Riyad, her zamanki gibi bölgede iyilik, ortak hareket, istikrar ve ılımlılık politikasının öncüsüydü. Bu nedenle Arap ve İslam zirvelerine ev sahipliği yaptı ve istisnasız tüm liderleri kabul etti. Herkesi bir araya topladı ve hepsi tek bir şey söyledi:
"Filistin halkı güven ve barış içinde yaşamadıkça ne İsrail ne de bölgedeki herhangi bir ülke güven ve barış içinde yaşayamaz."
Riyad Zirvesi biçim, içerik ve alınan kararlar itibarıyla istisnai bir zirveydi. Arap ve İslam dünyasının tüm liderlerinin Riyad'ın konuğu olması, özellikle Hamas saldırıları nedeniyle başlayan İsrail saldırganlığının ardından Gazze'nin yaşadığı gibi zor ve istisnai koşullarda, Riyad liderliğinin ortak Arap ve İslami eylemin önemine bağlılığını ve buna yönelik gayretini teyit etti. Gazze, İsrail saldırganlığının altında evlerin ve hastanelerin yıkılması, elektrik ve suyun kesilmesi sonucunda siviller için bir cehenneme dönüştü. Bir bölgenin sakinlerine yönelik bu toplu cezalandırma karşısında ise Batılı Avrupa'da benzeri görülmemiş bir sessizlik hakim. Dahası İsrail'in angajman kurallarını ihlal etmesine ve savaşlarda sivilleri ve hastaneleri etkisiz hale getirmesine en ufak bir kınamada bulunmaksızın, adil olmayan şekilde İsrail’in tarafını tutma söz konusu.
Riyad’taki Arap-İslam zirvelerinin Gazze'deki savaşa ilişkin bildirisi netti:
“Savaşın devamına hayır, sivillere yönelik soykırıma hayır, Gazze'deki altyapının tahrip edilmesine hayır. Gazze kuşatmasının kırılması gerekiyor ve bunların eylemlerinden tamamen sorumlu olan Hamas'ı, yaptıkları konusunda desteklemekle hiçbir ilgisi yoktur. Gazze'de veya tüm Filistin topraklarında kendisini kimin yöneteceğine Filistin halkı karar verecektir."
Riyad Bildirisi’nde ayrıca çifte standarda karşı durulması çağrısı da yapıldı.
Riyad Zirvesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne İsrail tarafından işlenen savaş suçlarına ilişkin soruşturmayı tamamlama çağrısında da bulundu. Diğer Arap veya İslam zirvelerinde emsali görülmemiş bir şey olduğundan bu çağrı, Riyad Zirvesi'ni diğerlerinden ayırdı.
Riyad’da düzenlenen Arap ve İslam zirvelerinde belirleyici kararlar alındı ve ortak bir Arap-İslami duruş benimsendi. Herkes aynı fikirde ve aynı sesteydi: Gazze'de savaşa hayır, sivillere yönelik soykırıma hayır ve Gazze kuşatmasının kırılması gerekiyor.
Gazze mazlum ve yıkılmış bir halde. Bu, direniş kampının başımızı şişirdiği ‘bağımsız direniş’ söylemlerine rağmen, söz konusu grupların beyan ettiği gibi ‘direniş’ ekseninin sahada kararlarında egemen olmadığı sonucunu teyit ediyor. Aksine, yaşananların para ya da silahla kendisini finanse eden dolayısıyla kararlarına egemen olan tarafın hesaplarının sonucu olduğunu doğruluyor.
Bu çatışma, eğer çözüm bulunmazsa, mevcut savaşın çok cepheli bölgesel bir çatışmaya dönüşeceğinin habercisidir. Pek çok uzmanın özellikle açıklamalardan sonra korktuğu şey de bu.
Bildiri ayrıca İsrail'i destekleyen ülkelerin güvenilirliğini etkileyen çifte standartlar konusunda da uyarıda bulundu. Bahsi geçen ülkeler sivil ölümleri göz ardı ediyor ve İsrail'e, en ufak bir kınamada bulunmaksızın öldürme ve Gazze'yi yerle bir etme yetkisi veriyor. Bu da her şeyden önce ahlaki ve insani bir kriz oluşturuyor.
Riyad Zirvesi’nde açık ve net bir şekilde "Filistin devleti kurulmadan barış olamaz" denildi. Herhangi bir engelleme, oyalama veya erteleme şiddet için haklı bir neden olacaktır...
Riyad Zirvesi bildirisi, sorunların çözümünde güvenilebilecek ortak Arap-İslam eylemine yönelik yeni bir başlangıcı temsil etti. Özelde Arap bölgesindeki genelde daha büyük İslami çevredeki tüm taraflar arasında ortak bir zemin oluşturdu. Bunu da Arap ve İslami bloklar arasındaki taraflı anlaşmazlıklar nedeniyle çoğu zaman gündemde olamayan merkezi meselelerle ilgili taraflı anlaşmazlıkların ayrıntılarına girmeden yaptı.
Riyad Zirvesi’nde Suudi Arabistan liderliği tüm taraflar arasında somut ve gerçekçi bir ilerleme sağlamayı başardı. Herkes için tatmin edici sonuçları olan bir zirve ve çözüm için yol haritasına dönüştürülebilecek dengeli bir bildiri ortaya çıkardı.
Gazze'de çözüm Hamas'ı veya diğerlerini yok etmek değil, Filistinlilerin yaşayabilir bir Filistin devletini deklare etmelerine izin vermektir. O zaman Filistinliler, Gazze'yi yerle bir ederek değil, seçim ile kendilerini temsil edecek birini seçeceklerdir.
Filistinliler İsrail'in kutsallara yönelik ihlallerde bulunmasından, toprakları ilhak etmesinden, yerleşim yerleri inşalarından, toprakları gasp etmesinden, ağaçları sökmesinden ve Filistinlilere kötü muamele etmek gibi adaletsiz ve kötü uygulamalarda bulunmasından bıkmış durumda. Bütün bir halkı yok etmek, haklarını gasp etmek ve hiçbir şeyden çekinmeden topraklarından uzaklaştırmak isteyen İsrail'in insanlık dışı uygulamalarına karşı uluslararası toplumun sessizliği ve bu bariz adaletsizlik karşısında Filistinliler için artık yaşamak önemli değil. Ama Filistinliler tüm bunlara rağmen, bu zalim işgalcinin elinden haklarını söküp alana kadar, kaç cana mal olursa olsun topraklarına tutunmaktan, orada kalmaktan ve onu savunmaktan vazgeçmiyorlar.