Bekir Uveyda
TT

Gazze trajedisi boşuna değil

Aslında hiçbir şey boşuna değildir. Yaratılış başlangıçta bir tür saçmalık değildi; tamamı yalnızca Yaratıcının bildiği bir bilgelikti. Ancak tüm kâinatın ve tüm insanlığın Rabbi, peygamberlere vahyedilen ayetlerle, ruhların selameti ve kalplerin huzura kavuşması hedefine ulaşmak amacıyla, yaratılan için hayat yolu ile ilgili olarak neyin amaçlandığını, ne için çabalamakla görevlendirildiğini gösteren ayetler indirmiştir. Belki de bu işaretlerin en dikkat çekici olanlarından biri, insanlar arasında savaşlar çıktığında, ne kadar ölüm acısı, yerinden yurdundan edilme ıstırabı, mahsul kıtlığı felaketleri, suyun kesilmesi ve ekinin zarar görmesi nedeniyle açlık ve susuzluk gibi sonuçlara yol açsa da kendi içinde yaşamın devamı ve hayatın yeniden başlaması için bir neden olmaya devam etmesidir. Topçuların susması, mermilerin sessizleşmesi ve lav fırlatan havan toplarının kükremesinin kesilmesinin ardından, hayat daha güzel bir renkte ve farklı bir tatta ortaya çıkar. Belki de savaştan önceki tüm içecekler ve yiyeceklerden daha lezzetlidir. Belki de iyiliğin kötülüğün rahminden doğmasının anlamını anlamamıza yardımcı olan şey budur ve bunun tersi de mümkündür. “Olur ki, bir şey hoşunuza gitmezken, sizin için o hayırlı olur ve bir şeyi de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara/216) Sadakallahulazim.

Bu bağlamda, 7 Ekim 2023'te Hamas askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları’nın saldırısından bu yana Gazze Şeridi'nin masum halkın, yani kadınlar, çocuklar ve yaşlıların yaşadığı katliam, yıkım, ailelerinden ayrılma ve zorla yerinden edilme gibi acıların onlar için bir hayır olduğunu söyleyebiliriz. Gündüzleri onları kuşatan, ciğerlerinin lezzetlerini yiyip bitiren, geceleri uykuya dalmalarını engelleyen bütün bu kötülüklerin rahminden doğacak olan iyiliktir. Belki de birileri; “Bu vahşetlerden sonra ne tür bir iyilik olabilir?” diye soracaktır.

Soru haklı bir soru, ancak cevabın kişiden kişiye farklılık gösterdiği açıktır. Elbette, insanların inançlarını şekillendiren metinlerdeki farklılıklara rağmen, çeşitli insan kültürleri arasında iyiliğin içeriğine ilişkin ortak ve üzerinde fikir birliğine varılan bir anlayış vardır. Bununla birlikte kötülük, taktığı maske ne olursa olsun kötülüktür ve mallarını araçlarıyla pazarlamaya çalışır. Kendi adıma, kendimi kamusal bir meseleye soktuğum için şimdiden özür dileyerek, bu şiddetli savaşın ardından geri kalan Gazze halkının yeni Gazze'lerini sonsuza kadar sürecek barış içinde görmelerini umuyorum. Tüm Filistin'i kapsayan adil bir barış olmadan bunun mümkün olmadığı söylenecektir. Evet, şunu da eklemek isterim ki, Ortadoğu bölgesinin tamamında kapsamlı bir barış sağlanmadan böyle bir hayalin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. Kesinlikle, yüzyıllardır savaşın volkanlarını patlatan bir bölgedeki durum, ancak tüm tarafların, dinsel, milli ve etnik boyutlarıyla çatışmaya tabi olduğu bölgedeki tüm halkları arasında barışı sağlamanın temel koşuluna boyun eğdikten sonra düzene girebilir. Bu koşul, saf niyetlere dayanan ve diğerinin yaşam hakkını kabul eden adalet koşuludur.

Mantıken böyle bir iyimserliğin imkânsız olmadığı varsayılır. Zira bu iyimserlik, bütünüyle bölge halklarının çoğunun geniş umudunu yansıtıyor. Sorun, mesafeleri kapatan, yaratılanlar arasında köprüler kuran ve aralarında eşitlik temelinde ilişkiler kuran her türlü mantıktan nefret edenler tarafından temsil edilmeye devam ediyor. Peki, çözüm ne? Cevap, basitçe, farklı kültürlere mensup sıradan insanların, onları baskılayanlara karşı tutumlarını dayatabilmeleri gerektiğidir. Çoğu durumda, onları kendi davaları veya inançları adına savaşlara ve yıkımdan yıkıma sürükleyen kişilerdir. Bu tür bir baskıya karşı saf bir halk isyanının gerçekleşmesi muhtemeldir, ancak ne yazık ki ufukta sürdürülebilir bir çözümün parıltısı yoktur.