Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Sahiplerini yutan Tufan

Hamas'ın “Tufan” adını verdiği 7 Ekim 2023 operasyonundan bu yana iki yıl geçti. Tufan, bölgeyi, özellikle de İran’ın yönettiği devletlere paralel güçlü milis grupların olduğu  “kontrolsüz bölgeleri”, yani Lübnan, Esed yönetimindeki Suriye, Irak ve Yemen’i değiştirdi.

Patlak vermesinden aylar sonra sona erdirilebilecek bir savaşın üzerinden iki yıl geçti. Ancak ne Hamas ne de arkasındakiler, özellikle de istihbarat servislerinin “Beyrut Odası” olarak tanımladığı ve operasyonun planlanıp organize edildiği yer bunun sonuçlarını öngörebildi. Ne de Netanyahu veya İsrail bu savaşı bitirmek istedi.

Hamas, “direnişin” bir zafer olduğuna ve operasyondan önce var olan bölünmeler nedeniyle Netanyahu'nun içeride çökeceğine inanıyordu. Onun arkasındakiler de bu yanılsamayı yaydılar ve inandılar. Hamas, İran ve vekillerinin “arenalar birliği” yoluyla yardımına koşacağına inanıyordu.

Bu gerçekleşmedi ve Netanyahu bu “arenalara” tek tek güçlü darbeler indirdi, tıpkı Hamas gibi, o da savaşın bitmesini istemiyordu. İsrail, Hizbullah'ı “Çağrı Cihazları Operasyonu" ile vurdu ve ardından Hasan Nasrallah, sanki kendisi ve pervasız Hizbullah için “oyunun bittiğini” anlamış gibi bir veda konuşması yaptı.

İsrail, Hamas liderlerini tek tek avladı ve Hizbullah'ın birinci komuta kademesine ölümcül bir darbe indirdi. Bundan önce Suriye'de Hizbullah’ı hedef almaya başlamıştı ve bir sonraki hedefin İran olduğunu gösteren operasyonlar yürütüyordu. Ancak devam eden karıştırma faaliyetleri birçok kişiyi yanılttı.

Bazıları, yılmayan veya durmayan Netanyahu'yu durdurmak konusunda eski Başkan Biden'a güveniyordu. Ama o, Şam'daki İran konsolosluk binasını bombaladı, İsmail Heniyye'yi Tahran'da hem de İran Devrim Muhafızları'nın konuğu iken öldürdü.

Irak'a gelince, oradaki ilgililer güç dengesinin aleyhlerine olduğunu kavradılar. Milis gruplar hiçbir şey yapmadan geri çekildiler ve hatta teslim oldular. Gazetemiz dün, Irak ve oradaki ilgili çevrelerin İsrail ile 12 gün savaşan İran’la ilişkileri hakkında yapılmış inanılmaz bir araştırma haberi yayınladı.

Haberde, İran'ın Irak'taki “B Planı” hakkında konuşan eski bir Iraklı bakanın şu sözleri de yer alıyordu: “Aksa Tufanı'nın sonuçlarına dahil olmayan Şii partilerden yeni aktörler var. Şimdi radikal versiyonlarını modernize etmeye ve kendilerini tehlike çemberinden kurtarmalarına yardımcı olacak sivil kıyafeti giymeye çalışıyorlar.” Şunu da ekliyor: “Bu durum bir bakıma, göğsünde profesyonel bir keskin nişancının silahının lazer ışığının dolaştığı bir adama benziyor. Sağa sola hareket edemiyor, çünkü en ufak bir harekette anında ölebilir. Keskin nişancı, kurban donup kalmışken, lazeri üzerinde dolaştırmaktan bıkmıyor.”

“Silahlı fraksiyonların liderleri şimdi silahları depolarına geri koyma ve sakallarını kesme fikrine kapılmış durumdalar ki bu Washington ve Tahran için çok faydalı olacaktır” diyor. Bu da yanlış bir yorum ve 7 Ekim'den bu yana yapılan tüm yanlış yorumların bir devamı niteliğinde.

Yanlış, çünkü bazıları Netanyahu'yu dizginlemek için Başkan Trump'a veya ondan sonra kim gelecekse ona güveniyor. Oysa son haberler, Biden ve şimdi de Trump döneminde, ABD'nin, sahiplerini yutan Aksa Tufanı’ndan bu yana İsrail'e en az 21,7 milyar dolar değerinde askeri yardım sağladığını gösteriyor.

Kesin olan şu ki, Gazze'de ateşkesle savaş sona ermeyecek, çünkü Netanyahu ve Trump'ın hedefi daha büyük, o da ister güç kullanarak ister yaptırımlarla İran’dır. Husilere gelince, kendisi küçük bir ayrıntı, zaman meselesidir.

Evet, iki yıl geçti, ama devir henüz bitmedi.