Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Haritaları siz mi çiziyorsunuz?

Bu hikâye, İngiltere'nin başkenti Londra'nın batısındaki Acton şehrinde ilkokula giden bir kızı olan bir meslektaşım tarafından anlatıldı.

Özet olarak öğretmen öğrencilere hafta sonunda ne yaptıklarını sormuş. Çocuk annesiyle birlikte postaneye, sebze dükkanına ve yerel kütüphaneye gittiğini söylemiş. Öğretmen ödev olarak bu hafta gittiği yerlerin rotasını içeren bir haritasını çizmesini istemiş. Ertesi hafta öğretmen çocuğun evini arayarak babasına, kızının haritayı çizmesine yardım edip etmediğini sormuş. Baba, çocuk haritayı tek başına çizemediği için ona yardım etme ihtiyacı hissettiğini söylemiş. Öğretmeni babaya şöyle demiş: “Çocuğunuza böylece aklını hafife almayı öğrettiniz ve bu kötü bir şey.” Burada yapılmaya çalışılan, her halükârda, mükemmel ya da kusurlu bir harita değil, çocuklara karşılaştıkları detayları hatırlamaları, bunların üzerinde durup birbirleriyle bağlantıları hakkında düşünmeleri ve ardından onları birleştiren çizgileri hayal etmeleri konusunda eğitim vermektir. Kastedilenin özü, bir harita çizmek değil, düşünmeyi ve hatırlamayı güçlendirmektir. Birisi ona yardım ederse bu başarılamaz. Okuldaki görevimiz çocuklara düşünme sanatını öğretmektir.

Meslektaşım bu hikâyenin uzun süredir aklını meşgul ettiğini söylüyor. Sık sık kendine şunu soruyordu: Konusu sanayileşmiş toplumların kültürü ile gelişmekte olan benzerleri arasındaki farkın özünü temsil etmiyor mu? Buna geleceğin zorluklarını anlayan bir nesil oluşturmanın başlangıç ​​noktası diyebilir miyiz?

Bunun açıklaması: Okulun eğitimsel rolünün öğrencinin kullandığı bilgi miktarını artırmaya odaklandığını söylemek gelenekseldir. Bu açıklamayı kabul edersek, gerekli bir sorumuz var:

- Çocuklarımıza hangi bilgileri öğretmek istiyoruz?

Bu, ucu açık bir sorudur. Bu nedenle yanıt zorunlu olarak yalnızca bir yönü ele alan göreceli tanıma göre verilecektir. Bu nedenle eğitimin, zamana oranına odaklanılması önerildi.

Fikri zamana bağlamak, her ikisi de o sırada doğru olsa bile bugünün cevabının dünün cevabından farklı olabileceği anlamına gelir.

Bir zamanı diğerinden ayıran şey, değer sistemlerinin, standartların ve iç ilişkilerin, özellikle de eski ve yeni nesiller/ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkinin üzerine inşa edildiği kültür türüdür.

Eğitim müfredatı, eğitim yöntemleri ve çalışma gelenekleri bunlardan ayrılır.

Arap aileleri çocuklarına karşı şefkatle karakterize edilir. Bu nedenle ebeveynler çocuklarının okul ödevlerine ve ders çalışmalarına yardımcı olmakla yükümlüdür. Bu kültürün eğitim sisteminde de yaygın olması nedeniyle öğretmenler, asıl çalışkan kişinin çocuğun değil annesi olduğunun bilincinde olarak çocuklara çok fazla ödev verme alışkanlığına sahiptirler. İhtiyaç duyulan şey zeki insanlar değil, harika şeyler üretmek olduğu için meşgul aileler için kolay çözümler ürettik. Ev ödevi, eğitim materyalleri ve öğrencilerin talep ettiği diğer şeyler için ücreti karşılığında çözümler üreten dükkanlar kurduk.

Bu durumda yapılan şey, öğrenciye sorumluluğu annesine devrederek sorumluluktan nasıl kurtulacağını öğretmek ya da ihtiyacı olanı kendi başına yapmaya çalışmamak yerine piyasadan satın alarak tüketim sanatını öğretmek oldu.

Farklı bir kültürel zamanda yaşayan diğer yerde ise öğrencinin hata yapsa bile ödevi tamamlamasına odaklanılıyor. Çünkü bu aslında başka bir amaca, yani onu her gün karşılaştığı sıradan ve basit şeyleri düşünmeye, hatırlamaya, düşünmeye alıştırmaya yönelik bir araçtır. Düşünenler ilk hedeflerine ulaşmadan önce birçok hata yaparlar.

Artık bu noktaya geldiğimize göre, belki de modernitenin önemli tanımlarından birinin şu olduğunu hatırlamamız gerekiyor: Şimdiki anı kutsallaştırmak ve ondan yola çıkarak geri kalan zamanları düşünmek. Modernist dünya görüşünde bu nedenle şimdiki zamandan ve şimdiki yerden bahsediyorlar çünkü biz ona aitiz ve ondan yola çıkıyoruz.  Etrafımızda olup biteni derinlemesine düşünürsek, onun arkasında olana, yani uzayın, zamanın ya da bilgisizliğin duvarlarının gizlediği görünmeyene ulaşırız.

Peki, şimdi ne yapacaksınız, haritayı mı çizeceksiniz, yoksa çocuklarınıza kendi dünyalarını düşünmelerini mi sağlayacaksınız?