Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan: Hızlı Destek Kuvvetleri’nin çöküşünün işaretleri

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, bu haftanın başlarında yaptığı açıklamalarda, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile hiçbir uzlaşmanın söz konusu olmadığını ve ülkenin her karış toprağı kurtarılana kadar mücadelenin devam edeceğini yineledi. HDK sebebiyle çektiği tüm acıların ardından Sudan halkının artık bu kuvvetleri tekrar görmek istemediğini vurguladı.

İki gün önce de Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan’ın Yardımcısı Malik Akar, HDK'nin işgali sırasında büyük acılar ve sıkıntılar çeken el-Cezire Eyaleti'ni ziyaretinde aynı doğrultuda açıklamalarda bulunmuştu. Milislerin Cezire ve diğer bölgelerde neden oldukları yıkımın boyutunun, onları ülkenin geleceğiyle ilgili herhangi bir denklemin dışında bıraktığını belirttikten sonra, Sudan'ın “bedeli ne olursa olsun” sahneye geri dönmelerine izin vermeyeceğini de vurgulamıştı.

Bu açıklamalar, devlet liderliğinin savaşın gidişatına ilişkin vizyonunu açıklıyor. Bu vizyon ise Kordofan ve Darfur'daki kalan topraklar kurtarılıncaya veya HDK silah bırakana kadar mücadeleye devam etmeyi temel alıyor. Her iki durumda da HDK askeri bir güç olarak sahneye geri dönmeyecek veya herhangi bir siyasi rol üstlenmeyecek.

Ordu ve saflarında savaşan kuvvetler, yağmur mevsiminin sona ermesinin ardından Kordofan ve Darfur'daki son muharebeler için hazırlıklarını tamamladılar; bu da beklenen önemli gelişmelere sadece birkaç hafta uzaklıkta olduğumuz anlamına geliyor. Buradaki hesaplar yalnızca muharebe hazırlıklarına değil, sahnenin ve aşağıdakiler de dahil olmak üzere diğer faktörlerin daha geniş bir şekilde değerlendirilmesine de dayanıyor.

Birincisi, ordu şu anda savaşın başlangıcından bu yana en iyi durumunda. Başlangıçta hazırlıksız yakalandı ve kuvvetleri muharebeye hazır durumda değildi. Dahası çoğu çeşitli bölgelere dağılmıştı. Başkentteki kuvvetleri azdı ve çoğu idari görevler üstlenmişti.

Bugün ise ordu, orta, doğu ve güney eyaletlerindeki muharebeleri kesin zaferiyle sonuçlandırdıktan sonra, destek kuvvetleriyle takviye edilmiş bir şekilde savaşıyor.

İkincisi, en modern silah ve muharebe teçhizatıyla donatılmış yaklaşık 150 bin (bazı tahminlere göre 200 bin) eğitimli askerden oluşan HDK'nin çekirdek kadrosu, savaşın başlamasından bu yana geçen 28 ay içinde büyük ölçüde etkisiz hale getirildi. Başlangıçta yeterli mühimmattan bile yoksun olduğu zorlu koşullarda savaşan ordu, saflarını yeniden düzenlerken, askerleri ve saflarına katılan gönüllüleri eğitirken, ikmalini artırırken saldırıları savuşturma ve saldıran kuvvetleri yıpratma yöntemine başvurdu. Karşı tarafta ise HDK, geleneksel büyük sayıda yaya savaşçılar ve dört çeker araçlar ile saldırma yöntemiyle savaştı ve büyük kayıplar verdi. Kayıplar bu kuvvetlerin çekirdek kadrosuyla sınırlı kalmadı; Darfur ve Kordofan'daki belirli sosyal kuluçka merkezlerinden ve komşu Afrika ülkelerindeki kabile uzantılarından destek için gelen çok sayıda kabile savaşçısını da kapsadı.

Üçüncüsü, HDK, Cezire, Sinnar, Beyaz Nil ve Hartum eyaletlerindeki yenilgilerinin ardından giderek daha fazla parçalandı. Bu yenilgilere eşlik eden ağır can ve ekipman kayıpları, asker ve savaşçıları arasında hoşnutsuzluğa yol açtı. Birçoğu, Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ve kardeşi Abdurrahim de dahil olmak üzere liderlerini doğrudan eleştiren videolarda görünmeye başladı.

Bu kuvvetler için kayıplardan daha ciddi olanı, askerlerin ve savaşçıların savaş alanından kaçışına, destek dalgaları ile saflarına katılan gönüllülerin sayısındaki düşüşe ilave olarak, Faşir ve Kordofan'daki diğer yerlere art arda düzenlenen intihar saldırılarında verdikleri ağır kayıplardır. Artık kayıplarını telafi edemeyen HDK, paralı askerlere daha fazla güvenmeye, çocukları askere almaya ve kabile liderlerine evlatlarını savaşa göndermeleri için baskı uygulamaya başladı.

HDK'nin yapısı da parçalanmasına katkıda bulunuyor; çünkü kuvvetlerini parayla satın alınmanın ötesinde birleştiren ve bir arada tutan güçlü bir bağ yok. Geleneksel anlamda düzenli bir güç olmadığı gibi, taleplerin veya ideolojilerin yönlendirdiği bir hareket de değil. Aksine, sınırlı sosyal ve kabilesel kuluçka merkezlerine dayanan bir aile milis gücüdür. Savaşçılarının çoğunu kendisine katılmaya cezbeden yağma ve talandı, bu nedenle Hartum, Cezire ve diğer bölgelere akın etmiş, buralarda tahribat, talan, öldürme ve tecavüz eylemleri gerçekleştirmişlerdi. Bu uygulamalar, bu kuvvetlerin Sudan nüfusunun geniş kesimleri tarafından reddedilmelerine neden oldu.

Bugün HDK saflarındaki parçalanma açıkça görülüyor; sayıları azalıyor, yağma ve talan edebilecekleri bölgeler azalıyor, yaralılara yeterli tıbbi bakım yapılmadığından veya maaş alamadıklarından, ayrıca kabile aidiyetlerine dayalı ihmal, ötekileştirme ve ayrımcılığa maruz kaldıklarından şikayet eden savaşçıların sayısı artıyor.

Bu ortamda, bir dizi danışmanın görevlerinden ayrılıp hükümete katılacaklarını duyurmalarıyla başlayan ayrılıkların artması bekleniyor. Ayrılıkları, saha komutanlarının kuvvetleri ile geri çekilmesi, çok sayıda askerin savaşmayı reddetmesi, artan kabile gerginlikleri ve askerler arasında tekrarlanan çatışmalar takip ediyor. Öte yandan Hamideti'nin sahada olmaması, sınırlı ve aralıklı bir şekilde görünmesi ile ilgili sorular da gündeme gelmeye devam ediyor. Bu da Sudan'ı kontrol altına almak için giriştikleri pervasız maceranın bedelini ödeyen kuvvetleri içindeki bölünmeleri daha da derinleştiriyor.