Sam Mensa
TT

Ayn el-Hilve kampı olayları ve gizli ilmik

Güney Lübnan'ın başkenti Sayda yakınlarındaki Ayn el-Hilve kampında Filistinliler arasında yaşanan çatışma yeni bir şey değil. Şehir halkı ve genel olarak Lübnanlılar, Filistinli fraksiyonlar arasındaki bu etkileşim modeline, irili ufaklı anlaşmazlıkların bu şekilde çözümlenmesine alışkın.

Bu son çatışmada üzerinde durulması gereken birden fazla durak var ve bunların başında da sağlanan ateşkes hakkındaki şu soru geliyor; el-Fetih hareketi liderlerinden ve güvenlik sorumlularından General Ebu Eşref el-Armuşi’yi öldürmekle suçlanalar teslim edilmeden ya da özellikle Lübnan makamlarına teslim edilirlerse, ateşkes daimî bir ateşkese- uzlaşma demiyoruz- dönüşebilir mi? Bunun, bir yanda Lübnan devleti ile Fetih Hareketi, diğer yanda diğer küskün fraksiyonlar ile ilişkilerinin geleceği konusunda taşıdığı işaretler nedir?

İkinci durak bu çatışmaların zamanlaması, zira geçen ayın sonunda Alameyn şehrinde yapılan toplantının hemen akabinde yaşandı. Bu toplantıda Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Filistinli mevkidaşı Mahmud Abbas ile birlikte çeşitli Filistinli fraksiyonları aralarındaki uçurumu kapatmak ve Filistin uzlaşısına varmak için bir araya getirmişti. İslami Cihat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve es-Saika bu toplantıya katılmadılar. Bu katılmayanların bağlılıklarını ve katılmamalarının anlamını bilmek için araştırmaya veya müneccim olmaya gerek yok. Kampta yaşanan son olaylar, en azından Filistin bölünmesini bir yönüyle çözecek bir tür uzlaşıya varmaya çalışan bu toplantıya sıkılmış kurşun gibiydi ki, Filistin bölünmesi göründüğünden daha derin boyutlar kazanmaya, aynı cephe içindeki çelişkilere ve görüş ayrılıklarına işaret etmeye başladı. Burada Filistin Otoritesi’ne ve Fetih Hareketine karşı olan, bölgedeki direniş ittifakına yakın veya müttefik olanları kastediyoruz.

Üçüncü durağa gelince, kendisi en hassas ve önemli duraklardan biri olabilir. O da İsrail'in Gazze ve ardından Cenin'e yönelik askeri operasyonlarında ve bugünkü Ayn Hilve kampındaki olaylarda Hamas Hareketinin fiili yokluğudur. Yahut daha doğru bir ifadeyle, artık arabulucu ve ateşkes sağlayıcısı rolü oynamasıdır.

Dikkat edilmesi gereken dördüncü durak ise kamptaki ateşkesin,” neredeyse Fetih Hareketi ile çatışan İslami grupların artık kampın büyük bir bölümünü ele geçirdiği, Fetih’in bu en önemli kamp üzerindeki kontrolünü ve etkisini azalttığı anlamına gelmesidir.

Bu bağlamda, sayıları 10’u aşan İslami fraksiyonlarla ilgili birkaç noktanın altını çizmek gerekir. Bunlar kamp dışından güçler tarafından yönetilen küçük gruplar. Eğitilmişler, finanse edilip silahlandırılıyorlar ve uzun süre dayanmalarını sağlayacak yeterli cephaneye sahipler. Görevleri gereği kamptan ayrılıp Suriye ve Irak'a savaşmaya gittikleri, daha sonra Ayn Hilve Kampına geri döndükleri biliniyor. Bu seferki görevleri, Filistin veya Filistinlilerle hiçbir ilgisi olmayan bir arka planda Fetih Hareketi ile çatışmaktı.

