İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Gazze: Uluslararası güç ve İsrail senaryoları

Şarm el-Şeyh anlaşmasının ilk aşaması sona yaklaşırken, Gazze sorunsalı, barış ve güvenliği sağlamak, sahadaki trajik durumu çözmek amacıyla oluşturulacak uluslararası güç konusunda, Washington ve diğer arabulucuların görüşlerinden farklı görüşlere sahip olan Binyamin Netanyahu hükümetinden kaynaklanan yeni bir engelle karşı karşıya görünüyor.

Öte yandan, Trump yönetimi bu gücün konuşlandırılması sürecini yönetmek ve Ortadoğu'da gerginliği yatıştırmak konusunda aceleci görünüyor. Hatta bazıları, bu acelesinin arkasında Venezuela'da mevcut Devlet Başkanı Nicolas Maduro rejimini devirmeyi amaçlayan büyük çaplı  askeri operasyon planıyla ilgili gizli bir ajanda olabileceğini öne sürüyor.

Bu bağlamda, bir tarafta Netanyahu ve İsrail aşırı sağı, diğer tarafta ise sahada Hamas arasında iradelerin çatıştığı aşikar. Bunların arasında da Başkan Yardımcısı J. D. Vance, Özel Temsilci Steve Witkoff ve Trump’ın damadı Jared Kushner'dan oluşan etkin üçlü aracılığıyla Beyaz Saray yer alıyor. Son olarak Dışişleri Bakanı Marco Rubio da bu koroya katıldı.

Netanyahu hükümeti, Birleşmiş Milletler'in (BM) bu gücün denetiminde doğrudan bir rol oynamasını istemiyor ve Lübnan'daki UNIFIL veya Suriye'nin Golan Tepeleri'ndeki UNDOF kuvvetlerine benzer bir uluslararası güç görmek istemiyor.

İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in Washington ziyaretinin tek amacı da buydu; Gazze gücünün uluslararasılaşma ihtimalini ortadan kaldırmak.

Hamas'ın tutumunu belirtmeden önce şunu sormalıyız: İsrail neden korkuyor? BM’nin, BM Şartı'nın “Barış İçin Birleşme” olarak bilinen VII. Bölümü kapsamında bu gücün kurulması kararı almasından kesinlikle endişe duyuyor, hatta korkuyor.

Zira Netanyahu uluslararası bir BM gücü değil, üyelerini seçme ve beğenmediklerini reddetme konusunda baskın olacağı çokuluslu bir güç arzuluyor.

Örneğin, Tel Aviv, Ankara'nın İsrail ile dostluğunu açıkça göstermesine rağmen, maddi olmasa da manevi olarak Hamas'ın bir destekçisi olduğu varsayımına dayanarak, bu güç içinde Türk kuvvetlerinin de görev almasını reddediyor.

Açık olan bir diğer nokta da İsrail'in sahada kontrolü sürdürme ve Gazze Şeridi'nde güvenlikle kararları tekelinde tutma fikrine bağlı kaldığıdır. Üstelik bu çok uluslu güçten, mekanizmaları henüz netleşmemiş olan Hamas'ı silahsızlandırmak gibi en zor ve karmaşık görevlerden birini yerine getirmek için Netanyahu hükümetinin elinde sadece bir maşa olması isteniyor.

İsrail, her geçen gün Amerikan tutumlarından giderek daha fazla rahatsız oluyor; bu durum, İsrail'e karşı muhalefeti ve düşmanlığıyla tanınan önde gelen sağcı Amerikalı isim Steve Bannon tarafından da vurgulanıyor.

Bannon, Tel Aviv'in, özellikle J.D. Vance'in son ziyaretinde Knesset’in bir ön oylamada Batı Şeria'nın ilhakını onaylamak gibi uygunsuz davranışından duyduğu hayal kırıklığını dile getirmesinin ardından, yoğun bir Amerikan baskısı hissettiğine inanıyor. Marco Rubio da ilhak konusunun her türlü tartışmaya kapalı bir konu olduğunu ve Washington için kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bannon'a göre Netanyahu, İsrail'in karşı karşıya olduğu yakın tehlikeyi uluslararası adalet perspektifinden değil, kendi bakış açısından algılıyor. Yani, olayların gidişatı, sahada bağımsız bir Filistin devleti fikrini her geçen gün daha da belirginleştiriyor ve uluslararası rol büyüdükçe, Smotrich, Ben-Gvir ve benzerlerinin aşırı sağcı söylemleri de daha kışkırtıcı hale geliyor.

Netanyahu, Şarm el-Şeyh anlaşmasını bir şekilde sabote etmeye mi çalışıyor?

Kesinlikle öyle ve uluslararası güç fikrinin önüne engeller koyuyor. Gazze’yi yönetmede şüphesiz daha yetkin olan Filistin Ulusal Otoritesi’nden kişilerin bu gücün oluşumuna katılmasını kesin bir şekilde reddediyor.

Öte yandan Hamas da Gazze içinde bir uluslararası güç fikrini reddediyor gibi görünüyor. Bunun yerine, rolünü sınırda olmak ve özellikle de Kushner'ın ifadesiyle “nükleer bir saldırıya” maruz kalmış gibi görünen Gazze’de yeniden inşaya katkıda bulunmak olarak görüyor. Dahası, silahsızlanma konusundaki tutumu belirsizliğini koruyor. Bu da Başkan Trump’ı İsrail'in güç kullanmaya devam etmesine izin vermekle tehdit etmeye yöneltti ve böylelikle yaklaşık üç yıldır devam eden kriz en başa döndü.

Gazze Şeridi'ne kimler girecek? Yetkilerinin sınırları ne olacak? Ve İsrail'in gücü kötüye kullanmasını engelleyecek uluslararası bir şemsiye altında olacaklar mı? Bilhassa hiçbir uluslararası gücün İsrail ateşiyle üyelerinin öldürülmesini kabul etmeyeceği ve buna katılmayacağı düşünüldüğünde, bunlar kafa karıştırıcı sorulardır.

Net ve kapsamlı cevapları bekleyen sorulardır.