Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

‘Bu benimdi’... Tarih kadar eski anlaşmazlıklar

Başka birinin toprağının bir parçasını ele geçirmeye çalışmak, ülke içinde zorluk yaşayan yöneticilerin, dikkatleri kendi beceriksizliklerinden veya daha kötüsünden uzaklaştırmak için her zaman favori oyunu olmuştur.

Bu yüzden, uluslararası düzenin kendi iradesini dayatacak gerekli otoriteye sahip olmaması nedeniyle çökmeye başlaması ve Birleşmiş Milletler’in (BM) kof bir kabuğa dönüşmesiyle birlikte, eski irredantist hayallerin yeniden baş göstermesi ve daha fazla ülkenin peşine takılması şaşırtıcı değil.

Bu geriye gidiş yolculuğu Ağustos 2008’de Rusya’nın Gürcistan’ı işgal etmesiyle başladı.

Moskova’nın bu işgali haklılaştırmak için kullandığı argüman, Gürcistan’da Müslüman çoğunluğun yaşadığı Güney Osetya’nın aslında 18. yüzyılda Rusya tarafından ilhak edilen Osetya’nın bir parçası olmasıydı. Rus Osetya’nın Ortodoks Hristiyanlığına geçmiş olmasının pek önemi yoktu.

Güney Osetya’yı hızla ele geçiren ve sözde uluslararası toplumdan az bir tepki geldiğini fark eden Başkan Vladimir Putin, bu sefer Gürcistan’ın Müslüman çoğunluklu bir diğer parçası olan Abhazya’yı ilhak etmeye karar verdi (O dönem ABD Başkanı George W. Bush, Gürcistan suları yakınında Karadeniz’de bir tur atıp ABD bayrağını şöyle bir gösterdikten sonra geri dönen bir donanma gemisi göndermişti). Birçok kişi bunun toprak gaspı tarihindeki en yeni bölümün sonu olduğunu düşünüyordu.

Daha sonra Ukrayna pahasına 2014’te Kırım’ın ve 2022’de Luhansk ile Donetsk’in ilhak edildiğini gördük. Rusya’nın bir dizi başarısı, diğer ülkeleri eski irredantist hırslarını yeniden alevlendirecek şekilde cesaretlendirdi. İlk hamle, İngiltere yönetimi altındaki Falkland Adaları ile Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları’nı geri alma talebiyle davulları yeniden çalmaya başlayan Arjantin’den geldi.

Geçtiğimiz ay Buenos Aires, 1994 anayasasına göre söz konusu adaların Arjantin’e ait olduğunu herkese hatırlattı.

Geçtiğimiz Ağustos ayında, Güney Amerika’da bulunan bir başka ülke olan Bolivya, Şili ile Atacama sınırında askeri bir gösteri düzenleyerek denize kıyısı olmayan bu ülkeyi Pasifik Okyanusu’na bağlayacak toprak parçası üzerindeki talebini yeniden canlandırdı. Dia del Mar (Deniz Günü) olarak adlandırılan gösteri, eğer Rusya bunu yapabiliyorsa Bolivya neden ‘haklarını geri almada’ başarılı olamasın minvalindeki bu adımı savunma amaçlı gazete yazılarına ilham verdi.

İlgili bağlamda, Çin’in Tayvan takımadaları üzerindeki irredantist iddiası oldukça iyi biliniyor. Daha az bilinen bir gerçek ise, Çin’in aynı zamanda çoğu ıssız olan ve şu anda Japonya, Güney Kore, Vietnam, Filipinler, Myanmar ve Malezya’nın bir parçası olan 100’den fazla adanın da sahibi olduğunu iddia etmesidir.

Belki daha az bilinen bir başka egemenlik iddiası da Tayvan’ın Japonya’nın Senaku Adaları üzerindeki iddiasıdır.

Japonya da Rusya’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilhak ettiği Kuril Adaları’nı geri almak istiyor. Güney Kore de Japonya’nın Liancourt Kayalıkları üzerinde egemenlik iddiasında bulunarak yarışa katılıyor. Filipinler, Çin ile olan anlaşmazlığının yanı sıra Malezya’nın Kuzey Borneo bölgesini de kontrol etme iddiasını sürdürüyor. Rusya’ya gelince, onun irredantist talepleri Ukrayna’nın ötesine geçerek Moldova’nın Transdinyester bölgesine kadar uzanıyor.

