Maha Muhammed Şerif
TT

Batı koruması altındaki İsrail saldırganlığı

ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde Gazze'de Filistinli sivillerin öldüğünü unutmamalıyız. Washington o dönemde herhangi bir kınama yayınlamadı, bunun yerine oybirliğiyle İsrail'in Gazze'deki operasyonlarını destekledi. Hamas’ın İsrail'e haksız yere roket atmasını kınayarak, Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi’ne Hamas’la yapılan hükümet ortaklık anlaşmasını feshetme çağrısında bulundu. Beyaz Saray bugün yaptığı açıklamada, ‘Hamas'ın Filistin halkının onur ve kendi kaderini tayin hakkını temsil etmediğini’ yineledi.

Belki bugün Hamas'la yapılan bu anlaşmanın çözümünden bahsetmek, bilinmesi gerekenleri gözden geçirmek yerinde olur. Ancak bu kez yıkım ve ihlaller daha şiddetli, Filistinlilerin bombalanarak Gazze'den sürülmesi yönünde sistematik bir program uygulanıyor. Geçtiğimiz günlerde İsrail ordusu Gazze semalarını uyarı broşürü yağmuruna tuttu.

Broşürde şu ifadeler yer alıyordu:

“İkinci bir duyuruya kadar evlerinize girmeyin. Güvenlik duvarına yaklaşmayın. Yaklaşan herkes ölüm riskiyle karşı karşıya kalır. Gazze, bir savaş alanına dönüştü, derhal evlerinizi boşaltıp Gazze Vadisi'nin güneyine gidin.”

Hamas, İsrail'e gönderdiği roketlerle Filistinlilerin ülke dışına zorla sürülmesine mi sebep oldu? Yoksa Gazze'nin yok edilmesi İsrail'i Hamas endişesinden kurtaracak mı? Düşünmeye değer paradokslar… İsrail ile Hamas arasındaki bu savaşta söylenmesi gereken çok şey var. Defalarca Arap-Amerikan arabuluculuğuyla iki devletli çözüme ve Filistinli grupların birleştirilmesine yönelik siyasi çözümler önerildi. Söz konusu siyasi çözümler, meşru Filistin otoritesinin şemsiyesi altında olmayı ve Hamas, Hizbullah ve İsrail ordusunun Filistin halkına can ve mal kaybı yaşatmasına yol açan askeri gerilimin durdurulmasını içeriyor.

Filistin meselesinin çözümü, uzun süredir diyalog masasında. Uluslararası toplum tarafından kabul gören ‘iki devletli çözüm’, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 sınırlarına dayalı bağımsız ve tam egemenliğe sahip Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor. Ancak Hamas, konuyu tekrar masaya yatırmak ve işgal, kuşatma, yerleşim ve Filistin mülklerine el konulması suçlarının düzeyini yükseltmek için vaktinden önce davrandı.

Hamas'ın gerilimi tırmandıran adımları, Gazze Şeridi'ndeki insani koşullar, çok sayıda sivil ölümü ve İsrail Ordusu’nun Gazze Şeridi’ni yok etme ve nüfusu yerinden etme konusundaki ısrarı üzerinde ciddi sonuçlar doğuracak. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İsrail işgal ordusunu Gazze Şeridi ve Lübnan sınırındaki bölgelere düzenlediği operasyonlarda fosfor bombası kullanmakla suçladı. Videolar sosyal paylaşım sitelerinde ve medyada yayıldı. Bazı uzmanlar görüntülerin, İsrail'in Gazze Şeridi'ni bombalarken beyaz fosfor kullandığını kanıtladığını söyledi.

Gerilimin artmasıyla birlikte Batı medyasının İsrailli mağdurlara yönelik haykırışları arttı ve Filistin’e destek amacıyla yapılan gösterilere karşı çıkıldı. Durum ne olursa olsun, 30 binden fazla konutun yıkılması, 1,2 milyondan fazla insanın yerinden edilmesi ve 14'ten fazla hastanenin yıkılması toplu ceza olarak kabul ediliyor ve insan hakları örgütleri ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından suç sayılıyor. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki tüm mahallelerin yok edildiği savaşın başlamasından bu yana 340 bin Filistinlinin evlerini terk ettiği ifade edildi.

Sahada yaşananların göz ardı edilmesi ve İsrail zulmüne göz yumulması, Arap siyasetinin kadim çağlardan beri reddettiği zorla yerinden edilmeyi akla getirdi. Kuşkusuz bireyi ve toplumu koruyamayan otoriteler ile diğer kesimler arasındaki işgal ve bölünmeler, onlara ciddi zararlar vermiştir.

Gizli tutulan gerçekler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun vahşeti ve İsrail terörüne ilişkin basında çıkan haber ve yorumlarda ortaya çıktı. İsyan kazanırsa ve zaferi hukuka ya da gerçeğe bağlıysa, o zaman güvenlik teşkilatlarının liderleri nezdinde sorumluluğunu üstlendiği tehlikeli başarısızlığı yansıtan daha ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalan Netanyahu için muhtemel sonuç bu olacaktır.

İsrail'in ısrarı ve Hamas'ın ayrım gözetmeyen roketleri olduğu sürece şiddeti dışlayan bir politika inşa etmeyi ummak saçmadır. Var olan her şey, vahim sonuçlar aşamasına giren kader seçimleriyle karşı karşıya kalan zayıf toplumlara karşı işgal veya yıkıcı bir savaştan kaynaklanan kanlı bir çatışmadır. Siyonist işgal devletiyle ilgili her konuda Batı'nın çifte standartlı davranması yeni bir şey değil. Zira kitlesel katliam ve yerinden etme konusunda ne yaparsa yapsın İsrail’in yanında duruyorlar ve artık kimse onlardan bu savaşta dürüst bir rol oynamalarını beklemiyor. İsrail, savunmasız vatandaşları öldürmek için her türlü silahı kullanıyor ve Batı'nın onayıyla Filistinlilerin canlarını ve mallarını yağmalıyor.