"Yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan yoktur."
Dünya hayatı Aşık Veysel’in ifadesi ile “İnce uzun bir yoldur.” Bu ince ve uzun yolda herkes bir hedefe doğru ilerler bilinçli ya da bilinçsiz. Ama kesin olan şey herkesin yolda olduğudur. Yolda olmadan varılacak yere varmak mümkün değildir. Durum böyle olunca yol önemli bir öge olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsan hedefine varmak istiyorsa yola çıkmak zorundadır. Yola çıkan insanın dikkat etmesi gereken iki önemli husus bulunmaktadır. Birincisi doğru yola girmek ikincisi yolda kalıp yolun dışına çıkmamaktır. Yani yolsuz olmamaktır. Doğru yola girmek için öncelikle doğru yol nedir? sorusuna isabetli bir cevap bulmak gerekir. Çünkü yolların sayısı çok fazladır. Hatta insan adedince yol olduğu söylenir.
Yolların sayısı fazla olunca mutlak bir yol göstericiye ihtiyaç kaçınılmaz olur. Yol göstericiliğe soyunanların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Her bir ideoloji veya inanç kendi mensuplarına yol gösterme ve yolda rehberlik etme çabası içindedir. Aynı zamanda bu yolun kurtuluş ve refaha ulaştıracağını iddia eder. Kişi böyle bir durumda hangi yolu tercih etmeli ve hangi yola girmelidir. Dahası kimin yolunda yürümelidir? Bu sorulara verilecek cevaplar kişinin inancıyla yakından ilişkilidir. Kişi eğer Allah’a inanıyorsa yol konusunda Allah’ın Peygamberleri aracılığıyla ilettiğini ve bu konudaki yönlendirmesini dikkate alır. Ancak Allah’a iman etmemişse veya yanlış bir Allah inancına shipse başka mercilerin belirledikleri ve doğru olarak niteledikleri yollara girecektir.
Allah’a iman eden kişi, yol konusunda Allah Teâlâ’nın bildirdiği şu hususları dikkate alır ve ona göre hedefe varmak için yolda sebat ederek yürür:
*Yegâne doğru yol Sebilu’llah)’tır-[1] Allah’ın yoludur.
*Allah yolunda infak etmek,[2] cehdetmek, hicret etmek,[3] sabretmek,[4] ve gerektiğinde bu yolda savaşmak ve ölmek gerekir.[5]
*Bu yolda eziyete maruz kakmak, yurdundan sürülmek ve bu yolda öldürülmek vardır[6].
*Bu yolda ölenlere ölü denmeyeceği[7] gibi onlara Allah’tan bir bağışlama ve rahmet vardır ve bu toplanan dünyalıklardan daha hayırlıdır.[8]
İnsanın yoldan çıkmasına neden olan durumlar söz konusudur.
İmanı inkâr ile değiştirmek, yani ilâhî mesaja inanmak yerine onu inkâr etmeyi tercih etmek.[9]
Dinin ortaya koyduğu hakikatlerin sınırlarını zorlama konusunda aşırılığa kaçmak ve kendileri sapmış başkalarını da saptırmış birilerinin hevasına uymak dosdoğru yoldan (sevâ-u-ssebîlden) sapmak[10] demektir.
Yoldan sapma nedenlerinden biri de hem Allah’ın düşmanlarına hem de kendi düşmanlarına tabi olup onları sevmektir.[11] Çünkü düşmanına sevgi besleyip ona itaat eden ondan gelecek olan tehlikenin farkına varamaz.
