Hasan Ebu Talib
TT

Gazze'ye yönelik saldırının aşamalarındaki aldatmaca ortaya çıktı

Hayatta her şeyde olduğu gibi savaşlarda da birbirini takip eden, birinin diğerinin üzerine inşa edildiği aşamalar vardır. Ana hedefler, yöntem ve taktikler değişebilir de aynı da kalabilir. Gazze Şeridi'nde olup bitenler aşamalar ilkesinin örnek bir uygulamasını temsil ediyor. Ama önemli olan bir aşamanın sonu, diğerinin başlangıcı değil, üç veya daha fazla olsun tüm bu aşamaların hedeflerinin ne olduğudur. Buradaki mesele İsrail ve onun savaş hükümetiyle sınırlı değil, Hamas'ın liderliğini ve saldırıya direnmeye katılan diğer Filistin örgütlerinin liderlerini de kapsıyor.

Dünya, savaşı durdurmak ve çatışmanın uzamasını ve bölgesel olarak genişlemesini önlemek için siyasi bir süreç başlatmak için çabalarken, ABD ve birkaç Avrupa ülkesi, insan değerine inanmayan bir engel teşkil ediyor. Bir ton patlayıcı madde ağırlığına sahip, çeyrek ton ağırlığındaki ister aptal ister akıllı olsun Amerikan ve İngiliz bombalarının her saat başı döktüğü Filistin kanının miktarı, umurunda değil. Burada savaşın aşamalarının sorunluluğu anlamsız görünüyor. Zira, Amerikan ve Avrupalı müttefiklerinin desteği olduğu sürece İsrail'in üçüncü, dördüncü veya herhangi bir aşamaya başlayıp başlamamasının bir önemi yok.

Yani İsrail kaynaklarının Gazze'ye yönelik saldırının üçüncü aşamasına yönelik hazırlıklara ilişkin söylediklerini ciddiye almak saçma. Özünde hiçbir değişiklik yok, saldırgan devam ediyor, Filistin kanı akıyor, yıkım ve tahribat daha da genişliyor ve çatışmanın genişleme riskleri artıyor. Babu’l Mendeb yakınlarında, Kızıldeniz'in en önemli güney girişinde, ‘Ensarullah’ Husi grubu tarafından İsrail limanlarına giden gemilere ve yük trafiğine karşı füze ve insansız hava araçları saldırıları gerçekleşiyor. Bu, Filistin-İsrail çatışmasının artık işgal altındaki Filistin topraklarına sınırlı kalmadığını, Arap milli güvenliği için bir tehdit haline geldiğini, hatta tüm dünyanın güvenliği için bir tehdit haline geldiğini gösteriyor. İsrailliler ve Filistinliler arasındaki çatışmayı, İsrail'i yaralamak isteyenleri caydırmak veya işgal ordusuyla savaşan ve ülkelerinin ve halklarının özgürlüğü için mücadele eden Filistinli örgütlere yardım etmek amacıyla İsrail yakınlarında Akdeniz'de büyük bir Amerikan ve İngiliz askeri yığınağı yaparak, ardından Kızıldeniz'in güneyinde daha pahalı bir yığınak yaparak sınırlandırma fikrinin saçmalığına tanık olduk.

Şayet şeytanın işi olsa da ABD'nin askeri, siyasi ve propaganda alanındaki çabaları, utanç verici bu bağımlılığın sonuçlarını düşünmeden, bağlı müttefiklerinin çabalarıyla birlikte, Filistin-İsrail çatışmasına adil bir çözüm bulmaya odaklansaydı, Ortadoğu'nun tamamının durumu şimdi olduğundan daha iyiye değişirdi. Yeni nesiller için öfke dolu bir kapı açılacaktı ve intikam için olgunlaşma anı, bir on yıl veya daha fazla sonra bile olsa, bekleniyordu. Bu liderlerin mayasında hala ahlaki bir boyut olduğunu ve 80 yıl önce kurulduğu rol için Birleşmiş Milletler'in güvenilir olduğunu kanıtlayacaktı. Hepsi, ‘şayet’ kelimesine bağlı.

