Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Tabatabai suikastı yeni bir dönemin başlangıcı

İsrail'in pazar akşamı Beyrut'un güney banliyösünün kalbinde suikast düzenlediği Heysem Ali Tabatabai'nin, Hizbullah'ın örgütsel hiyerarşisinde ikinci değil, birinci isim olduğu konusunda öncelikle anlaşalım. Askeri yapısının neredeyse tamamen yok edilmesinin ardından Hizbullah’taki en etkili askeri komutan oydu. Genel Sekreter Naim Kasım ise zorunluluğun dayattığı bir vitrinden ibaret. Tabatabai, Hizbullah'ın askeri yeniden yapılanmasının mimarıydı; birlikleri organize etmekten komuta ve kontrolü yeniden yapılandırmaya, İran ve Husilerle koordinasyondan, Hizbullah’ın Güney Lübnan'daki yeniden silahlanmasını ve yeniden yapılandırılmasını yönetmeye kadar her şeyden sorumluydu.

Bu nedenle Tabatabai suikastı, Hizbullah'ın tüm stratejik yapısını ortadan kaldırma sürecinin devamıdır. Açık ve net bir İsrail stratejisine göre Hizbullah’ın toparlanmasına izin verilmeyecek ve 2024 savaşında kaybedilen gücü yeniden üretebilecek bir liderliğin ortaya çıkmasına izin verilmeyecektir.

Yine suikast, Hizbullah’ın kendini yeniden inşa etme girişimlerine dair haberlerin salt bir propaganda olmadığını, aksine, Lübnan devletini zor durumda bırakan ve silahın devletin elinde toplanmasına yaklaşımının eksikliklerini ortaya koyan, sahadaki bir gerçeklik olduğunu ortaya koydu.

Gerçekten de Tabatabai suikastının, Ekim 2024 başındaki ateşkesten bu yana devam eden İsrail baskı operasyonu bağlamında bir dönüm noktası olduğunu söylemek abartı olmaz.

Operasyon, Lübnan'daki güç dengesini sert güç kullanarak yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor. 2024 savaşının sona ermesinden bu yana Lübnan, Hizbullah'ın yenilgisi nedeniyle tamamlanmamış bir geçiş dönemine girdi. Joseph Avn cumhurbaşkanı seçildi ve Nevvaf Selam hükümeti kuruldu. Bu durum, siyasi sistemin Hizbullah’ın ağır hegemonyasından nihayet uzaklaştığı izlenimini verdi. Ancak bu yeni denge ivmesini büyük ölçüde yitirdi ve Lübnan'daki siyasi manevraların Lübnan için sürdürülebilir bir iç dönüm noktası olarak kök salmasına izin verilmediği ortaya çıktı.

Hizbullah zamanla ağlarını yeniden kurdu, liderliğini yeniden oluşturdu ve güneye doğru genişlerken, aynı zamanda büyük etkinlikler (Raouche Kayası gösterisi ve Mehdi İzcileri kutlaması gibi) aracılığıyla ülke içinde sembolik nüfuzunu yeniden kazanmaya çalıştı. Bu etkinlikler, Hizbullah tarafından formüle edilen siyasi Şii kimliğinin hâlâ hakimiyetini sürdürebildiğini göstermek için tasarlanmıştı.

Tabatabai suikastı, İsrail'in toparlanma sürecini sekteye uğratma ve Hizbullah'ın kalıntılarını kontrol altına almaktan, olgunlaşmadan önce yeniden canlanma potansiyelini bastırmaya geçiş yapma yönündeki stratejik bir kararını yansıtıyor. Aynı zamanda, Lübnan'a ve Lübnan'la ilgili dış taraflara, Hizbullah'a karşı olan güçlerin ve devlet kurumlarının, özellikle de ordunun, silahsızlandırma planını uygulama veya Hizbullah’ın etkisini azaltma konusunda gerçekten kararlı olmadıkları yönünde kesin bir mesaj gönderiyor.

İsrail, Tabatabai suikasti aracılığıyla bu süreci yeniden canlandırıyor ve bu da Lübnan devleti için kritik bir soruyu ortaya çıkarıyor: Bu fırsatı değerlendirip Hizbullah'a karşı kararlı bir adım atacak mı? Yoksa Lübnan sistemi, Hizbullah’ın yeniden genişlemesine olanak tanıyan eski organik dengelerine mi dönecek?

Beyrut'un güney banliyösündeki son gelişme, suikast serisinin bir başka bölümü veya gölge savaşın devamı değil, aksine, İsrail'in -açık Amerikan desteğiyle- Lübnan'da, ülkenin oluşturma ve sürdürme sorumluluğundan kaçındığı bir denge kurmaya çalıştığı yeni aşamaya atılan temel bir darbe. Bu dengenin başlığı ise Hizbullah’tan daha güçlü bir devlet veya sürekli kan kaybeden Hizbullah ve devlettir.

Suikastın Lübnan sınırlarını aştığı da inkâr edilemez. İran'ın stratejik zaafının boyutunu hatırlattı. Tahran, nüfuzunu bir “ateş çemberi” ağı üzerine kurdu, ancak bugün kendini yorgun vekillerle, Esed rejiminin devrilmesi nedeniyle kapanan ikmal yollarıyla ve çok sınırlı bir misilleme kapasitesiyle karşı karşıya buldu. Merkezi ve vekillerini etkileyen stratejik felcin bu şekilde açığa çıkması, Hizbullah'ın zayıflığını daha da kötüleştiriyor ve İsrail'in bölgesel ve Lübnan sahnesini yeniden şekillendirmedeki manevra alanını genişletiyor.

En tehlikeli nokta, suikasta nasıl karşılık verileceği sorusu değil; asıl tehlikeli soru, Hizbullah’ın yaşadığı bariz liderlik boşluğunu kimin dolduracağı. Tabatabai, varlığı her zaman Hasan Nasrallah'ın siyasi varlığıyla iç içe geçmiş olan seleflerinden daha militarist bir modeli temsil ediyordu. Şimdi, boşluğunun daha radikal veya daha az profesyonel bir figür tarafından doldurulacağı ve Hizbullah’ı intihara benzeyen seçimlere veya aceleci tepkilere itebileceği endişesi var. Bunun aksine, İran'daki iç dönüşümlerin bir uzantısı olarak, gücün sınırlarını anlayan ve kendini yeniden konumlandırmaya çalışan daha pragmatik bir liderliğin ortaya çıkacağına bahse girenler de var.

Kesin olan ise İsrail’in, cevabın kendiliğinden ortaya çıkmasını beklemeyeceği; formüle edilmesi aşamasında hazır bulunacağıdır. Peki, Lübnan hükümeti de hazır bulunacak mı? Yoksa kendisini sadece kadere mi teslim edecek?