Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

İslam, dini örgütler ve sivil toplum

Müslüman  kültüründe sivil toplum  diyebileceğimiz bir tecrübe yoktur. Farklı Müslüman toplumlarda ortaya çıkan  sayısız  tarikatları ve cemaatleri, sivil toplum kuruluşu saymak mümkün değildir.Tarikatlar ve cemaatler, sivil olanın karşısında olan  her şeyi temsil eden,  otoriter, kapalı, antidemokratik,  dışlayıcı ve  tekçi sosyal, siyasal ve  ekonomik örgütlenmelerdir. Sivil toplum, modern dönemde ortaya çıkmış,  aklı, çoğulculuğu,  gönüllülüğü ve özgürlüğü  ve demokrasyi esas alan, devletten bağımsız gerçek sosyal örgütlenmelerdir. Müslüman toplumlar, sahici anlamda  modernleşme tecrübesine sahip olmadıkları  gibi,  gerçek anlamda bir sivil toplum tecrübesine de sahip değildirler. Tarikatlar ve cemaatlerin  sivil toplum kuruluşları olduğunu söylemek,  modern sivil toplum olgusunu   inkar etmek olduğu gibi, Müslüman toplumların   gerçekliğini de  karartmak ve inkar etmek anlamına gelmektedir.

Tarikatler ve cemaatler,  modern anlamda  özgür bireylerin  gönüllü bir şekilde biraraya gelip  kendi sosyal, ekonomik, kültürel, çevresel,  siyasal ve  sosyal ihtiyaçlarını  karşılamak ve  topluma katkı sunmak  için   oluşturdukları yapılar değildirler. Tarikatlar ve cemaatler, genelde tek kişi veya klik etrafında örgütlenen, mensuplarının mürit ve taklitçi olduğu,   tarikat şeyhlerine ve cemaat liderlerine mutlak bir şekilde itaat eden  kalabalıklardan oluşan,  sivil ve toplumsal olanı ortadan kaldıran,   devlet ve toplumun bütün imkanlarını kendi ekonomik, sosyal, siyasal, kişisel çıkarları için kullanan  yapılardır. Tarikatlar ve cemaatler, sivil topluma hizmet etmez. Sivil toplum, tarikatlara ve cemaatlere hizmet eder ve köle olur. Sivil toplumu kendine köle ve hizmetkar eden tarikatlerin ve cemaatlerin  olduğu yerde, sivil topluma dair hiçbir şey   yeşermez.

Tarikatların ve cemaatlerin, sivil toplum kuruluşları olduğu söylemi, bir gerçeklik değil, bir   efsanedir. Tarikatlar ve cemaatleri sivil toplum kuruluşu olarak    sunmanın ve kurgulamanın amacı,   günümüz şartlarında  tarikatlara ve cemaatlere  eğitim, ekonomi,  siyaset, ticaret, sağlık ve güvenlik alanlarında onlara  sınırsız yeni alanlar   ve imkanlar oluşturmaktır. Tarikatlar ve cemaatler güçlendikçe, sivil toplum  zayıflamakta ve çürümektedir.

Müslüman toplumlardaki  tarikatları ve cemaatleri, modern toplumlardaki   dini gruplarla ve  kurumlarla karıştırmamak lazımdır. Modern  Batı  toplumlarındaki dini gruplar ve kurumlar,  paralel gruplar değildirler. Hristiyanlık,  sivil, çoğul, açık ve özgür toplumun  parçası olmayı kabul etmiş, tanımış ve içselleştiirmiş bir teoloji geliştirmiştir. Hristiyan dini gruplar ve kurumlar,   görüntüde  STK gibi örgütlenen, arka planda  kapalı, katı, tekçi ve  hesap vermeyen nitelikte çalışan  yapılar değildirler. Modern Batı toplumlarında dini eğilimleri olan  sivil toplum kuruluşlarının arkasında  gölgeleri yoktur. Tarikatlar ve cemaatler, görüntüde dernek ve vakıf olarak örgütlenen, gerçekte arkalarında  devasa gölge yapıların olduğu dev güç merkezleridirler. Gölge yapılar olarak tarikatlar ve cemaatler, sivil toplum kuruluşu olamazlar.  Bu yapıların gölgesinde  demokratik bir  sivil toplumun gelişmesi de mümkün değildir.

Tarikatler ve cemaatler, çevreye duyarlı olmadıkları gibi, demokrasi, özgürlük, çoğulculuk,  akıl, adalet, eleştirel düşünme,  farklı yaşam tarzlarına saygı değerlerinin  hiçbirini de benimsemememektedirler. Tarikatlar ve cemaatlerin dünyasına,  sivil toplum  kavramı kadar yabancı hiçbir şey yoktur. Din adına örgütlenen tarikatların ve cemaatlerin duyarlı oldukları  konu, kendi hakimiyetleri,  güçleri ve çıkarlardır. Tarikatlar ve cemaatler için  tek değer, insanları kendi   çıkarlarına ve  amaçlarına uygun olacak  şekilde kullanmaktır.

Tarikatların ve cemaatlerin amacı, demokratik sivil ve çoğulcu idealler doğrultusunda bireylerin eğitimine, gelişimine ve  kalkınmalarına katkı sunmak değildir.  Tarikat ve cemaatlerde eğitim yoktur, endoktrinasyon vardır.Tarikatlar ve cemaatler,    kendi  doğmalarını ve ritüellerini  endoktrinasyon yoluyla  empoze ederek aslında eğitim alanını daraltmakta ve hakimiyetlerine almaktadırlar.  Tarikat ve cemaatler, eğitim alanına yapmış oldukları müdahalelerle ve  endoktrinasyon faaliyetleriyle,  karşılarında boyunları kıldan  ince   kullar  haline gelmeyi kabul eden müritler ve  mensuplar yetiştirmeyi amaçlamaktadırlar.

İslam, tarihi boyunca hiçbir zaman sivil toplum olarak  niteleyebileceğimiz bir  fikir, zihniyet ve yapı ortaya koymuş değildir. İslam’da  merkezi belirleyici olan toplum değil, devlettir. Tarihi boyunca devletle içiçe olmuş  dini bir kültürde   tarikatların ve cemaatlerin, sivil toplum yapıları olmaları mümkün değildir. İslam, sivil toplumsal bir din olmadığı gibi, tarikatlar ve cemaatler de sivil toplum kuruluşları değildir. Sivil toplum gibi modern  bir kavramla ve anlayışla İslam’ı, tarikatları ve cemaatleri nitelemek, değerlendirmek ve  yorumlamak, sağlıklı, gerçekçi ve verimli değildir.