İsrail’in Filistin’e yönelik katliamlarının muhakkak dini bir tarafı var ancak bu gerilim, din temelli bir savaş değil!
Ancak şöyle bir parantez açılabilir; İsrail, Siyonizm temelli düşünceler üzerine kurulduğu için ve Siyonizm’in temel anlayışlarından birinin de Yahudi üstünlüğüne inanmak olduğu düşünülürse, İsrail’in saldırılarının altında böyle bir dini motivasyonun mevcut olduğu pekâlâ söylenebilir.
Evet, dindar Yahudi vatandaşları için şeri hukuk mahkemeleri mevcut olsa da İsrail, laik bir yer.
Ve evet, İsrail’in kurulması sürecinde, Yahudilere yapılan soykırım sonrası, Yahudiler için “güvenli bir yurt” inşa etme düşüncesi dini bir eylem olarak görülemez ancak İsrail’in kurulduğu yer, “vaat edilmiş topraklar” olunca doğal olarak bu meselede dini faktörden de bahsedilebilir.
Din, en etkili meşrulaştırma araçlarından biri. Bir hak talep edileceği zaman ve hatta bir hak çiğneneceği zaman bile bir meşrulaştırma aracı olabilir. Örneğin, Filistinlilerin yurtlarına haksızca yerleşmeyi meşrulaştırmak için “vaat edilmiş topraklar” iddiasında bulunulabilir. Ancak İsrail mevzu bahis olduğunda, maalesef ”din”, katletmenin de meşru aracı olabiliyor. Bunu ben iddia etmiyorum, bu, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ifadelerinde mevcut.
Netanyahu, aslında laik ve ırkçı bir yönetici, Tevrat’a referansla pek fazla konuşma yapmıyor ancak Filistin’e yönelik son saldırıları sırasında yaptığı açıklamalar hariç!
Netanyahu, 7 Ekim’den bu yana İsrail askerlerine sık sık Tevrat’tan alıntı yaparak sesleniyor. Bu alıntılardan en dikkat çekeni ise Amalekler ile ilgili olanı zira Amaleklerle ilgili bölüm özetle, “karşındakinin yaşlısını, kundaktaki emzirenini de emzirileni de hatta o halkın hayvanlarını da öldür” diyor. Yani bu bir soykırım çağrısı! Yani tam da İsrail’in yıllarca Filistin’de yaptığı gibi, Gazze’de “desteklenerek” yaptığı gibi…
Elbette Netanyahu birden “hidayete ermedi”, her ne kadar en utanılacak şekilde katliamları sırasında batılı ülkelerin tam desteğini almış olsa da batıdan doğuya, dünyanın her yerinden İsrail’e tepki yağıyor, hatta İsrail bugünlerde bu berbat imajını temizlemek için bir takım “sanatçı” zevat ile çalışmak istiyor. Ve bu tepkileri azaltmanın yollarından birinin de “dini motivasyon” olduğunu bildiği ve yaptığı katliamlara sessiz kalamayan Yahudilerin tepkilerini azaltmak için de bu dini istismarın altına imza atıyor.
Ama mesele sadece bu değil.
Eğer bir Müslüman Kuran’ı Kerim’den ayet paylaşarak bir öldürme çağrısı yapsaydı, ne olurdu?
Söyleyeyim, haber bültenleri, akademik çalışmalar, filmler, sivil toplum kuruluşları dahil yedi düvel dile gelir, İslam’ın şiddeti körükleyen, şiddeti meşrulaştıran bir din olduğundan yola çıkarak her tür İslamofobik ırkçılığı “kabul edilebilir” hale getirirdi.
Ama mevzu İsrail olunca din temelli “soykırım çağrısı”, soykırım girişiminde olduğu gibi sessizlik ve onayla karşılanıyor.
Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de İsrail’i ziyaret edip, yaptıkları katliama destek verirken şöyle dememiş miydi? “Bir Yahudi olarak da buradayım.”
Evet, bu bir din savaşı değil.
Din savaşı olması için İslam’la ilişkili olması gerekiyordu değil mi?
Zaten asla İslam dışında hiçbir din şiddeti de tasvip etmiyor(!) değil mi?
Hem zaten asla ve kat’a Tevrat’ta geçen, İsrail’in uyguladığı şiddete referans olan dini emirlerden de bahsedemeyiz, çünkü yasak, anında antisemitist olur, işten, okuldan atılır hatta Fransa’da yaşıyorsanız hem para hem de hapis cezasına çarptırılabilirsiniz. “Cihatçı bir terörist” ilan edilerek bulunduğunuz yer her neresiyse sınır dışı edilir, uçaktan falan kelepçelenerek karga tulumba indirilirsiniz.
Ama mesele İslam olunca her tür ırkçılık, ayrımcılık serbest çünkü 1990’lardan bu yana Batı ülkelerinin kahir ekseriyeti İslamofobiyi güvenlik meselesi altında meşrulaştırıyor, teşvik ediyor, mesele İsrail olunca da İsrail katliamlarını meşrulaştırmak için hiçbir surette antisemitist bir söyleminiz ve eyleminiz olmamasına rağmen sizi antisemitizm ile susturmaya çalışıyor.
Evet, bu bir din savaşı değil!
Din savaşı olması için çatışmaların kaynağı olarak İslam dinin referans gösterilmesi gerekirdi, Hinduizm, Yahudilik… İslam dışında bir din çatışmanın motive unsuru olunca o savaş maalesef din savaşı sayılmıyor.
Tabi bu arada bazı önemli sonuçları da gözden kaçırmamak gerekiyor; biz Müslümanlar zaten kara koyun damgası yemişiz ve yakın zamanda da bu kötü imajdan kendi çabalarımızla kurtulamayacağız gibi görünüyor, ancak sarı saçlı, mavi gözlü, medeni beyaz dünyalılar, kendilerine medeniyeti ve akabinde de medeniyetler çatışmasındaki savunulması gerekenler sıfatını layık gördüler ama artık tüm dünya kamuoyu önünde katliamcı ve katliamlara destek veren gayrı medeni dünyalılar olarak görülüyorlar, din temelli savaşların kışkırtıcıları olarak anılıyorlar, şimdi biraz da siz düşünün!