Ayn Hilve kampı ya da Lübnan'daki diğer kamplarda Fetih Hareketinin kapasitesini ve gücünü azaltmak, bölgede belirli taktiksel hedefler doğrultusunda güçlenen ve dinen entegre bir bölgesel politika bağlamında arzu edilen hedef olabilir. Hâkim bölgesel iklimden, gerginliğin Körfez'deki ve Suriye-Irak sınırındaki ABD-İran ilişkilerine uzandığı anlaşılıyor. Gerginlik Lübnan-İsrail sınırındaki tartışmalı Gacar köyünün çevresine de ulaştı. Hizbullah burada üç çadır kurarken, İsrail bariyer inşa etmeye başladı. Bunlara bir de Batı Şeria'da Ebu Mazen'in halefi meselesini çözme savaşından kaynaklanan kaynama ekleniyor. Aynı kaynama, Filistinlilerle Binyamin Netanyahu hükümeti arasındaki ilişkilerde de yaşanıyor. Bu atmosferin arkasında kimlerin yattığını ve Batı Şeria'da diğer tüm düzeylerde, Filistin Otoritesi-İsrail ve hatta Hamas-İsrail düzeylerinde uzlaşı ve sükûnet atmosferine karşı koyarak neyi amaçladığını bilmek zor değil. Ateşkes hareketinin olup biten ve devam etmekte olan her şeyle ilgili pozisyonunu açıklayan can alıcı nokta ya da “gizli ilmik” dediğimiz şey tam da burada, Hamas-İsrail uzlaşısında saklı.

Bu pozisyonlar, karada ve denizde sağlanacak ekonomik ve mali çıkarlar karşılığında, Gazze Şeridi ile Tel Aviv arasında uzun ve kalıcı bir ateşkes amacıyla İsrail’in Hamas ile vardığı mutabakat hakkında söylenenlerin ve sızdırılanların sonucudur. Bu, direniş ve İsrail ile normalleşme karşıtı eksenin alenen dillendirilmeyen kızgınlığını açıklıyor. Zira söz konusu eksen, Hamas-İsrail uzlaşısını, Hamas Hareketinin Gazze, Cenin ve Ayn Hilve kampını kapsayan “saha birliğinden” kurtulma çabası olarak değerlendiriyor. Tüm bu gerçeklerden iyi bir şey çıkar mı? Birincisi, İsrail'in Gazze konusunda Hamas ile mutabakata vardığı doğruysa, Filistin bölünmüşlüğünün daha uzun süre devam edip sağlamlaşacağı ve Filistin Otoritesi’nin zaten zayıf olan konumunun daha da zayıflayacağı göz önünde bulundurulmalı. Bu iyi bir haber değil ve hiçbir düzeyde Filistinlilerin çıkarına değil. Nihayetinde Hamas, özellikle de Ayn Hilve Kampındaki çatışmalardan en çok yararlanan taraf olabilir. Fetih Hareketi yenilgiye uğrar veya en azından kontrolü kaybeder, siyasi ve askeri gücü kısıtlanırsa, bu çatışmanın meyvelerini Hamas toplayabilir. O zaman normalleşme karşıtı güçler, farklılıklarına ve hatta anlaşmazlıklarına rağmen Fetih'i kovma, tüm kamplarda tüm fraksiyonların en güçlüsü olan Hamas lehine zayıflatma hedeflerine ulaşmış olacaklar. Bu sonuç ise direniş ekseninin ve bölgedeki hedeflerinin lehinedir. Kamptaki mültecilerin yaşadıkları trajediyi dikkate almadan yaşananların Lübnan açısından sonucuna gelince, şu ana kadar bazı Körfez ülkelerinin vatandaşlarına Lübnan'a seyahat uyarısı yapmalarına yol açtı. Bu iç çatışma sonucunda Sayda şehri ve çevresinin güvenliği birçok tehlikeye maruz kaldı. Lübnanlıların övündüğü zengin bir turizm sezonunda çatışma, Güney Lübnan şehirlerine ve köylerine giden sahil yolunu tehdit etti. Umarız kamp olayları, cumhurbaşkanlığı seçiminde ek gerilim ve tavizsizliğin yanı sıra, bunun kurumların askıya alınan çalışmaları üzerindeki yansımaları ve diğer önemli konumlarda beklenen boşluklar gibi yaklaşan güvenlik ve siyasi gerilimlerin bölgesel ve yerel sinyalleri olmaz.