Amerika Birleşik Devletleri, dönem dönem ulusal, siyasi ve ahlaki skandallarla karşı karşıya kalır. Watergate skandalı, Başkan Richard Nixon'ın siyasi kariyerini sona erdirmişti. Ardından, Bill Clinton'ın kısa süreli ilişkisini içeren, dünyayı saçmalık ve absürtlüklerle dolduran, Beyaz Saray'ı gerçek sorunlarından uzaklaştırarak oyalayan Monica Lewinsky skandalı geldi. Şimdi de ABD, kölelik ve fuhuş tarihinin belki de en büyük ahlaksızlık operasyonunu düzenleyen zengin iş adamı Jeffrey Epstein skandalıyla boğuşuyor.
Epstein'ın listesinde Bill Clinton gibi adamlar, Noam Chomsky gibi entelektüeller ve Harvard Üniversitesi rektörü gibi akademisyenler yer alıyor; rektör, adının Epstein'ın adası, partileri ve sapkınlıklarıyla ilişkilendirilmesinden dolayı özür dileyerek istifa etti.
Başından beri utanç, rezalet ve onurun sadece modası geçmiş ayrıntılar olarak kabul edildiği bir kariyer seçti. Amerikan toplumu, onun istediği gibi ahlaki yozlaşma içinde yuvarlanmasına izin veriyor. Ancak Bill Clinton, haberlerde sıkça adı geçen, hayatı enstitülerde ve üniversitelerde incelenen ve kendi ülkesinde ve diğer ülkelerde onun için milli marş çalınıyor. En önemlisi, dediğimiz gibi, milyonlarca insan onu bir belediye veya eyaletin temsilcisi olarak değil, dünyanın en büyük, en güçlü ve en zengin ülkesinin temsilcisi olarak seçti.
Jeffrey Epstein, hizmetleri ve misafirleri, antik Roma'nın sefahatinin modern bir versiyonudur. O imparatorluk, ahlaksızlığının temelleri altında yıkıldı. Ve o dünyadaki en önemli kişi imparatordu veya ona aşırı ve doyumsuz zevkler sağlayan adamlardı.
Clinton'ın adı, başkanlığından önce altı ahlak skandalında ve sonrasında daha birçok skandalda geçti. Ancak Epstein adasındaki fuhuş tamamen başka bir konu. Birçok çevre, ayrıntılarıyla sarsılacak, birçok belge yakılacak ve birçok soru ortaya atılacak: Özgürlük, hukuku uygulamak mıdır, yoksa normlarını ve kavramlarını ihlal etmek için ona sığınmak mıdır?
Son on yıllarda, Amerikan toplumu yüksek muhafazakarlık seviyelerinden en düşük hoşgörü seviyelerine doğru geriledi. Bu, büyük bir endüstriye dönüştü, sürekliliğin ve hayatta kalmanın temellerinin genellikle dayandığı kuralların çöküşüne yol açtı.
Clinton'ın böyle bir hayata dahil olması, başkanlığı sırasında dünyanın güvenliğinin bağlı olduğu güvene büyük bir ihanettir. Fuhuş ve hizmet sağlayıcı birinin sahip olduğu cennette kırmızı kıyafetiyle sırtüstü uzanmış bir adamın görüntüsü utanç vericidir ve bu sadece adamı ilgilendirmez. Aksine, bir zamanlar sembolize ettiği şeyi de ifade eder: Dünyada barışın veya savaşın anahtarını elinde tutan adam, ahlaki sıkıntı içinde bir genelevde yakalanabilir.