İnkâra sapan ve başkalarını Allah yolundan saptıranlara gelince: onlar derin bir sapıklığa gömülüp gitmişlerdir.[12] Çünkü insanları Allah yolundan engellemek, Allah’a ve Kutsal Mescide karşı saygısızlık etmek ve halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında büyük bir günahtır.[13]
Yolun doğru olduğunu bildiği halde “Kitap Ehli örneğinde olduğu gibi Allah’ın dosdoğru yolunu çarpıtarak inananları o yoldan çevirmeye çalışanlar[14] her daim olacaktır. Bu tipler ve benzerleri kendilerinin yoldan çıkması yetmiyormuş gibi başkalarının da yoldan çıkmasını isterler.[15] Ayrıca kendilerinin ve yandaşlarının -bütün sapık inançlarına rağmen- iman edenlerden daha doğru bir yolda olduğunu iddia ederler.[16]
İnsanın doğru yoldaki en büyük düşmanı şeytandır. Şeytan insana yaptıklarını cazip ve güzel göstererek onu yoldan alıkoymak ve onu yoldan çıkarmak ister.[17] Çünkü şeytan bunu kendine iş edinmiştir. Şeytan, azgınlığının hıncını almak için Sıratı Müstakim-doğru yolun üzerinde pusu kurup oturmuş, bu yola girmek isteyenleri engellemek ve bu yolda olanları yoldan çıkarmak için onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokularak, vesvese verip pusu kurmaya ahdetmiştir.[18] İnsanın bilinçsizce itaat ettiği önderleri ve efendileri de onları yoldan çıkarmaktadır.[19]
Yoldan çıkanların-sapanların acınası durumları şudur: onlar çoğu zaman tabi oldukları kişiler, merciler tarafından yoldan çıkarıldıklarının farkına varamayıp hala kendilerini hidayet üzere doğru yolda olduklarını zannetmeleridir.[20] Bu zan onların doğru yola girişlerini engeller. Böyle kimselere yapılan uyarının bir faydası olmamaktadır. Zira Allah’ın gösterdiği doğru yolu yol edinmeyenlere hiç kimse doğru yolu gösteremez. Çünkü yaptıkları sebebiyle Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa, artık onun için bir çıkış yolu bulunmaz.[21] Yoldan çıkmaları ve böylece zulme yönelmeleri sebebiyle kendilerine meşru olan birçok şey Yahudiler örneğinde olduğu gibi[22] haram kılınmakta ve Firavun örneğinde olduğu gibi[23] yaptıkları sebebiyle doğru yoldan alıkonulmaktadırlar.
Allah yolunda yürüyen ve bu yola insanları davet edenler; hikmetle ve güzel öğütle Rablerinin yoluna çağırmalıdırlar.[24] Çünkü Allah, insana doğru yolu gösterenleri de bu yoldan sapanları da yolda istikamet üzere olanları da en iyi bilendir.
Nihai anlamda hangi yolda yürümeye devam edeceğimize karar vermek önem arz etmektedir. Zira her kim doğru yol kendisine açıkça gösterildiği hâlde, kalkıp Peygambere karşı gelir ve dinden dönerek Müslümanların takip ettiği yolu terk ederse, o kendi tercihiyle baş başa bırakılacak ve sonunda cehenneme atılacaktır![25] Yanlış yol seçimi ve doğru yolda sebat etmemek “Korkunç bir son”a neden olmaktadır! Seçilecek yola dikkat!!!
[1] el-Bakara 2/154, 190,195,217
[2] el-Bakara 2/195, 261-2
[3] el-Bakara 2/218
[4] en-Nisa 4/94
[5] el-Bakara 2/154, 244
[6] Âl-i İmrân 3/195
[7] el-Bakara 2/154; Âl-i İmrân 3/169
[8] Âl-i İmrân 3/157
[9] el-Bakara 2/108.
[10] el-Maide 5/12
[11] Mümtehine 60/1
[12] en-Nisa 4/167
[13] el-Bakara 2/217
[14] Âl-i İmrân 3/99
[15] en-Nisa 4/44
[16] en-Nisa 4/51
[17] Neml 27/24; Ankebut 29/38
[18] el-A’raf 7/16-17
[19] Ahzab 33/67
[20] Zuhruf 43/37
[21] en-Nisa 4/88
[22] en-Nisa 4/160
[23] Mü’min 40/37
[24] en-Nahl 16/125
[25] -Nisa 4/115