Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Gazze selinde bilim ve bilim insanları boğuluyor!

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri, seçkin Portekizli diplomat Antonio Guterres geçtiğimiz çarşamba günü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) bir mektup gönderdi. Söz konusu mektubunda BM Şartı’nın 99’uncu maddesini kullandı. Onlarca yıldır ilk kez devreye sokulan bu madde, BM Genel Sekreteri’ne, ‘uluslararası barışı ve güvenliği tehlikeye atabilecek’ bir durumu BMGK’nın ‘dikkatine sunmasına’ izin veriyor.

Guterres, Doha Forumu’ndan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze’deki savaşı durduracak bağlayıcı bir karar çıkaramaması nedeniyle felç olduğunu duyurdu.

Aslında Gazze savaşından kaynaklanan felç ya da deprem, sadece küresel siyasi ve diplomatik alanla sınırlı değildi. Büyük uluslararası kurumun mevcut Gazze trajedisi karşısında ortak bir tavır sergilenmesi için asgari düzeyde bir platform oluşturamamasını da kapsıyordu.

Hayır... Kargaşa, demirden elbiselerini, medyadan tutun sanata ve Harvard ile diğer büyük akademik ve bilimsel ABD kurumları gibi dünyadaki en prestijli akademik yapılara kadar farklı omuzlara atıyor.

Birkaç gün önce, üç büyük ABD akademik kurumunu yöneten üç kadın, ABD Kongresi’ndeki bir oturumda zorlu bir sınava tabi tutuldu.

Sınav özetle, vakur bilimsel mesleki normatiflik ile kızgın ve baskıcı popülist siyasi talep arasında bir seçim yapılmasıydı.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Elise Stefanik, şu sorusuyla üç üniversitenin rektörünü hedef aldı:

“Yahudilere karşı soykırım çağrısı yapmak, üniversitelerinizin zorbalık ve tacize ilişkin davranış kurallarını ihlal ediyor mu? Evet ya da hayır?”

Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Liz Magill, politik tahrikten uzak bir şekilde vakur bir tutumla soruyu yanıtlamaya çalışarak ifade özgürlüğünü engellemeyeceklerini ancak bunun bir tarafı hedef alan bir suç ‘bağlamının’ parçası haline gelmesi durumunda üniversitenin müdahale edeceğini söyledi. Özetle cevabı bu şekildeydi.

Bu cevap hararetli Cumhuriyetçi temsilciyi ikna etmedi ve aynı soruyu Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Guy ve MIT Rektörü Sally Kornbluth’a da iletti. Onların cevabı da Pensilvanya Üniversitesi Rektörü’nünkiyle aynı oldu. İşte bu noktada bu üniversitelerin rektörlerine karşı öfke fırtınaları koptu.

Pensilvanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Scott Bock, üniversite tarafından yayınlanan açıklamasında “Rektör Magill’in Pennsylvania Üniversitesi rektörlüğünden gönüllü olarak istifa ettiğini duyurmak için yazıyorum” ifadelerini kullandı.

Sayın Magill daha sonra verdiği ifadeden dolayı ‘üzgün olduğuna’ dair bir video yayınladı ve özür diledi. ‘Baskı yapan’ Cumhuriyetçi temsilci bu adımı ‘yapılması gerekenin en azı’ olarak nitelendirdi ve Harvard Üniversitesi ile MIT’i de benzer adımlar atmaya çağırdı.

Bunu anlattım çünkü şunu söylemek istiyorum: Eğer bu köklü akademik kurumlar, Gazze’deki acımasız savaş yüzünden ABD’de siyasetin aşırılığından ve popülizmin dayatmalarından ve ayırma giyotinleri ile kutuplaştırma kılıçlarından korunamıyorsa, Batı’daki medya platformlarının ve sanat camiasının durumu nasıldır?!

En önemlisi ve en barizi şu; Arap ve İslam dünyamızdaki onlar gibilerinin durumu ne olacak? Ülkemizde bir kişi veya kurum popülist iklime değil de bilimsel iklime bağlı kalabilecek güç ve dirence sahip midir?!

Acaba düşüncemi yeterince açıklayabildim mi…?!