Bu sabah dünya şu durumda: Eski bir ABD Başkanı tutulduğu küçük bir ilçenin cezaevinden, geçici olarak kefaletle serbest bırakılıyor. Rusya’nın ebedi Başkanı, eski aşçısı ve yurtdışındaki savaşlardaki temsilcisi için uygun taziye sözleri arıyor. Dünyanın bütünü de hayretle izleyerek şunu soruyor: Bu gerçekten ben miyim?
Yıllar boyunca ne kadar çok hadiseyi izlemiş ve takip etmiş olursanız olun yine de sürprizler eksik olmuyor. Mesela burada sürpriz olan Yevgeniy Prigojin'in uçağının düşürülmesi değil, o anda birisinin füzenin vurduğu uçağın videosunu çekmesinde, verilen canlı mesaj ve canlı yayında. Rus muhalifler genellikle zehirli yemeklerle öldürülürler. Bu nedenle Joe Biden, Wagner liderine yemeden önce ‘yemeğini incelemesini’ tavsiye etmişti. Ne kadar sınırlı bir hayal gücü. Peki, özel ziyaretler listesi ne olacak? Ona da dikkat edilmemeli miydi?
Konumunuz ne olursa olsun ve nereli olursanız olun, yapabileceğiniz tek şey endişelenmek, daha doğrusu korkmaktır. Çünkü ‘duyguların çatışması’ siyaset ve nüfuz çatışmasından daha az tehlikeli değildir. Trump'ı kefaletle serbest bıraktırarak aşağılamak ile askeri rütbesi ve sivil bir statüsü olmayan bir adam tarafından düzenlenen askeri darbe girişimiyle Putin'in aşağılanması aynı şeydir.
Putin’in ofisinde üç portre asılıdır; Rusya'ya ihtişam kazandıran İmparator Büyük Petro, edebi ihtişamını temsil eden Aleksandr Puşkin ve savaştan sonra Fransa'yı yeniden inşa eden Charles de Gaulle. Ukrayna, Büyük Petro'nun karşısında durdu, Baltık ülkeleri Puşkin'e isyanlarını duyurdular ve muhalifler onun Rusya'yı yeniden inşa etmesini engellediler.
Dostoyevski'nin en güzel romanlarından biri ‘Ezilmiş ve Aşağılanmışlar’ başlığını taşır. Sanki daha önce yazdıklarımı unutuyormuş gibi sürekli tekrarladığım için kusuruma bakmayın, ama onur ve aşağılanma Rus yaşamına damga vurmuştur. Dolayısıyla Puşkin, İngiltere’de Shakespeare, Fransa'da Victor Hugo, İspanya'da Cervantes gibi birisi değil, ulusun şairidir.
Hem Putin'e hem de Puşkin'e yönelik aşağılamalar yinelendi. Otuz yıl geçmesine rağmen Putin hâlâ Ukrayna'yı geri alamadı. Sonra da gösterişsiz sıradan bir adam çıkıp istihbarat subaylarının en iyisi olan kendisiyle bir savaşa girişti. Aşağılama, eski bir mahkum olan, kendisinin aşçılığını yapan, Kremlin'in sahibi yabancı başkanları ağırladığında sofrada bizzat sunum yapan birinin Rus ordusunu aleyhine döndürmeye çalışmasıyla doruğa ulaştı.
Bu, Rusların duygularını ateşleyecektir, tıpkı her zaman öfkeli, yaygaracı ve bağıran bir siyasetçiye art arda hakaret edilmesinin, Amerikalıların duygularını ateşleyecek olması gibi. Harvard’dan akademisyen Dominic Moisey'nin deyimiyle ‘duyguların çığlığı’ rahatsız edicidir çünkü intikam ve fırsat kollamakla doludur.
Dünyanın en büyük iki ülkesi bu iki krize sürüklenirken, şekil ve içerik olarak şuna dikkat çekilmeli: Batı demokrasisinde yasalar artık bir cezaevinin müdürünün elinde iken, Doğu demokrasisinde yasalar sonsuza kadar lider olan bir subayın elinde olmaya devam ediyor.