaşan birçok zorluk nedeniyle aşınmasını önlemek için bunu güçlendirmelidir. Bu zorlukların İran veya rejimin kalıntılarıyla hiçbir ilgisi yok ve başlı başına bir iç savaş projesi olan toplumsal çatışmayı söndürme ihtiyacına eklenmektedir. Bu çatışmaya özgürlükler  veya rejimi savunmak ya da ona karşı çıkmak adına dahil olanlar, kaygı ve şüpheyle dolu bileşenlerin karşıt unsurlarını alevlendirmeye çalışıyorlar. Uluslararası toplum, disiplinli bir güvenlik ve askeri sisteme sahip sivil bir devlet istiyor ve yeni Şam rejiminin saflarını örgütleyip Suriye'deki çeşitli grupları kazanması için zamana ihtiyacı var. Hafız Esed'in kendisini azınlıkların koruyucusu olarak sunarken, sağına ve soluna Abdulhalim Haddam ile Mustafa Talas'ı konumlandırdığını hatırlayalım. Ayrıca, bölgede aşırılıkçı rejimler kurmayı başaramamış güçler var ve Suriye’nin, bir başka Gazze veya Afganistan olmasını istiyorlar.

Başkente girer girmez, Şara herkese açık olduğunu ve derdinin küresel değil, Suriye olduğunu deklare etti. Birçok kişiyi şaşırtan bir ılımlılık sergiledi ve ilişkilerini vaatleriyle tutarlı bir pragmatizmle yönetti. Bu nedenle Suriye, yok olma eşiğinde olan bir İran modeli olmayacaktır. Başkaları adına, İsrail veya İran'a karşı savaşmayacaktır ve başkalarının savaşlarını kendi sınırlarına taşımasına izin vermeyecektir. Bu etnik, mezhepsel ve bölgesel gerginlikler arasında, yol zorlu olmaya devam edecektir. Rejim, iç ve dış güçler tarafından egemenliği ihlal edilmiş, harap olmuş bir ülke devraldı. Bu krizle başa çıkmak için kas gücüne değil, siyasi beceriye ve krizleri öngören ve etkisiz hale getiren bir altıncı hisse ihtiyacı vardır.