Binyamin Netanyahu iki gün önce, pazartesi öğleden sonra Gazze Şeridi’nde hücum savaşı yürüten ordunun bir grup askeri önünde yaptığı konuşmada, savaşın Hamas Hareketi’ne karşı bir ‘zafer’ kazanıncaya kadar devam edeceğini vurgulayarak her zamanki küstahlığını sergilemekte ısrar etti. Sahada olup biten gerçekleri takip eden her basiret sahibi insan için şu aşikâr ki, gerçekler, tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde, İsrail’in mevcut savaşının esas hedefinin Hamas ya da Filistin işgaline karşı direnen diğer gruplardan intikam almakla sınırlı kalmayıp Gazze içindeki ve bütün Filistin topraklarındaki Filistin halkının tamamını hedef almak olduğunu ispatlıyor. Esas hedef bu. Ancak alt hedeflerine gelince, bu, Gazze Şeridi’nin önce Sina’ya doğru ve daha sonra başka ülkelerde yeni bir diasporaya doğru itilmesi aşamasıyla başlıyor. Şu anda başka ülkelere Gazze’den mülteci almaları için baskılar yapılıyor. Bununla, daha sonra bir emrivaki durumu dayatacak İsrail şartlarına göre bölgenin haritalarının yeniden çizilmesine zemin hazırlanmaya çalışıyor. Bu planı oluşturanlar böylece Filistin sorununun nihai olarak çözüleceğini sanıyor.
Aynı gün, aile bağlarımın olduğu Filistinli genç bir anne olan İtidal hanım ailesiyle beni ziyaret ettiği sırada bana oğlu İlyas’ın babasının telefonuyla kendi kendine çektiği bir videoyu gösterdiğinde şaşırdım. İlyas bu videoyla insanlara seslenerek İsrail’in Gazze’nin farklı bölgelerine düzenlediği hava saldırılarını ve bunun yol açtığı yıkım ve ölümleri ayrıntılarıyla anlatıyor, hatta videoyu çekerken ölü sayısının 16 bini aştığını belirtiyor. Ancak en çok dikkatimi çeken şey ‘işgalin 1948’den itibaren başladığını’ söylemiş olmasıydı. Ona neden böyle söylediğini sorduğumda bana hiçbir şekilde tereddüt etmeden “Bu ilk Nekbe’nin gerçekleştiği yıl değil mi?” diye sordu. Ben de “Öyle, tabii ki” dedim. İlyas henüz 10 yaşına gelmemiş bir çocuk. Konuşmaya dahil olan yedi yaşındaki kardeşi Munib, 1967 savaşına işaret ederek o yıl Gazze’nin İsrail tarafından işgal edildiğini ve işgalin o günden bu yana devam ettiğini söyledi.
İlyas’ın annesi eşinin telefonunu bir kenara bıraktı ve kendi telefonunu getirerek bana Plestia Alqad adlı Gazzeli genç bir kızın Instagram’da yayınladığı videoları gösterdi. Genç kız, İsrail’in hava saldırılarından kesitler gösterip İsa Mesih’in (Allah’ın selamı onun ve annesi iffetli bakire Meryem’in üzerine olsun) doğum gününün kutlandığı sırada Gazze ve Cenin’de devam eden katliamlara ve yıkımlara dikkat çektikten sonra “Barış topraklarında barış öldü” diyor.
Ziyaretçimin bana bahsettiği Gazzeli gençlerden biri de Mutaz Azaiza’ydı. Bana sosyal medya platformlarında yayınladığı videoları gösterdi. Dünya çapındaki takipçi sayısı 18 milyonu aşan Azaiza’nın paylaşımları, Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerinde olup bitenleri sahadan an be an takibini içeriyor. Daha sonra laf Salih el-Caferavi adlı bir gence geldi. Bana, Gazze trajedilerinin ayrıntılarını anlattığı videolarının çok sayıda kişi tarafından izlendiği ve farklı kültür ve inançlardan takipçilerinin bu videoların altına yorum bırakarak Gazze halkının yanında olduklarını ifade ettikleri söylendi.
İlyas ile Munib ve muhtemelen onlar gibi pek çok çocuktaki bu derin bilinç ve Plestia Alqad, Mutaz Azaiza ve Salih el-Caferavi ile onlar gibi olan yüzlerce ve belki de binlerce kişinin Filistin halkının davasının haklılığına olan sarsılmaz inançlarıyla gösterdiği azimli çabalar karşısında İsrail’in gerek başta Filistinlilere gerekse bölgenin tamamındakilere kendi istediği koşulları dayatma kavgasını kaybetme olasılığının ağır bastığı söylenebilir. Gerçek şu ki İsrail’in kaybedeceği savaş Hamas ile ya da onun gibi gruplarla olan savaşı değil, nesilden nesle ve bütün zamanlar boyunca, batılın zulüm mantığını kabul edip boyunduruk altına alınmaya karşı duracak olan nesillerle savaşıdır.