7 Ekim 2023'ten önce iki şey bekleniyordu; Hamas askeri eylemler gerçekleştirecekti ve İsrail'in yok etmeyi planladığı bölgesel hedeflere dair bir listesi vardı. Yaşananlar, İsrail'e tüm bunları aynı anda yapma yetkisi verdi.
Elbette, Hamas çöküşlerin ve trajedilerin sorumlusu olarak görülüyor. İlk olarak, saldırıları Filistinli eylemlerin standartlarına göre büyük bir katliamdı ve hedefleri arasında çocuklar, kadınlar ve siviller de vardı. Ayrıca trajedinin uzamasından da sorumlu. Kendisi sebebiyle öldürülen on binlerce Gazzelinin hayatını kurtarmak için bir yıl önce de aynı tavizleri verebilirdi.
7 Ekim saldırıları, İsrail'in farklı aşamalarda da olsa başarmaya çalıştığı değişiklikleri hızlandırdı.
Bu değişiklikler arasında Hizbullah'ın kapasitesinin yok edilmesi, İran'ın Suriye'deki yaşam hattının kesilmesi, İran'ın nükleer ve balistik füze projelerinin sekteye uğratılması ve Hamas'ın faaliyetlerinin kısıtlanması yer alıyordu. Bunların hepsi 7 Ekim öncesinde İsrail’in hedefleriydi.
Hamas'ın yaptığı, İsrail'in planladığı değişiklikleri desteklemek ve hızlandırmak oldu. Hamas'ın Ekim ayındaki saldırıları, Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın 1967'de Tiran Boğazı'nı kapatmasına benziyordu. O dönemde Mısır cumhurbaşkanı yanlış bir hesap yapmıştı ve İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün ile çatışmalarında son darbeyi indirmek için fırsat kolluyordu. Nasır, Kızıldeniz'deki Tiran Boğazı'nı kapattı. Bu su yolu İsrail’in Eliat Limanı’nın denize açılan kapısıydı ve kapatılması ile liman abluka altına alınmış oldu.
İsrail, boğazın kapatılmasını bir saldırganlık eylemi olarak değerlendirdi ve iki hafta sonra tam kapsamlı savaşını başlattı. Savaşın ölçeği ve hızı, İsrail'in hazırlıklı olduğunu gösteriyordu. Sadece altı gün içinde, İsrail'in üç katı büyüklüğündeki Sina Yarımadası'nı, Ürdün'ün Batı Şeria bölgesini ve Suriye'nin Golan Tepeleri'ni ele geçirdi.
Bugün de büyük ve hassas operasyonlar, Hizbullah liderlerini etkisiz hale getirdi, meşhur “çağrı cihazı” operasyonunda Hizbullah’ın yaklaşık 4 bin üyesini öldürdü veya yaraladı. İsrail saldırıları ile İran Devrim Muhafızları komutanlarının ilk kademesini etkisiz hale getirdi. Operasyonları Beşşar Esed rejiminin devrilmesine yol açtı.
Hamas'ın 7 Ekim'de yaptığı hamle, İsrail’in daha sonra ayrı ayrı uygulayabileceği planını aktifleştirdi.
Hamas'ın, İsrail'de bir öfke patlamasına yol açması ve Hamas ile ona destek verecek herkesi yok etmesi beklenen bu büyük saldırıyı neden düzenlediğini bugüne kadar hâlâ anlayamadık.
İran'ın bölgedeki askeri faaliyetlerini yönetmekten sorumlu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, bu hafta verdiği bir röportajda Aksa Tufanı operasyonu hakkında konuştu. İranlıların bu operasyona dahil olup olmadığı ise belirsiz.
Kaani şöyle diyor: “Aksa Tufanı operasyonu günü, yani 7 Ekim’de, akşam Lübnan'a vardım.
Yolda düşünüyordum; bu olayı Sayın Hasan ile nasıl görüşeceğim? Ne yapılmalı? Nelerden kaçınılmalı?” Operasyon sabah saat 6:00'dan sonra gerçekleşmişti ve kendisi akşam gelmişti. Kaani şöyle devam ediyor: “O gece onun misafiriydim... Ne bizim ne de Sayın Hasan'ın bu operasyon hakkında önceden bilgisi vardı. Hamas liderliğinin bile haberi yoktu; İsmail Heniyye, hükümetin misafiri olarak Irak'a gidiyordu ve haberi duyduktan sonra havaalanından dönmüştü.”
Ardından ekliyor: “Operasyonun en üst düzeyde gizlilik gerektiren kendine özgü özellikleri vardı.”
İran muhtemelen planlama ve düzenleme aşamasında yer alıyordu ve belki de operasyonun korkunç sonuçları karşısında şaşırdığından, kaçmayı ve Hamas'ı kaderine terk etmeyi seçti. Nasrallah'a da olası bir çatışmadan kaçınmak için savaşa girmemesini tavsiye etti. Ancak Nasrallah sonrasında devreye girdi ve İsrail'in onu etkisiz hale getirmesine yetecek kadar sınırlı operasyonlar gerçekleştirdi. Devam edeceğiz…