Bekir Uveyda
TT

Gazze savaşının şarapnelleri Londra'ya ulaştı

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, İsrail'in 1948'de devletinin kuruluşundan bu yana Gazze Şeridi halkına karşı yürüttüğü en şiddetli savaşın parçaları ne dün ne de iki gün önce Londra'ya ulaşmadı. Aksine şarapneller doğrudan kurbanları olan savunmasız sivil, kadın, çocuk, engelli ve yaşlı grupların acılarının ve trajedilerinin boyutları daha da netleşmeden önce, savaşın ikinci gününde, vahşetinin boyutu çeşitli toplumlardan insanlar için şok edici bir açıklıkla ortaya çıktığı andan itibaren, İngiltere’nin başkentine ve dünyanın diğer başkent ve şehirlerine ulaştı ve yankı uyandırdı. İsrail ordusunun komutanları ve savaş kararlarını alan siyasi liderler, yani Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümet, bunu, Hamas hareketini kökünden söküp atma ve sadece Gazze Şeridi'nde değil, dünyanın tamamında varlığına son verme savaşı olarak adlandırıyor. Gösterdikleri gerekçe genel olarak müttefikleri tarafından ve uluslararası düzeyde geniş bir kesim tarafından açıkça kabul ediliyor. O gerekçe de Hamas savaşçılarının Ekim ayının 7'sinde kendilerine yönelik ani saldırısına karşılık verdikleri ve karşılıklarının, İsrail toplumunda meydana gelen paniğin boyutu ve bir bütün olarak İsrail toplumunu sarsan şokun derinliğiyle orantılı olması gerektiğidir. Çünkü amaç bir yandan İsrail'in güvenliğini sağlamak, bir yandan da İsraillilerin korkusunu dindirmektir.

Bir gözlemci veya yazar, kendisi konunun bir parçası olsa bile herhangi bir konuyu değerlendirirken tarafsızlık ilkesini benimsemeye karar vermişse, genel olarak Filistinlilerin ve onlarla birlikte genel olarak Arapların, İsrail'in, uluslararası savaş yasalarını çiğneyen vahşetinin boyutuna ilişkin gerekçelerini kabul etmeye ne kadar hazır oldukları konusunu bir kenara bırakmalıdır. Zira bu, kesinlikle var olmayana bir hazırlıktır. Bununla beraber öznel duygularını bir kenara bırakmaya en gayretli gözlemciler bile, İsrail’in gerekçelerinin reddedilmesinin "Davut ve Golyat" çatışmasının etnik kapsamının, tarihsel temelinin ve dini mirasının ötesine geçtiğini fark edebilir. Aynı reddedişin, çatışmanın kuşaktan kuşağa aktarılan siyasi boyutlarını aşarak, temel olarak gördüğü insani yön üzerinde durduğunu ve buna sıkıca bağlandığını görebilir.

Ne yazık ki, Rishi Sunak hükümetinin İçişleri Bakanı Suella Braverman'ın (eğer görevde kalırsa) işin insani boyutunu anlayamadığı ya da belki de bu şekilde anlamak istemediği anlaşılıyor. Bu olası çünkü “sayın bakan”, Londra'nın şahit olduğu ilk gösteriden bu yana yüz binlerce insanı bir araya getiren ateşkese destek gösterilerine “nefret gösterileri” demekten çekinmedi.

Bugün (cumartesi) yapılması kararlaştırılan gösteri 11 Kasım 1918'de Birinci Dünya Savaşı’nı durduran Rethondes Mütarekesi’nin imzalanmasının yıl dönümüne denk geldiği için hafta sonu yapılan gösteriler konusu daha fazla etkileşime yol açtı. Sayın Braverman, Londra Emniyet Müdürü Sir Mark Rowley'i gösteriyi iptal etmesi konusunda ikna etmeye çalıştı ve Başbakan Rishi Sunak da böyle bir denemede bulundu, ancak Sir Mark Rowley gösteriye izin vermekte ısrar etti. Sayın Braverman, kendisi ve Sir Rowley arasındaki anlaşmazlığa saygı gösterme yönündeki bakanlık teamüllerinin ötesine geçerek, önceki gün The Times gazetesinde Emniyet Müdürü’nü gösteriyi düzenleyenlerin yanında yer almakla suçladığı bir makale yayınladı. Ortam gerginleşti ve bugünkü gösterinin kargaşaya ve İngiliz aşırı sağcı gruplarla çatışmalara yol açmasından korkulur oldu. Eğer bu gerçekleşirse, İngilizlerin çeşitli kesimleri arasında Gazze halkına duyulan gerçek sempatinin trajik bir şekilde gerilemesi söz konusu olacaktır. Bu nedenle, kötü güçlerin, Gazze halkının içinde bulunduğu kötü duruma yönelik sempati ve dayanışma konusunda iyi duyguların başardıklarını gasp etmemesini umuyoruz.