Sam Mensa
TT

Tom Barrack'ın gizemi: Çeyrek saatlik karamsarlık ve çeyrek saatlik iyimserlik

ABD Başkanı Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın açıklamaları ve tutumları, Lübnanlı gazeteci Mişel Ebu Jude'nin bir sözünü hatırlatıyor. Ofisinde tartışmalar şiddetlenip karamsar bir hal aldığı zaman “gelin çeyrek saatlik karamsarlıktan çeyrek saatlik iyimserliğe geçelim” derdi.

Barrack'ın karamsarlık ile iyimserlik arasında gidip gelen tutumları, seleflerinin -Amos Hochstein, Morgan Ortagus ve Lübnan'daki onlarca yıllık savaş ve krizler boyunca görev yapan onlarca başka temsilcinin- tutumlarından çok da uzak değil. Sorun onlarda değil, yetkililerde, siyasi liderlerde ve genel olarak Lübnanlılarda. Zira Barrack üç ziyaretinde, iktidardaki üçlünün, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan’ın şu tutumlarıyla yüzleşti; zaman kazanmaya, sivrilikleri törpülemeye, ifade ve formüller üzerinde oynamaya çalışmak. Nedeni üçünün de farklı derecelerde de olsa Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının ülkeyi Hizbullah ile sonucu bilinmeyen bir çatışmaya sürükleyebileceği yönündeki kanaatleridir. Bir diğer neden, Hizbullah ve Emel Hareketi'nin, herhangi bir çözüm yaklaşımında göz ardı edilemeyecek bir Şii ikilisi oluşturduğu  gerçeğidir. Bu tutum Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve daha az ölçüde Başbakan Nevaf Selam'ın açıklamalarında ve performanslarında somutlaşıyor.

Her ziyarette tekrarlanan bu gerçeklik ve Hizbullah’ın onayı olmadan tek taraflı olarak çözüm veya anlaşmalara varmaya cesaret edemeyeceği göz önüne alındığında, Barrack'ın Berri ve arkasındaki Hizbullah ile gizli mutabakat arayışında olması muhtemel. Elbette, bu senaryo hakkında herhangi bir kanıt veya doğrulanmış bilgi yok, ancak Sayın Barrack'ın “görünürdeki siyasi saflığının”, resmi çerçevenin ötesine geçen ve perde arkasında sessizce örülen örtük anlaşmalara dayanan daha karmaşık hamleler için bir kılıf olması pek de ihtimal dışı değil. Elbette, Washington'un sabiteleri var ve bunların en önemlisi İsrail'in güvenliğini sağlamak. Dolayısıyla, Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusu masada. Ancak, Hizbullah, İsrail'in işgal ettiği beş bölgeden çekilmesi ve her iki tarafın da sınır ötesi operasyonlarını durdurması konusunda ABD’den taahhütler alabilirse, bir uzlaşı da mümkün. Amerikan siyasi taahhütleri karşılığında sahada tavizler verilebilir; ilk olarak İsrail ile ateşkes sağlanması karşılığında her iki taraf da kademeli olarak geri çekilebilir ve Hizbullah’ın İsrail için tehdit oluşturan ağır silahlarını teslim etmesi konusunda bir anlaşmaya varılabilir.

Bu anlaşma, içeride Şii toplumu için bir kazanım ve özellikle devletin kimliği ve geleceği konusunda büyük pazarlıkların yaşandığı bir dönemde, Şiilerin Lübnan sistemi içindeki konumunun güçlendirilmesi olarak sunulabilir. Bu öneri, öngörülebilir gelecekte Hizbullah'ı dağıtmayı değil, iç güç dengesini yeniden şekillendirmeye hazırlık olarak geçiş döneminde onu kontrol altına almayı ve etkisizleştirmeyi hedefleyen pragmatik bir Amerikan yaklaşımını yansıtıyor.

Barrack ve Berri arasında örtük bir anlaşma var mı? Pozisyon ve açıklamalardaki örtüşmeler, bazen açıklanmamış iletişim veya koordinasyon kanallarının varlığını akla getiriyor. Bu da dış baskılar ile krize olası çözümler konusunda birleşen iç iradeler arasında, asgari düzeyde de olsa, çıkarların birleştiği hipotezini güçlendiriyor.

Bu olasılığa karşılık, konu hakkında bilgili ve saygın Şii kaynaklar, bölgedeki değişimlere, özellikle de Suriye’deki duruma ve sahil bölgesi ile Suveyda'daki çatışmalara karşı bir Şii-Maruni uzlaşısından endişe duyduklarını dile getiriyorlar. Buna ilaveten, Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni rejim hâlâ istikrarlı bir bölgesel ve uluslararası konum arayışında, ancak iç meydan okumalarla yüzleşiyor.

Suriye'deki durumun yanı sıra, bu görüşü savunanları cesaretlendiren diğer husus, Lübnan'daki Sünni güçler arasındaki parçalanma ve - ne yazık ki- en önemlisi birçok Hristiyan grup arasındaki köklü azınlık hissiyatı ile iç içe geçmiş ve karşıt çıkarların kesişmesidir; İsrail de bunlardan çok uzak değildir. İran, Şara'yı, kendi etkisinden uzak bir Suriye haritasını yeniden çizen bir Arap-Amerikan ekseninin çekirdeği olarak görüyor.

Yetkililer, net bir çalışma takvimi olmadan planlanan şeyin öneminin farkında mı? Bir uygulama planının olmaması ve yemin töreninde verilen “silahın sadece devletin elinde olması” sözünün yerine getirilememesi, onu özünden arındırıyor ve salt medyatik bir slogana dönüştürüyor.

Mevsimsel gösterilere ve coşkulu yaz kutlamalarına rağmen, yatırım ve yardım çekmek, uluslararası koşullar karşılanana ve devlet tüm toprakları üzerinde egemenliğini yeniden kazanana kadar ertelenmiş gibi görünüyor.

Barrack'ın misyonu tek bir cümleyle özetlenebilir; kriz yönetimi. Kapsamlı bir barış girişimi yürütmüyor, aksine bölgesel sahnenin, özellikle de Suriye sahnesinin netleşmesini bekleyen bir geçiş döneminin önünü açmak için gerilimi azaltmayı amaçlıyor. Her “çeyrek saatlik iyimserlik”, uygulamada zorluklar ortaya çıktıkça hızla “çeyrek saatlik kötümserlik” tarafından siliniyor. Zamanın sesini duyurması ve kaybedilen dengenin bir kısmını yeniden sağlayacak bir atılımın ortaya çıkması bekleniyor.