Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Piyasa ekonomisinden piyasa toplumuna

Geçtiğimiz eylül ayında Dr. Fahd el-Hudayri, Mısırlı doktor Yahya el-Neccar ile ilgili bir paylaşımda bulundu. Lastik ayakkabı giymiş fakir bir kadının kliniğine girdiğini, doktorun kadını beş dakika muayene ettiğini ve kadının ona kocasının bir haftalık çalışma ücreti kadar para ödediğini gördüğünü anlattı. Daha sonra bunun insanlığı utandıran bir davranış olduğunu fark ettiğini, bu nedenle fakir ve yetimleri ücretsiz muayene etmeye karar verdiğini açıkladı. Paylaşım, sosyal medya platformu “X” kullanıcıları arasında olağanüstü bir etkileşim yarattı.

Bundan önce, 26 Şubat'ta bir bakım görevlisi, karısından yaklaşık bir hafta sonra ölen ünlü aktör Gene Hackman'ın cesedini yan odada tesadüfen buldu. Eşinin 11 Şubat'ta, iki Oscar ödüllü aktör Hackman'ın ise 17 Şubat'ta öldüğü düşünülüyor. Gazetecilerin konuştuğu komşular, çiftin izole bir hayat yaşadığını, nadiren ziyaret edilen bir çift olduğunu söyledi. Hackman'ın önceki evliliğinden üç kızı ve elbette birçok meslektaşı ve iş arkadaşı olmasına rağmen ne bunların ne de komşuların hiçbiri, çiftin yokluğunu hissetmedi veya en az iki hafta boyunca onları arayıp sormadı.

Çifti yakından tanıyan bir kadın, kendine acıyan bir tonda, insanların hayatlarının para kazanmak için sürekli koşuşturma haline geldiğini söyledi. Aile ve arkadaşlarla ilişkiler bile artık maddi kazanç veya kayıpla ölçülüyor, tıpkı insanların birbirlerine sevgi veya şefkat göstergesi olarak sundukları basit hizmetler gibi. Bir insan hayatının sonbaharına geldiğinde ve artık ticari olarak faydalı değilse, sosyal hayatı bitiyor ve yıllarca kullanıldıktan sonra bir kenara atılan eski bir araba gibi hayatın kenarlarına itiliyor.

Doktor Neccar’ın hikâyesini, aktör Hackman ve benzerlerinin hikâyesiyle birleştiren husus, sosyal zamanın bir meta haline gelmiş olmasıdır. Birçok insan, zamanını başkaları için hayati önem taşıyan şeylere harcama konusunda isteksiz hale geldi. Bu başkaları bir ebeveyn, kardeş, arkadaş, yoksul bir hasta, çocuk veya hayatın yolumuza çıkardığı herhangi biri olabilir. Peki biz onları fark etmek, onlara yardım etmek veya onlara umut vermek için yavaşlamaya, hatta durmaya hazır mıyız?

Çağdaş bir ahlak filozofu olan Profesör Michael Sandel, sorunun cimrilik, kabalık veya kayıtsızlık değil, “piyasa ekonomisi” sloganından “piyasa toplumu” gerçekliğine doğru fark etmediğimiz ince bir kayma olduğuna inanıyor.

Son elli yılda piyasa ekonomisi, refah ve esenlikle eş anlamlı hale geldi. Aslında, çağdaş filozof Robert Nozick, servet ve fırsat dağıtımında adaleti sağlamanın tek yolunun bu olduğunu düşünüyordu. Genel olarak bu modelin tüm tökezlemelerine rağmen, pratik deneyimler, üretim ve dağıtımı organize etmek için en verimli mekanizma, fikirleri inovasyon ve zenginlik etkenine dönüştürmede en büyük yardımcı olduğu hipotezini doğruluyor.

Çoğu kişi bu fikri destekliyor. Ancak bazıları, piyasa ekonomisinin tam olarak ele alamadığı bir alana sürekli olarak dikkat çekiyorlar. Örneğin, ABD ve Avrupa'daki büyük şehirleri dolduran, evleri veya kirayı ödeyecek paraları olmadığı için harabelerde veya kaldırımlarda yaşayan evsizler olgusunu ele alalım. Yine özel hastanelerin hasta sağlık sigortası sistemine kayıtlı olmadığı için acil vakaları tedavi etmeyi reddetmesini, hatta bazı insanların onay beklerken veya para sağlamaya çalışılırken hayatını kaybetmesini ele alalım.

Toplum bir piyasaya dönüşüyor ve sosyal yaşam, dostluk, sevgi, şefkat, sosyal zaman, onur, neşe, üzüntü, acı ve mutluluk dahil her şey parayla satın alındığı için piyasanın bir uzantısı haline geliyor. Bu biraz abartılı görünebilir ve neyse ki, Arap toplumu hâlâ bu durumdan çok uzak. Ama basında ve sosyal medyada yayınlanan ve yukarıdaki satırlarda bahsettiğim örneklere benzer örneklere bir bakın, sonra da bu olayların kaynağını ve nedenlerini kendinize sorun... Cevabın çok net olduğunu göreceksiniz.