İstemi Yılmaz
TT

Hamas’ın İsrail saldırısı bir tiyatro muydu?

Filistin’de Hamas’ın Gazze Şeridi’ni aşarak İsrail hedeflerine gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’nun üzerinden tam bir hafta geçti. Bu bir haftalık süreçte insanların kafalarındaki soru işaretleri giderilemedi. Türkiye ve dünyadaki pek çok insan yaşananların karanlık odalarda planlanmış, aslında Tel Aviv yönetimi ile ABD’nin işine yarayan bir saldırı olduğu görüşünde.

Peki neden?

Son yıllarda her sene veya iki senede bir Hamas-İsrail gerilimine şahit olur hale geldik. Bunların hepsi de binlerce Filistinlinin can verdiği, Gazze’deki sivil yerleşimlerin tuzla buz olduğu İsrail saldırılarıyla son buldu. Ancak bu sefer yaşananlar zihnimize kazınış “İsrail” ile “Filistinli” imajlarından oldukça farklı. İlk defa Filistin “saldıran”, İsrail ise “aciz kalan” taraf.

Saldıran diyorum çünkü Gazze Şeridi’nden fırlatılan külüstür füzeleri bir kenara bırakalım belki de ilk kez Hamas tam kapsamlı bir saldırı planıyla İsrail sınırlarına sızarak Sderot, Erez, Nirim, Netivot gibi kentlerde boy gösterdi. Hamas’ın askeri kolu olan El Kassam Tugaylarına bağlı savaşçılar, İsrailli sivillerin karşısına çıkarak silah zoruyla onları kaçırdı. Adeta İkinci Dünya Savaşı sırasındaki çıkarmaları anımsatan görüntüler seyrettik sosyal medyada. Ve bunların hiçbirinde saldıran taraf İsrailliler olmadığı gibi Filistinli savaşçılar ise silah tutan taraftı. Kısacası yıllardır Tel Aviv’in Batı’ya tasvir ettiği “canavar” Hamas ve Filistinli imgesi gerçek olmuştu.

Zihnimizdeki “mağdur” Filistinlinin bir anda “katil” Filistinliye dönüşmesi yaşananları anlayamamamıza, dolayısıyla “metafizik” çabalarla okumaya çalışmamıza yol açtı. Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğu, Yaser Arafat’ın Filistin Kurtuluş Örgütü karşısında beslenip büyütüldüğü ve bugün de saldırılarla Tel Aviv’in söylemini meşrulaştırdığı “hakikat” olarak kabul edilir oldu.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi İsrail’e her şart ve ahvalde destek olan ABD’nin, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılara katılmak amacıyla, bölgeye USS Gerald R Ford uçak gemisini göndermesi şüpheleri kuvvetlendirdi. Neticede Gazze’nin Akdeniz enerji havzasının bir parçası olması tüm bu yaşananları açıklayacak kuvvette bir kozdu.

Madalyanın öteki yüzündeki aktörler içinse Hamas’ın harekâtı İran’ın emir-komutasında planlanmıştı. Lübnan Hizbullah’ı ve İran’ın Kudüs Gücü Komutanlığı senaryonun ileriki safhalarında tabloya dahil olarak savaşın gidişatını değiştirecekti. Putin’in Rusya’sı ise “egemen bir Filistin devleti kurulmadan sorunlar çözülmez” ifadeleriyle “ABD’siz Ortadoğu hayalini” dillendiriyordu.

Esasında emperyalizmin alameti farikası her şeyi en ince ayrıntısına değin planlayıp sahnelemesi değil. Aksine yaşananlarda hiçbir dahlinin olmadığı bir senaryoda bile oyuna girip çıkarları uyarınca hareket edebilmesi.

Sonuç olarak, Hamas uzun süredir planladığı bir operasyon için düğmeye bastı. İsrail kendi iç siyasi çatışmalarıyla meşgul olduğundan hiçbir hamle beklemiyordu ve gafil avlandı. Hamas’ın esir toplama harekatı başarılı bir şekilde sonuçlandı, Tel Aviv yönetimi kendi vatandaşlarını korumada aciz kaldı. Washington hükümeti gittikçe kendi planlarından uzaklaşan İsrail’in acziyetinden faydalandı, saldırıyı egemenlik alanını kuvvetlendirmek adına kullandı. İran ve Rusya ise -operasyonda parmağı olsun olmasın- İsrail-ABD hattının zayıfladığı tabloyu kendi gücüne yoruyor.