Bu, yeni Ortadoğu; harflerle değil rakamlarla şekillenen bir gelecek haritası, gerçekliği ve somut verileriyle hayal ve rüyaların ötesine geçiyor. ABD Başkanı, dünyadaki ülkelerin konumlarını yeniden sınıflandırıyor: Suudi Arabistan, NATO'dan sonraki en yakın müttefik olarak öne çıkıyor.
Bu tarihi açıklamanın ardından iki taraf, sadece daha müreffeh bir doğu değil, aynı zamanda daha istikrarlı bir dünya vizyonunu pekiştirmeye başlıyor. Gelecek, geçmişin hatalarını tekrarlamak ve boş vaatler yığmakla inşa edilmez. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ziyareti sırasında imzalanan tüm anlaşmalar geleceğin dilinde yazıldı. Tren hareket etti ve artık bu yol herkesin hizmetinde.
Washington'da ilk kez bir Arap misafire bu kadar sıcak ve takdirle kapılar açıldı. Ayrıca ilk kez Arap ekibi sadece dost değil, müttefik ilan edildi. Bu açıklamayla Washington, ittifakın sorumluluklarını, taahhütlerini ve etik kurallarını üstlendi. Kutlamalar, ABD Başkanı’nın Arap ve Müslüman dünyasından gelen yeni ortağına duyduğu eşi görülmemiş gururla sınırlı kalmadı, Washington'daki siyaset, ekonomi ve bilim alanlarındaki en önde gelen karar alma merkezlerini de kapsadı. Diğer bir deyişle, bu olayın tarihi niteliği partizan bir tutum değil, kapsamlı bir ulusal pozisyon ve kalıcı bir ulusal politikaydı.
Daha önce bir Arap lider ile bir ABD Başkanı arasında böylesine derin ve geniş kapsamlı konuların ele alındığı görülmemişti: Filistin meselesinden yapay zekâya, Sudan’daki trajediden devasa yatırımlara kadar.
Bir Amerikan başkanının, kendisini her düzeyde eşit olarak gören bir konuğu seçmesi nadir bir durum değil mi? Sadece yeni bir Ortadoğu değil, dünya siyasetinde yeni bir modele tanık oluyoruz. Ümmetin üzgün yüzündeki bu ebedi kasveti silmek isteyenler var. Washington’un Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ziyaretine verdiği önem, bu gerçeği ortaya koyuyor.
Artık Filistin’i yalnızca yas ve acı üzerinden değil, aydınlık ve kalkınma perspektifiyle ele almak gerekiyor. Bu ziyaret, büyük ülkelerle ilişkilerde önemli bir dönüm noktasıdır. Filistin'i isteyenler onu Venezuela, Mali veya Burkina Faso'da aramaz. Orada olsaydı, 70 yıl önce bulmuş olurduk. Ama şu ana kadar onu sadece yollarda görüyoruz. Kudüs'e giden yol Gazze, Güney Lübnan ve Doğu Lübnan'dan geçiyor.