Ahmed Mahmud Ucac
Lübnanlı yazar
TT

Ahmed eş-Şara ve ulus-devlet bahsi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’ndan sonra popüler bir sembol haline geldiğini söylemek abartı olmaz. Suriyelilerin çoğunluğunun kalbinde korkudan uzak bir geleceğin sembolüne dönüştü. O da bunu fark etti ve böylece kendine geçmişten farklı bir imaj; ulusal bir lider, ülkesinin tarihine, toprak bütünlüğüne ve halkına inanan, komşularıyla bir arada yaşayan ve Şam'ın yüzünden barut kokusunu ve mağdurların çığlıklarını silecek bir barış isteyen lider imajı yarattı. Bu nedenle, açıklamalarını takip eden herkes, her görüşmesinde tekrarlanan bir ifadeyle karşılaşacaktır: “Geçmiş, bugünün pusulası değildir. Beni bugünkü halimle yargılayın, dün kim olduğuma göre değil.” Bu ifade, yarattığı imajı pekiştiriyor, bu nedenle Batı medyası, bu imajı hevesle benimsedi ve Suriye'nin geleceğini Şara'nın başarısına, bölgenin istikrarını ise onun yönetim becerisine bağladı. Böylece Şara liderliğinde Suriye devletini koruma projesi, uluslararası ve bölgesel bir projeye dönüştü. İmaj oluşturmanın önemine inanan Başkan Trump da onun hakkında şunları söyledi: “Hepimizin kusurlu bir geçmişi var ama onunki daha büyük. Ancak o güçlü bir adam ve onu seviyorum. Onunla anlaşmalar yapabiliriz.” Elbette, anlaşma Suriye'nin istikrarıdır ve eğer bu sağlanırsa, Ortadoğu'nun çehresi değişecektir. ABD Dışişleri Bakanı Rubio da bu düşünceyi dile getirerek, artık seçimin istikrarlı bir Suriye ile istikrarsız bir Suriye arasında olduğunu belirtti. Böylelikle istikrar, Şara'nın liderliğiyle bağlantılı uluslararası ve bölgesel bir talep haline geldi.

Şara'nın ABD ziyareti, bu imajı pekiştirdi ama Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar'ın eşi benzeri görülmemiş çabaları sayesinde. Bu ülkeler, değerlendirilmesi gereken tarihi bir fırsat bulunduğuna, aksi takdirde sonuçlarının bölge için felaket olacağına inanıyor. Bu nedenle, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, proaktif bir hamleyle Şara’yı doğrudan kabul etti. Türkiye de Kürt ayrılıkçılığını engelleyeceğine bahse girdiği için ona cömertçe destek verdi. Katar ise Şara’nın başarısını titiz hesaplarının doruk noktası olarak gördü. Şara, Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar tarafından desteklenen bölgesel ve uluslararası okumalardaki bu yakınlaşmayı fark etti ve kendisini Suriye'nin istikrarını garanti edecek, radikalizmle mücadele çabalarına katılacak, karşılığında ekonomik, diplomatik ve askeri destek alacak geleceğin lideri olarak pazarladı. Bu yaklaşımla Şara, kendi imajıyla uyumlu yeni bir Suriye imajı yaratmaya bahis oynuyor. Bu Suriye ise hem milliyetçilikten hem de aşırıcılıktan uzak, bir ulus-devlettir. Ulus-devleti, teorik yetersizliğinin yanı sıra milliyetçiliğin ulus-devleti boğduğuna inandığı için seçti. Zira milliyetçi devlet (teorik olarak) etnik köken, din, tarih, gelenek ve görenekler üzerine kuruludur. Dini ve etnik açıdan çoğulcu bir Arap ortamında bu devleti kurmak için savunucuları aşırı şiddete başvurdular; bu da özgürlüğün yok olmasına, korkunun yaygınlaşmasına ve ülkenin gerilemesine yol açtı. Şara'nın öngördüğü ulus-devlet ise milliyetçilikle bazı ortak noktalara sahip olsa da etnik, dini ve dilsel çeşitliliğe özgürlüğü, kitleleri yöneten milliyetçi bir liderlik (iktidar partisi) aracılığıyla değil, herkesin ulusun inşasına katılımını içeren kapsayıcı, çoğulcu kimliğiyle farklılık gösteriyor. Bu milliyetçilik, sınırları olmayan evrensel bir halifeliği amaçlayan ve şiddeti tek araç olarak gören İslamcı teoriyle de özünde çelişiyor. Dini geçmişi göz önüne alındığında, Şara her zaman şunu belirtmeye önem verdi: Sınırsız cihat dönemi sona erdi. Başka bir deyişle, o aşamaya güle güle ve ulus-devlet aşamasına hoş geldin demeye önem verdi.

Bu ulus-devleti kurmak için Şara, İsrail, Batı, Rusya ile ilişkiler ve ulusal kurumların inşası dahil olmak üzere çeşitli engellerle karşı karşıya bulunuyor. İsrail ile ilişkilerinde, gözlemlediğimiz gibi, pragmatizm onun yol gösterici ilkesi olacak ve 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'na dönüş veya en azından ulusal projesine zarar vermeyen, Suriye'nin istikrarını güçlendiren yeni bir anlaşmaya varma müzakerelerinde konumunu güçlendirmek için Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar ile uyum içinde hareket edecektir. Görünüşe göre Batı bu sinyalleri almış, bu nedenle Rusya'nın çıkarlarını güvence altına almak karşılığında Şara'nın ulusal projesine destek verecek olan Başkan Putin ile yeni bir ilişki kurmak için Rusya'yı ziyaret etmesine itiraz etmedi. Kurumların inşasına gelince, bu, Suriye'nin istikrarı için hayati bir temel; yeter ki, “ilham verici bir lider” olarak Şara'nın kişiliğine değil, anayasaya bağlı olsun. Zira cumhuriyetler, karar alma yetkisini, kararların şeffaflığını garanti altına alan ve özgürlükleri koruyan kurumlar aracılığıyla halka veren bir anayasa ile yönetilir. Dolayısıyla Şara bir ulus-devlet kurabilir, ancak aynı zamanda isterse bu devletin ruhunu elinden alma yetkisi de var, çünkü şu anda mutlak yetkiye sahip.

Bazıları Şara'yı aşırı pragmatizmle suçluyor, Şara ise “ülkemizde pragmatizm, değer ve ilkelerden vazgeçmek anlamına gelir” diyerek, bu nitelemeyi şiddetle reddediyor. Ancak pratikte, bu pragmatizmin cumhuriyeti ve halkın birliğini koruma amaçlarını yerine getiriyor. Şimdi Suriye halkının ve bazı Arap hükümetlerinin hayali, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın özgürlük üzerine kurulu, birleşik, bağımsız ve istikrarlı bir ulus-devlet kurabilmesidir.

Tüm kozlar Şara'nın elindedir ve tarih bunun en büyük tanığı olacaktır.