Öncelikle daha önce söylemiş olduğum bir şeyi hatırlamak istiyorum: “Birleşmiş Milletler Antlaşması ortak insanlığımıza bağlı kalmaktır. Siviller nerede olursa olsun eşit şekilde korunmalıdır.” İki haftayı aşkın süredir Gazze'den dayanılmaz bir insanlık trajedisinin görüntüleri geliyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar öldürülüyor, hastaneler, okullar bombalanıyor ve kimse kurtulamıyor. Bu yazıyı yazdığım ana kadar, Birleşmiş Milletler'in Filistinli mültecilere yardım eden kuruluşu UNRWA trajik bir şekilde 35 personelini kaybetti ve bunların çoğu aileleriyle birlikte evlerinde öldürüldü. Dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden birinde, mahallelerin tamamı sivillerin başları üzerine yıkılıp dümdüz ediliyor. İsrail güçleri, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere Gazze’nin kuzeyini bombalarken güney kısmına geçmeleri uyarısında bulundu ancak hava saldırıları güneyde de devam etti.
Gazze'de güvenli bir yer yok. Yaklaşık 600 bin kişi, 150 okulun yanı sıra UNRWA’ya ait diğer binalara sığındılar ve bunlar sağlıksız koşullarda, temiz suya sınırlı erişim, az miktarda yiyecek ve ilaçla yaşıyorlar. Anneler bebeklerini nasıl temizleyeceklerini bilemiyorlar. Hamile kadınlar, hastanelerin hastaları kabul etme kapasitesi olmadığından doğum sırasında komplikasyon yaşamamaları için dua ediyorlar. Şu anda bizim binalarımızda tüm fertleriyle aileler yaşıyor, çünkü gidecek başka yerleri yok. Ancak tesislerimiz güvenli değil. Hava saldırıları sırasında aralarında okul ve depoların da bulunduğu 40 UNRWA binası hasar gördü. Binalara sığınan birçok sivil trajik bir şekilde öldü. Gazze, son 15 yıldır havadan, karadan ve denizden ablukanın 365 kilometrekarelik alanda 2,2 milyon insanı boğduğu devasa bir açık hava hapishanesi olarak tanımlanıyordu. Genç erkeklerin çoğu Gazze'den hiç ayrılmamışlar. Bugün bu hapishane savaş, kuşatma ve yoksunluk arasında sıkışıp kalan sakinleri için bir mezarlığa dönüştü.
Geçtiğimiz birkaç gün içinde, en üst düzeydeki yoğun müzakereler sonunda çok sınırlı insani yardım malzemelerinin Gazze’ye girmesine izin verildi. Bu memnuniyet verici bir başarı olsa da gelen yardım tırları bu büyüklükteki insani durumun gerektirdiği yardım seline karşı daha ziyade küçük yardım damlacıklarını temsil ediyorlar. 20 tır gıda ve tıbbi malzeme, iki milyondan fazla sivilin ihtiyaç denizinde bir damla gibi. Yardımların sokulmasına rağmen Gazze kesin bir şekilde yakıttan mahrum bırakıldı ve yakıt olmadan ne insani müdahale yapılabilir, ne yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilir, ne hastanelere elektrik verilebilir, ne su, ne de ekmek olabilir. 7 Ekim'den önce Gazze'ye gıda ve diğer ihtiyaçları için her gün yaklaşık 500 tır giriş yapıyordu. Gazze Şeridi’ndeki araçları, su arıtma tesislerini ve fırınları çalıştıracak 45 akaryakıt tırı da buna dahildi. Bugün Gazze boğuluyor ve şimdiye kadar giriş yapan birkaç yardım konvoyu, sivil halkın, dünyanın kendilerini terk ettiği ve feda ettiği yönündeki hissini hafifletmeye pek yardımcı olmayacak.
7 Ekim'de Hamas hareketi İsrailli sivillere karşı çoğu savaş suçu düzeyine ulaşan tarifsiz katliamlar gerçekleştirdi. Birleşmiş Milletler bu korkunç eylemi en güçlü ifadelerle kınadı. Ancak bunun, 1 milyon çocuk dahil olmak üzere Gazze'deki sivil nüfusa karşı devam eden suçları haklı çıkarmayacağına da en küçük bir şüphe olmamalı.
Birleşmiş Milletler Antlaşması ve taahhütlerimiz ortak insanlığımıza olan bağlılığımızı teşkil ediyor. Siviller nerede olursa olsun eşit şekilde korunmalılar. Gazze'deki siviller bu savaşı seçmediler. Bir vahşeti daha büyük bir vahşet takip etmemeli. Savaş suçlarına verilecek yanıt, daha fazla savaş suçu işlemek olmamalı. Bu konudaki uluslararası hukuk çerçevesi oldukça açık ve köklü. Bu ölümcül çıkmazın köklerine dönmek ve barış, istikrar ve güvenlik ortamını sağlayabilecek uygulanabilir siyasi seçenekleri sunmak, gerçek ve cesur çabalar gerektirecek. O zamana kadar uluslararası insani hukuk kurallarına saygı gösterilmesini ve sivillerin korunmasını sağlamalı ve onları himaye etmeliyiz. Gazze Şeridi'nde yakıt, ilaç, su ve yiyeceğe güvenli, sürekli ve sınırsız erişim sağlamak için acil insani ateşkes etkinleştirilmeli. BM’nin ikinci Genel Sekreteri Dag Hammarskjöld bir keresinde şöyle demişti: "BM bizi cennete götürmek için değil, cehennemden kurtarmak için tesis edildi." Gerçek şu ki, bugün Gazze'de çok fazla insanlık kalmadı ve cehennem buraya yerleşmeye başladı. Gelecek nesiller, bu insanlık trajedisini sosyal medya ve haber kanallarından izlediğimizi bilecek. Bilmiyorduk diyemeyeceğiz. Tarih, dünyanın neden kararlı bir şekilde harekete geçip yeryüzündeki bu cehennemi durdurma cesaretine sahip olmadığını sorgulayacak.