Doksanların başında Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği, ardından arkalarında İran Devrim Muhafızları’nın olduğu el-Kaide ve Usame bin Ladin ile el-Zevahiri'nin adamlarının düzenlediği 11 Eylül 2001 saldırısı dönemlerinde olduğu gibi "fırtınanın tam ortasındayız". Bugün durum gittikçe daha da kötüye gidiyor.
Daha sonra el-Kaide'nin kanlı suları ülkelerimize yayıldı. 2010’un sonu ve sonrasında “Arap Baharı” olarak nitelendirilen günlerde ise ülkelerimizde Hamsin rüzgarları* esmeye başladı. Amaç, Tunus'tan başlayıp sonra Mısır ile devam ederek Arap ülkelerini vurmaktı. Suudi Arabistan ve bir kısmı hariç (!) Körfez ülkeleri kaosçu ve kışkırtıcı hücrelerin hedefindeydi. Tüm bunları unuttuk mu?!
Altı yıldır “takiyye” tünellerinde sessiz kalanların, Gazze ve Filistinlilerin kanı üzerinden tüm kışkırtıcı, devşirici ve yıkıcı hücreleri yeniden harekete geçmiştir. Bugün masum söylem kılıçlarını çektiklerini ve gençliğin tarlalarına kaos tohumları saçtıklarını görüyoruz.
Özür diler gibi görünen sözleri tekrarlamak istemiyoruz, doğru olan için özür dilemeyeceğiz. Beğenseniz de beğenmeseniz de Hamas, hatta Müslüman Kardeşler hareketinin tamamı İran ekseninde yer alıyor. Gazze trajedisini istismar etmek onlar için yeni bir şey değil. Arapların Gazze halkı da dahil olmak üzere Filistin'deki kardeşlerine karşı "sorumlu" tutumu ise net ve bugün yine Suudi Arabistan, Mısır ve diğerleri tarafından ifade edildi. Bu tutum özetle; Gazze'de sivilleri öldürme ve bombalama eylemlerinin durdurulması yönünde baskı yapmak, bu konuda İsrail'i açıkça kınamak, aynı zamanda Filistinlilerin topraklarından zorla göç ettirilmelerini reddetmektir. En önemlisi de iki devletli çözümü pekiştirmek ve sadece Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan Filistin Ulusal Otoritesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile görüşmek şartıyla, bu konuda büyük bir uluslararası siyasi süreç başlatmaktır.
Peki ya İran, Müslüman Kardeşler, onların amacı nedir ve ne istiyorlar?! İran gerçekten Filistin halkının yararına mı çalışıyor?
Bugün korkutucu olan, ki burada ılımlı, güvenli ve istikrarlı ülkelerdeki Arap toplumlarının kamuoyundan sorumlu olanlara sesleniyorum, Müslüman Kardeşler-İran seferberlik makinesinin, Gazze ve halkı adına beyinleri körpe, tecrübe yönünden fakir, duygular yönünden zengin yeni nesilleri “Arap Baharı ve kutsal kaos” gruplarının ajandası lehine seferber etmek için harekete geçmesidir.
Sayın Abdurrahman Raşid birkaç gün önce bu gazetede “Bir kez daha çocuklarınızı sizden çalıyorlar” başlığıyla üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir yazı yazdı. Yazısında insanları çocuklarının kaçırılmasına ve duygularının çalınmasına karşı uyarıyor ve şöyle diyordu: Kolektif duygusal seferberlik haklı bir amaca dayanır. Savunmasız çocuk, kadın ve yaşlıların resimleri, kör öfke, toplumlarda huzursuzluğa neden olan ve kaos tohumları eken kendi ajandaları olan gruplar tarafından siyasi olarak sömürülüyor ve yönetiliyor.”
Abdurrahman Raşid sadece buna karşı değil, aynı zamanda şuna karşı da uyarıyordu: “Yakıcı duygular doruğa ulaştığında kimse düşünmez ve dikkatli bakmaz. Sorunlar tekrarlanıyor ve kimse diğer örgütlerin ne gibi sonuçlara ulaştıklarını merak etmiyor.”
Bugün fırtınalar her yerden bizi kuşatıyor, güvenlikle ilgili talimatlar bize her zaman şunu söyler: "Başkalarına yardım edebilmek için önce kendinize yardım edin."
* Hamsin, Büyük Sahra'dan Mısır ve Libya kıyılarına doğru esen sıcak, kuru ve toz yüklü tipik çöl rüzgârıdır.