Pek çok soruna yol açan Brexit’e (İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması) rağmen, İspanya’nın İngiltere kontrolündeki Cebelitarık üzerindeki iddiası şu an için hareketsiz durumda ancak özellikle ayrılıkçıların Katalonya’da daha fazla maceraya kalkışması durumunda her an yeniden gündeme gelebilir. Aynı şekilde İspanya ve Fas’ın da Kuzey Afrika’da iki bölge ve küçük Perejil Adası üzerinde karşılıklı egemenlik iddiaları var.

Afrika’da da Sudan, komşusu Mısır’ın kontrolündeki Halayib bölgesi üzerindeki egemenlik iddiasını sürdürmeye devam ediyor. Aynı şekilde, denize kıyısı olmayan Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Atlantik Okyanusu’na erişimini sağlayabileceği için Angola’nın Cabinda bölgesi üzerindeki egemenlik iddiasında ısrarcı. Daha güneyde Komorlar, Hint Okyanusu’ndaki Fransa’ya bağlı Mayotte adasının mülkiyeti üzerinde hak iddia ederken, Madagaskar, Fransa’nın Madagaskar kıyılarının yakınındaki ıssız adalardan çekilmesini istiyor.

Dikkat çekici bir şekilde, en tuhaf irredantist iddialardan bazıları, Irak’ta Musul ve Kerkük ile Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bazı bölgelerde egemenliğin yeniden tesis edilmesinden bahseden Türkiye’den geliyor. Ankara son zamanlarda Ege Denizi’nde Yunanistan’ın kontrolünde olan 153 ada üzerindeki mülkiyetinden söz ediyor. Ankara ile Atina arasında son dönemde yaşanan yumuşama meselelerin bir nebze sakinleşmesini sağladı ancak Türkler taleplerinden resmi olarak vazgeçmedi.

Azerbaycan’ın, Batı Azerbaycan olarak adlandırdığı, şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti üzerinde egemenlik iddiası da aynı derecede tuhaf.

Suriye, yani halen Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kontrolünde olan kısmı ise Türkiye’nin İskenderun (Hatay) ili üzerindeki eski egemenlik iddiasını sürdürüyor.

Hindistan ile Pakistan arasında, Rann of Kutch bölgesi üzerindeki küçük anlaşmazlığın yanı sıra Keşmir konusunda da eskiye dayanan bir çatışma var. Ayrıca Hindistan ile Çin arasında da Çin’in Ladakh ve Keşmir’in büyük bir bölümünü ilhak etmesi ile ilgili bir anlaşmazlık söz konusu.

En sonuncu anlaşmazlık, Guyana’ya ait petrol zengini Essequibo bölgesi üzerinde egemenlik iddiasında bulunan Venezuela’dan çıktı. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Putin’in Kırım konusunda yaptığına benzer şekilde bölgenin ilhakını onaylamak için bir referandum düzenledi. Ancak, bölgeyi Britanya Guyanası’na bırakan anlaşmanın garantörü olan Brezilya, gerekirse bölgeyi zorla ilhak etmeye yönelik çabaları durdurmakla tehdit etti.

Karşılıklı ortaya atılan tüm resmi irredantist iddiaların tam listesinin yukarıda belirtilenlerden çok daha uzun olduğu kesin. Buna ek olarak, dünyanın dört bir yanında komşular arasına nifak tohumları eken çok sayıda romantik ve efsanevi tarihsel iddialar var. En nihayetinde Priştine bir zamanlar Sırpların ‘kutsal topraklarıyken, Fransa’daki Bordeaux bir İngiliz bölgesiydi ve Kaliforniya da Meksika’nın altın zengini bir bölgesiydi.

Ne yazık ki, eski irredantizm şeytanlarının dünyanın çeşitli yerlerinde yeniden sorun yaratmasını önleyecek bir mekanizma yok.

Buradaki soru şu: Mevcut küresel liderlik, toprak gasplarının uzun tarihindeki eski bir bölümünden ders alabilir mi?

15. yüzyılda ‘idealist prens’ olarak bilinen Portekiz Kralı II. João bu oyunu tersinden oynamıştı. Kendisi ile İspanyol Kralı Felipe (nam-ı diğer yakışıklı Felipe) arasındaki gerilim tırmanırken, İspanyollara Akdeniz’de bir Portekiz adasının mülkiyetini teklif ederek barışı sağlamaya karar vermişti.

Sorun şu ki, vaat edilen ada mevcut değildi! İspanyollara sunulan haritaların ve kaynak raporlarının tamamı sahteydi.

Ancak bu oyun işe yaramış, gerilim yatışmış ve yakışıklı Felipe, tarihi zaferini görkemli bir şekilde kutlamıştı. Oyun ortaya çıktığında ise kraliyet kuzenleri çoktan öbür dünyaya gitmişlerdi.