Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya, Türkiye ve ilişkileri düzeltme ihtiyacı

Libya-Türkiye ilişkilerinin bugünlerde, özellikle önceki yıllarda Türk politikasına karşı çıkan Libya Temsilciler Meclisi’nin bulunduğu ‘Doğu’ Libya ile benzeri görülmemiş bir ılımaya ve yakınlaşmaya tanık olduğu doğru. Türkiye, Libya siyasi çatışması sırasında bir siyasi tarafı diğer siyasi taraf aleyhine desteklemiş ve hatta bunu silah ve teçhizatla destekleme, dahası Libya’ya silahlı kuvvetler ve paralı askerler getirme kertesine vardırmıştı. Türkiye'nin ‘meşru’ bir hükümetle imzaladığı anlaşmanın bir parçası olarak Libya’ya geldiğini iddia etmesine rağmen, Libya Temsilciler Meclisi tüm bunları içişlerine bariz bir müdahale ve Libya egemenliğinin ihlali olarak değerlendirdi. Zira seçilmiş ve meşru Libya Meclisi bu hükümete görevlerini yerine getirmesi için güvenoyu vermedi. Ayrıca düzenli bir siyasi anlaşma olan Suheyrat Anlaşması'na göre de yasal olabilmesi için hükümetin imzaladığı her anlaşmada meclisin onayını alması gerekiyordu ki bu onay da şimdiye kadar mevcut değil.

Türkiye Dışişleri Bakanı ve Türk Büyükelçisi’nin doğu Libya'yı ziyaret etmesiyle ilişkilerin geri dönüşü, siyasi sıcaklık ve karşılıklı ziyaretler, doğu Libya'da Türk sanayi ürünleri fuarı düzenlenmesi, ilişkilerin normale dönmesi yolunda olumlu bir adım olarak değerlendirildi. Ancak başkent Trablus'ta hâlâ binlerce sayıda Türkiye'nin getirdiği, Türk teçhizatıyla donanmış, Türk bilgi sistemini kullanan ve hatta Türkiye’nin emirlerine uyan paralı askerin ve yabancı güçlerin bulunması nedeniyle bu adım eksik kalıyor. Ayrıca Trablus'ta Türkiye'ye sadık olanlar dahil bu silahlı unsurların Libya makamlarına tabi olmaması, Libya egemenliğinin ihlali sayılıyor. Çok uluslu paralı askerler olarak nitelendirilebilecek olan bu silahlı unsurların Libya’daki varlığı ayrıca toplumsal barışı tehdit ediyor.

Türkiye ile ilişkilerde normale dönüşün, bu silahlı unsurların Libya topraklarını terk edip geldikleri yere döndüğü andan itibaren başlayacağına inanıyorum. Bunların çoğu kötü yaşam koşullarından yararlanılarak Kuzey Suriye'den paralı asker ve kiralık silah olarak getirilen Suriyeli unsurlardır.

Libya'daki çatışma hali ile siyasi parçalanmanın yarattığı devlet sistemindeki bir anomali nedeniyle, bu çetelerin maaşlarını Merkez Bankası'nın temsil ettiği Libya hazinesi ödüyor. Bu parçalanmanın taraflarından biri de siyasi İslam grubu, özellikle de Libya'da hâlâ Türkiye'den destek alan İhvan- Müslimin (Müslüman Kardeşler) grubudur. Türkiye’nin bu desteği birleşik bir Libya ile Türkiye arasında normal ilişkilere doğru ilerlemeyi engelliyor çünkü Türkiye'nin şu ana kadar ilişkileri tüm taraflarla değil, sadece tek bir Libyalı siyasi tarafla mevcut. Oysa Türkiye'nin gaz ve petrol arama alanındaki kazanımları ve çıkarları Libya'nın doğusu ile ilişkilerinin iyi olmasını gerektiriyor. Ama Türkiye Libya'nın doğusu ile ilişkilerinde hâlâ ürkek ve yavaş adımlarla ilerliyor. Türkiye'nin Libya'daki öncelikli ve acil ihtiyacı, Doğu Akdeniz'deki petrol ve gaz rezervleriyle ilgili Libya-Türkiye anlaşmasının tamamlanmasını hızlandırmak iken, Türk tarafının özellikle Libya Temsilciler Meclisi ile sahada dosyanın çözümüne yönelik ciddi bir adım attığını görmüyoruz.  Anlaşma hâlâ eksik ve gayrimeşru çünkü Türkiye'nin sponsorlarından, tanıklarından biri ve onu ilk ihlal eden taraf olduğu Suheyrat siyasi anlaşmasında öngörüldüğü gibi, Libya meclisi henüz kendisini onaylamadı.

Türkiye'nin yakınlaşmasının, geçmiş sayfasını çevirmesinin ve sıfır sorun politikasına doğru ilerlemesinin, bozulan Türk ekonomisi gerçeğinden ve Türk lirasının çöküşünden pek de uzak olmayan şeyler olduğu doğru. Türkiye, ortak fayda ve ekonomik ortaklık açısından kendisine milyarlarca para kazandıran Arap çevresini ve hükümetleriyle ortaklığı terk ettikten sonra, ekonomisi kötüleşti.

Libya devletinin egemenliğine saygı çerçevesinde ilişkileri düzeltmek ve doğal yoluna sokmak, Türkiye'nin en büyük paya sahip olduğu paralı askerlerin ve tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesiyle başlar. Yine Türkiye bir siyasi tarafı diğerlerinin aleyhine desteklemeyi bırakmalı, şimdi olduğu gibi bir hizip veya grubun değil, tüm Libyalıların ekonomik ortağı rolünü oynamaya geri dönmeli.

Bugün Libya siyasi parçalanma noktasına varabilecek bir siyasi hareketlenmeye tanık oluyor ama öte yandan silahlar ve bombalar 3 yılı aşkın süredir susmuş. Bu, seçim süreci için atmosferin artık hazır olduğu anlamına geliyor. Ama bunun için başta Türkiye olmak üzere bölgesel taraflar, paralı askerlerin ve yabancı güçlerin (Ankara bu konuda aslan paya sahip) bulunmadığı özgür bir seçim ortamının sağlanmasında ve kolaylaştırılmasında olumlu bir rol oynamalılar.

Türkiye, bölgenin, özellikle Libya'nın istikrara kavuşturulmasında aktif rol oynamasını sağlayan, İslami bir tarihi geçmişi olan aktif bir bölge ülkesi olmaya devam ediyor. Ancak bu mesele, partileri destekleme politikasını bırakması, ilişkilerini içindeki partilerle değil devletlerle kurması şartına bağlıdır. Türkiye’nin desteklediği partiler arasında özellikleri çeşitli ama hepsi bir parti ve örgütü temsil eden Adalet ve Kalkınma, Adalet ve Hürriyet ve Adalet ve Islah gibi partileri sayabiliriz.

Türkiye, doğusu ve batısı ile birleşik bir Libya ile ilişkilerini düzeltme konusunda net bir politika izleyene kadar, ilişkilerin ılımlaşması sadece bir siyasi flört olmaya devam edecek.