Hüseyin Şubukşi
TT

‘Suudi Arabistan ve zekice bir siyasi anlaşma!’

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman geçtiğimiz günlerde Amerikan Fox News kanalına verdiği röportajda bölgede kapsamlı bir barışın yapılmasının mümkün olduğunu söyledi. Ardından tüm dünya, bu olasılığı büyük bir ilgiyle takip etmeye başladı. Söz konusu meseleyi sadece ‘normalleşme’ açısından değerlendiren birçok kişi hata yapıyor. Asıl önemli olan şey, bunun Suudi Arabistan’ın ‘barış anlaşması kartını’ kullanması için altın bir fırsat olarak değerlendirilmesi ve analiz edilmesidir. Zira Suudi Arabistan bununla en önemli ve en iyi getirileri elde edip bunun ardından ABD ile tarihi bir anlaşma üzerinden bu getirileri ve kazançları büyütebilir. Yapılan tarihi anlaşma ile güvenlik, savunma, nükleer ve ekonomik düzeylerde olağanüstü bir dizi stratejik hedefe ulaşılır ve bu, Suudi Arabistan Krallığı ile ABD arasındaki ilişkilerin niteliğini sonsuza kadar, tamamen ve kökten bir şekilde değiştirebilir. Ayrıca iki ülke arasında bu ilişkiyi açık bir şekilde betimleyen bir çerçevenin olmaması sebebiyle yaşanan sert iniş çıkışlar geride bırakılarak bu ilişkinin çehresine net hatlar kazandırılabilir.

Ünlü ABD’li yazar Thomas Friedman her zaman ABD’yi İsrail ile barış anlaşmalarında ‘büyük ödül’ olarak tanımlamıştır. Özellikle Beyaz Saray’da Demokrat yönetimlerin olduğu dönemlerde bu görüşünü defalarca kez, sürekli dile getirmiştir. Eski ABD Başkanı Bill Clinton döneminden Başkan Barack Obama dönemine ve şu anki Başkan Joe Biden dönemine kadar Friedman Arap ülkeleriyle kapsamlı bir barış anlaşmasının ‘önemini’ vurgulamaktan vazgeçmemiştir. Bu, Suudi liderliğinin farkında olduğu ve bu sayede ülkesinin olası kazanımlarını en üst düzeye çıkarmaya karar verdiği bir noktadır. Suudi Arabistan’ın bu anlaşmanın sonuçları üzerinden peşinde olduğu şeyin belki de en anlamlı tanımı, ABD ile arasındaki ilişkilerde tüm düzeylerde her türlü gerginliği, şüpheyi ve endişeyi ortadan kaldıracak ‘barışı’ sağlama şeklinde yapılabilir.

Suudi Arabistan liderliği arasında kökleşmiş, şöyle bir derin kanaat var ki Krallık, birçok dönüm noktasıyla, önemli pozisyonlarla ve ciddi zorluklarla yetenekli ve sorumlu bir ortak olduğunu ve kendisine güvenilebileceğini kanıtladı. Dolayısıyla bu ilişkinin, her iki tarafın da her iki ülke için yeni ve önemli başarılara odaklanmasına olanak tanıyan önemli bir gelişmeye tanık olarak bir üst seviyeye taşınmasının zamanı geldi.

Suudi Arabistan, dünyanın en önemli petrol üreticisi ve G20’de etkili bir üye olması sebebiyle büyük bir ekonomik ağırlığa sahip olması ışığında, haklı olarak ABD ile arasındaki ilişkinin güvenlik ve askeri açıdan benzersiz bir boyut almayı hak ettiğini düşünüyor. Bu yüzden iki ülke arasındaki ilişkileri yeni bir stratejik düzeye yükseltecek askeri ve güvenlik boyutunda bir anlaşma gerekiyor. Suudi Arabistan, bu yaklaşıma, iki ülke arasında ilişkilerin derin ve sürdürülebilir bir şekilde güçlendirilmesi ve karşılıklı ticaret ve yatırımın teşvik edilmesi amacıyla hizmet işlemleri ve ticari mallara ilişkin her türlü vergilerin iptal edildiği ekonomik bir anlaşmanın eşlik etmesini istiyor.

Yukarıdakilerin hepsine ek olarak Suudi Arabistan, gelecekteki enerji stratejisinin temel taşı sayılan barışçıl nükleer programı için de ABD’nin uzlaşısını ve desteğini arıyor.

Böylece Suudi Arabistan, ‘kapsamlı barış anlaşması’ kartıyla, bugün dünyanın en güçlü kutbu olan ABD ile ilişki yaklaşımında radikal bir değişiklik yaparak siyasi, askeri ve ekonomik kazanımlarını büyütmek için kendi lehine niteliksel bir değişim yaratmayı amaçlıyor. Zira son zamanlarda ortaya koyduğu hassas politikaların ‘meyvesini toplama’ zamanının geldiğinin farkında. Suudi Arabistan’ın Çin ve Rusya ile ilişkilerinin dikkat çekici bir gelişmeye sahne olması, ABD’de, her zaman cepte olduğunu düşündüğü bir müttefike ve bölgeye tehlikeli bir siyasi atılım olabileceği yönünde korkuya yol açtı. Ancak Suudi Arabistan, bu gelişmeleri, ABD üzerinde gizli bir baskı aracı haline getirmeyi başararak ilişkileri bugünkü konumuna getirdi.

Geniş tanımıyla siyaset, mümkün olanı başarma sanatıdır. Siyasette usta olan kişi, koşulları etkili bir şekilde kullanabilen ve kazancını en üst düzeye çıkarmak için elindeki araçları mükemmel bir şekilde kullanabilendir. Çünkü atıcının becerisi, taşın isabetli bir şekilde ne kadar kuşu vurabileceğini belirleyen şeydir.