Dünyanın umduğunun aksine, ABD ve bağlı kuruluşları bu konuda istekli ve bu nedenle herkes savaşın sona ermesi ve ciddi bir çatışmanın ardından gerçek bir ateşkes sağlanması için barışın, adaletin ve adaletin gerekleriyle değil, savaşın iniş ve çıkışlarıyla çatışıyor. İsrailli yetkililerin, İsrail Yayın Kurumu'nun belirttiği ve ‘sektördeki kara manevrasını sona erdirmek, kuvvetleri azaltmak, yedek kuvvetleri terhis etmek, hava saldırılarına başvurmak ve İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki sınırda tampon bölge kurmayı’ içeren üçüncü savaş aşaması hakkında söylediklerini ortadan kaldırmak için şu dört değerlendirme söz konusundur:

Birincisi; işgal ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırının üçüncü aşamasını başlatmak üzere olduğunun daha önce duyurulmasıydı. Bu, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi tarafından 31 Ekim'de, yani İsrail saldırısının başlamasından üç hafta sonra açıklandı. Hanegbi’ye göre odak noktası kuzey olacak, güney ise daha sonra gelecek ve amacı ‘Hamas örgütünü ezmek ve Gazze Şeridi'ni yönetmesine izin vermemek’ olacak.

İkinci değerlendirme; dört gün önce açıklanan üçüncü savaş aşamasının, askeri taktiklerde bir değişiklik içermesine rağmen, sektörün tamamında, kara veya hava yoluyla, açık askeri operasyonlar yürütme amacını koruduğu yönünde. Bu, yedek kuvvetlerin terhis edilmesinden ve sınır boyunca tampon bölge kurulmasından sonra bile geçerli. Bu aşamada, uzun bir sükûnet veya hatta ateşkes, bazı veya tüm İsrailli rehinelerin takası konusunda bir anlaşma olsa bile Hamas liderlerini öldürme konusundaki özel hedef de devam edecektir. Bu nedenle, bu aşama aylarca veya hatta yıllarca sürebilir.

Üçüncü değerlendirme; bu aşamanın ilan edilmesinin, Hamas'ın talepleriyle İsrail savaş hükümetinin talepleri arasındaki derin uçurum göz önüne alındığında, bir manevradan ibaret olmasıyla ilgili. Hamas, tam bir saldırıya son verilmesini, yardımların engellenmeden bölgeye girmesine izin verilmesini ve ardından rehine takası görüşmelerini talep ediyor. İsrail savaş hükümeti ise nispeten uzun bir ateşkes ve bazı mahkumların serbest bırakılması talep ediyor. Bunların 40 İsrailli rehine olduğu söyleniyor. Bu, savaş hükümetinin hem siyasi-propaganda hem de askeri operasyonel düzeyde manevra yaptığı anlamına geliyor. Bu manevra yeni değil ve bölge ve oradaki direniş örgütleri için temel bir şey ifade etmiyor. Görünüşe göre bu aşamayı duyurmanın asıl amacı, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in bir hafta önce Tel Aviv'e ilettiği Amerikan taleplerine bir tür yanıt vermektir. Netanyahu, daha önce açıklanan hedeflere ulaşana kadar savaşın sürdürülmesinde açıkça ısrar ederek yanıt vermiştir.

Dördüncü değerlendirme ise İsrail'in saldırılarında aşamalar olsa da Filistin tarafının da direnişte aşamaları olduğu yönünde. 11 hafta sonra, ‘Aksa Tufanı’ Operasyonu’nu planlayanların uzun vadeli bir direniş için hazırlıklı oldukları açık. Ayrıca Hamas’a yakın Filistinlilerin analizlerine göre, önceki bir hafta süren insani ateşkes olumlu değildi. Çünkü Hamas'ın kullandığı birçok tesis ve tünelin tespit edilmesine olanak sağladı. Dolayısıyla bu analizlere göre bilgelik, bedeli ne olursa olsun, ödenen bedeli aşmayacak şekilde bir daha o ateşkeslerin tuzağına düşmemeyi gerektirir.

Bu dört değerlendirme tek bir sonuca varıyor: Saldırganlığın aşamaları ister birden fazla olsun ister aynı kalsın, tek çözüm var o da saldırganlığı tamamen durdurmak, alanı ve insani sonuçlarını mümkün olan en kısa sürede kontrol altına almak veya tüm bölgeden çok İsrail'e ve Batı'ya zarar verecek bölgesel bir çatışmaya sürüklemek.