Hamas'ın Trump’ın planını kabul etmesi hakkındaki önceki yazıma devam edecek olursak, dünya dün gece İsrail'in yanı sıra Hamas'ın da planı onayladığına dair duyuru ile yatağa girdi. Gazze Şeridi'ndeki bölgesel ve askeri durumun karmaşıklığı göz önüne alındığında, bu sonuca varmak kolay bir iş değildi.
ABD Başkanı, çeşitli güçlerden planına karşı çıkanları sadece ikna etmekle kalmayıp, susturmayı da başardı. Nitekim İsrail daha önce Gazze Şeridi'nde bir Filistin Otoritesi’nin varlığını reddettiğini, Hamas savaşçılarına kalma hakkı verilmesine karşı çıktığını ve bölgeyi tek taraflı olarak yeniden işgal etmek istediğini dile getirmişti.
Trump ayrıca Katar ve Türkiye gibi Hamas'a yakın ülkeleri ikna etmek için de çalıştı. Doha ile ilişkileri düzeltti, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ağırladı, Türkiye'ye ucuz Rus gazı satın alabilmesi için ek bir süre tanımayı kabul etti ve önceki ABD yönetimlerinin engellediği F-35 askeri anlaşmasının kapısını açtı.
Önerilen anlaşmaya karşı bir muhalefet bloğu oluşturma kapasitesine sahip olan Rusya'yı tarafsızlaştırdı. Trump, Suudi Arabistan gibi kilit ülkeleri dikkate alarak, “iki devletli çözüm” projesini tanıdı ve bu projeyi temel hedef olarak Gazze planına dahil etti. Kalmayı veya ayrılmayı kabul etmeleri halinde, kuşatma altındaki Hamas'ın, liderlerinin ve savaşçılarının güvenliğini garanti altına alarak, Hamas’a da bir havuç uzatmaya önem verdi.
Ankara, Doha ve Moskova, Hamas liderleri Trump'ın anlaşmasını kabul etmedikleri sürece kapılarını onlara kapattı. Başkan Putin, Washington ile yaşadığı anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, Trump'ın planına desteğini dışişleri bakanı yerine bizzat kendisi açıkladı. Ayrıca, bir sonraki aşamada Tony Blair'in Gazze Şeridi'nin yönetimine ilişkin projesine de destek verdiğini açıkladı. Hem de Batı cephesini savaşlarla meşgul etmek, asıl savaş olan Ukrayna'da Rusların işine yarayacak olmasına rağmen.
Tahran bu sefer her zamankinden daha az muhalif bir açıklama yaptı. Hamas lideri İsmail Heniyye'nin geçen yıl orada öldürülmesinin ardından, Filistinli hareketin liderleri İran'a yönelmekten korkmaya başladı.
Sonunda, Hamas içindeki radikaller anlaşmayı kabullenmekten başka bir alternatif bulamadılar. Ama bu durum, daha sonra bazı ayarlamalar yapmak ve itibarlarını kurtarmak için yapacakları itirazlar, değişiklikler ve oyalamalar yoluyla engelleme taktikleri benimsemelerini önleyemeyecek.
Trump'ın planına göre sonuç, otuz yıldır militan bir grup olarak bildiğimiz Hamas'ın bitişi ve belki de Filistin Ulusal Otoritesi liderliğine hâkim olan Fetih hareketiyle rekabet eden bir siyasi hareket olarak devamıdır.
İki yıllık savaş boyunca Hamas, kabul etmek ve reddetmek, bir anlaşma yapmak ve savaşı bitirmek istemek, ancak Gazze Şeridi'nden ayrılmayı reddetmek arasında gidip gelmeye devam etti. Ta ki Trump, savaşa devam etmek isteyen iki tarafı, Hamas ve İsrail'i durdurmaya karar verene kadar.
Hamas sonuncuydu. Ondan önce Hizbullah İsrail ile bir anlaşma imzaladı. Lübnan'daki diğer Filistinli fraksiyonlar silah bıraktı ve Suriye'deki silahlı Filistinli ve milliyetçi milisler Esed rejiminin devrilmesinden sonra ortadan kayboldu.
Hamas, çökmekte olan karşı çıkış ve direniş cephesinin duvarındaki son taştır ve bu çöküş Hamas içinde büyük bir boşluk yaratmaktadır. Siyasi olarak ele alınmadığı takdirde, farklı isimler ve özelliklerle geri dönecektir. Bu da bizi yeniden Suudi Arabistan'ın “iki devletli çözüm” projesine ve güçlü ve etkili bir isim olan Trump'ın varlığından faydalanmak gerektiğine götürüyor.
Ancak bugün öncelik, çoğu evsiz ve yiyeceksiz olan iki milyon insanın sıkıntılarını sona erdirmektir. Bunun için de belki aylar sonra başlayacak yönetim ve kalkınma projesinden önce hayata geçirilecek geçici bir kurtarma planına ihtiyaç vardır.