Hamad Macid
TT

Yahudi yazarların gözünden İsrail'in kayıpları

Yakın zamana kadar bazı Arapların ve Müslümanların paylaştıkları (İsrail’in varlığını) tehdit eden tehlikeler fikrinin bir tür temenni olduğunu düşünüyordum. Ancak 7 Ekim saldırılarından sonra bu duygunun gerçekliği onaylandı. Keza soykırıma dayalı yıkıcı askeri kayıplar ile Siyonist oluşumun stratejik kayıpları arasındaki güçlü fark da doğrulandı. Bu kayıplar arasında şunlar sayılabilir; Siyonist işgal ordusu efsanesi ve prestijinin sarsılması, kesinlikle daha tehlikeli olan güvenlik duygusunun sarsılması ve 7 Ekim saldırılarının bölgedeki birçok silahlı hareketin benzer maceralara atılması için ilham verici bir deneyim olarak öne çıkması. Keza devam edip bunlara Filistin meselesinin daha büyük bir ivmeyle geri dönmesi veya İsrail oluşumunun küresel olarak dışlanmış gibi görünmesi, İsrail Gazze Şeridi'ni ve Batı Şeria'yı yok etse bile Filistin davasını güçlü Filistinlilerin yüreğinden söküp atmasının imkansızlığının ortaya çıkması gibi kayıpları da ekleyebiliriz ama sözü daha fazla uzatmak istemiyoruz.

Bu nedenle İsrail'in içinden ve dışından Siyonist oluşumun Gazze Şeridi'nde İsrail çıkarlarına aykırı hale gelen kanlı zulmünün devamına karşı ikaz ve uyarılarda bulunan Yahudi sesler yükselmeye başladı. New York Times'ta yazan Amerikalı Yahudi yazar Thomas Friedman, tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve uluslararası denetim altında kalıcı bir ateşkes karşılığında ABD'ye İsrail'e Gazze'den tamamen çekilmesi yönünde baskı yapması çağrısında bulundu. Dahası Friedman, Başkan Biden'dan İsrail'in binlerce sivili öldürmeden Gazze'de nasıl savaşacağına dair (oldukça yumuşak) öğütler vermekten daha fazlasını yapmasını talep etti. İsrail'e, "Hamas hareketini yeryüzünden silmeye yönelik savaş hedefine ulaşılamayacağını ve bu hedefe ulaşmanın maliyetini ne ABD ne de dünyanın kaldıramayacağını" söylemesini istedi. Meslektaşımız Gassan Şerbil’in son yazısında kapsamlı ve kapsayıcı bir ibareyle ifade ettiği şey de buydu: Uzun deneyimler, bir hayalin sahibini öldürmenin hayali öldürmediğini, aksine onu yenilediğini gösteriyor.

İsrail merkezli Haaretz gazetesinin İsrailli yazarı Pfeffer da 2023 yılını İsrail'in "tarihindeki en kötü yıl" olarak tanımladı. İsrail için "bir ölüm kalım" yılı olduğunu, çünkü iç ve dış çatışmalarının bu yılda su yüzüne çıktığını söyledi ve şunu sordu: “İsrail'de (vergilerin çoğunu ödeyen) laik ve liberal gruplar boyun eğmeye uygun hale mi geldiler? Büyüyen dini azınlık, kendi köktendinci Yahudilik versiyonunu çoğunluğa empoze edebilecek mi?” Bazı Yahudi yazarlar da aşırılık yanlısı İsrail hükümetinin en dikkat çekici kayıplarının “Filistinlileri görmezden gelme yanılsamasının yıkılması” olduğunu vurguladılar. Zira 7 Ekim saldırıları, Gazze'yi görmezden gelme yanılsamasının yıkılışının kanıtıydı. Onlara göre hem Netanyahu’nun Filistin meselesini küçümseme stratejisi hem de İsrail-Filistin çatışmasını dışlayan İsrail "protesto hareketi" başarısız oldu.