Hamad Macid
TT

Hamas ve İran’ın desteğinin amacı

En sonuncusu, şiddetlisi, tehlikelisi ve gürültülüsü Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısı olan her Filistin-İsrail savaşında şu soruyu sormak gerekir: İran, Hamas’a ve beraberinde İslami Cihad’a bunca desteği neden veriyor? Hamas’ın, İsrail’in kafasını karıştırıp onu sanki cin çarpmışa döndüren saldırılarda kullandığı silahlarda nitelikli bir teknik gelişme görülüyor. Hamas’ın siyasi liderleri de genellikle İran’ın Kudüs ve Filistin yolunda dine ve inanca dayalı olarak ‘saf niyetlerle’ ve Allah rızası için destek verdiğini söyleyip duruyor. Bu, çürük ve aşınmış bir mantık. Zira Filistin davasına dinî ve ideolojik bir amaçla verilen desteğin arkasında mezhepçilik gizlidir. Destek verildiği doğru ama tamamen farklı bir amaçla. Şöyle ki İran mezhepçiliğinin en büyük gayelerinden biri, Arap-İslam dünyasına mezhepçi, siyasi ve askerî olarak yayılmaktır. Arap-Müslüman halkların, İran’ın Filistin direnişini destekleme, Mescid-i Aksa’yı özgürleştirme ve Kudüs’ü geri alma konusundaki aldatıcı sloganları dışında bunu kabul etmesi veya en kötü durumda buna göz yumması mümkün değil.

İran’ın Filistin’in özgürleşmesine dair sloganları, İsrail’e düşmanlığı ve askerî gücüne Kudüs Gücü adını vermesi; İran’ın yayılmasına ve popülerliğinin artmasına katkıda bulundu. İran bunu yaparken şu iki boşluğu kullandı: Birincisi, Filistin direniş hareketlerinin en büyüğü olan Hamas’ın maddi desteğe ihtiyaç duyması, ikincisi de Arap ülkelerinin, siyasal İslam hareketlerinin, özellikle de Hamas’ın anası olan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin bir uzantısı olmalarından ötürü bu örgütlere mesafeli durması. İran, bu düşmanlıktan yararlanmayı başardı ve kendisini Arap-İslam halklarına, Filistin direniş örgütlerinin desteklenmesinde bir alternatif olarak pazarladı. Amacı, Filistin’de ve diğer Arap-İslam coğrafyasında, Kudüs ve Filistin’in kurtuluşu sloganı altında bu alternatifin kabul edilmesi için bir halk zemini oluşturmaktı. Bu durumu Gazzeli lider Heniyye şöyle ifade etti: “Ta ki İran, Filistin davasını ve Kudüs’ün kurtuluşunu destekleyen bir devlet olarak Arap-İslam dünyasının karşısına çıktı.”

İran rejimi, Filistin direniş hareketlerine verdiği desteği kullanarak amaçlarından birini gerçekleştirdi: Filistin’de mezhepçiliği tebliğ etmek. Kendisine, Hamas hareketinin bazı üyelerinin mezheplerini değiştirmesi sorulduğunda Heniyye bunu inkâr edemedi. İran bunu daha geniş ölçekte Yemen’de, sistematik Caferilik tebliği ile gerçekleştirdi ve Husiler üzerinden uyguladığı mezhepçi yaklaşımla da binlerce kişiyi kendi mezhebine döndürmeyi başardı. Böylece Afrika ve Güneydoğu Asya’da tamamen Sünni olan Arap-İslam ülkelerindeki on binlerce kişi Şiiliğe geçti. İran, bu ülkelerin halklarının ‘Şiiliğini’, Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da ve Irak’ta yaptığı gibi siyasi ve askerî genişlemesine devam etmek için bir Truva atı olarak kullanıyor.  

İran’ın Filistin direniş hareketlerine nüfuz edip onlara destek vermesi neticesinde Şiiliğe geçerek İslami Cihad hareketinden ayrılan ve Gazze’de Hüseyniye (Şiilerin merasim mekânı) kuran Sabirin hareketi ortaya çıktı. Hamas, İran’la mezhep bağı olan bu örgütü dağıtıp silahlarına el koyarak mensuplarını tutuklasa da sorunu kökünden çözemedi.

France 24 kanalı, Filistin Gazzeli bir Şii olan muhasebeci Abdürrahim Hamad’ın şu ifadelerini aktardı: “Biz, Gazze Şeridi’ndeki Şii hareket olarak kendimizi İran İslam Cumhuriyeti’nin ve Hizbullah’ın bir kolu olarak görüyor, İslam Cumhuriyeti’ni de kendimize referans olarak kabul ediyoruz.”

Bu, Sünni Filistin dokusunun tümünü tehdit eden mezhepçi bir kıvılcımdır ve mezhep ateşi çoğunlukla küçük kıvılcımlardan doğar.