Epstein davası, her ne kadar bugünlerde konuşulan bir mesele olsa da tevatür olarak çok eskiye, resmi dava olarak 2005’e dayanıyor.
Cinsel suç ağı kurucusu Jeffrey Epstein, ABD’de 2005’te, 14 yaşında bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girmek için para ödemek suçlamasıyla gözaltına alındı. Hakkında buna benzer çok sayıda suçlama olmasına rağmen sadece bir suçtan suçlu bulunarak 13 aylık bir hapis cezası aldı. 2019’da ise fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla tutuklandı, hapishanede intihar ettiği söylendi. Olayla ilgili dava süreçleri devam ederken Epstein’in kız arkadaşı ve iş ortağı olduğu söylenen Ghislaine Maxwell ve birçok siyasi isim, dünyaca ünlü model, aktör, bilim insanının adı bu davada, Epstein’in pisliklerine bulaştığı iddialarında adı geçti. Maxwell, 2021’de bu suçlamalardan bazılarından suçlu bulundu ve 20 yıl hapis cezası aldı.
Bu şaibeli intiharın ardından bu konuyla ilgili davalardan birindeki dosyalar, mağdur Virginia Giuffre'nin açtığı dava sonucunda yayınlandı. Konuyla ilgili dava dosyaları belirli aralıklarla kamuoyu ile paylaşılıyor.
Dava ve yayınlanan dava dosyaları ile ilgili gelişmeler ise sosyal medya üzerinden Türkiye kamuoyunu ayağa kaldırdı. Buna göre, Epstein’in özel pilotunun ifadesine başvurulmuştu ve pilot, Türkiye ve birçok başka ülkeden çocukların kaçırıldığını söylemişti. Ama aslında böyle bir durum yoktu, pilotun ifadelerinde Türkiye geçiyordu ancak böyle bir ifade yoktu. Akabinde içeriğinin ne olduğu belli olmayan istismar haberleri, görselleri ve hatta videoları yayınlandı. Herkes bir yalanın ucundan tuttu, o yalan üzerinden öfkesini kustu, komplo teorileri paylaşıldı ve kısa süre sonra gündem hızla değişti ve bir başka yalan, algı, öfke furyasına savrulduk. Artık Epstein olayıyla ilgili gerçekler, istismarlar bir başka iddiaya kadar rafa kalkmıştı ancak olayla ilgili olmasa da yüzleri paylaşılan çocuklar istismar edilmeye devam etti, halen ediyor.
Bu konuyla ilgili meseleyi duyuran, öfke kusan sosyal medya kullanıcılarının derdi güya çocukların korunmasıydı, “değer yüklü bir yaklaşımla” çocukları korumak istemişlerdi, çocuklara yönelik istismara tahammül edemiyorlardı. Ancak istismarın önlenmesine dair “değer yüklü” herhangi bir şekilde girişimde bulunmadan meseleyi köpürtüp bulandırıp kenara çekildiler.
Din sosyolojisi üzerine değerli akademisyen hocalarımla, benim gibi öğrenci olan arkadaşlarımla toplum üzerine konuşurken, konuşmanın bir yerinde inanma-inançsızlık üzerine bir bahis geçti. Hocalarımızdan biri, inançsızlığın bilinçli sorgulayıcı bir süreç sonunda ulaşılan bir netice mi yoksa bir “değersizlik” çağında ortaya çıkan “hiçbir şeycilik” mi olduğuna dair bir bahis açtı. Ortam çok müsait olmadığı için konuyla ilgili teoriyi, teorisyeni ve kaynağı sorup öğrenemedim ama özetle şöyle bir tespitten bahsetti: Dönem itibariyle, something ve nothing arasında gelinip gidiliyor. Something, bir şekilde değer yüklü ancak nothing herhangi bir değer yüklü olmadığı gibi hiçbir şeyi ifade ediyor. Buna rağmen, yaygın olan ve yayılan değersizlik, hiçbir şey, nothing. Ve something, yani değer yüklü olan şeyler ise bir anlamda alıcısı olmayan yani değerlerin yaygınlaşamadığı bir dünyada sıkışmış durumda.
Epstein davasında, suçu kanıtlananlar, suçunun cezasını çekenler, henüz yargılanmamış olanlar var. Çocuk istismarı gibi dünyanın en iğrenç suçlarından birini işleyip uzun süre işlediği suça rağmen engellenmeyenler, amiyane tabirle, bu aşağılık suçtan paçayı kurtaranlar olup olmadığını ya da olup olmayacağını bilmiyoruz. Ve elbette bu bilinmemezlik bile insanın uykularını kaçırıyor. Ve elbette insani açıdan en düşük seviyede olanların bile çocuklara yönelik suçlar konusunda hassasiyeti mevcut ancak…
Ancak bu şekildeki suçlara karşı samimi hassasiyet geliştirenler, something yaklaşımını tercih edenler olduğu kadar hiçbir konuda hiçbir bilgisi olmadığı halde, nothing yaklaşımıyla, hiçbir şeyciliğin pazarlamacısı olan ahmaklar, fırsatçılar var. Şu durumda insanlık için en az Epstein ve şürekası kadar zararlılar. Masumlar, çocuklar, değerler adına hiçbir istismardan çekinmiyorlar ve maalesef bu suçluya yarayan hiçbir şeyci duyarlılıkları bir şekilde onları sürekli olmasa da dönem dönem bir makama yerleştiriyor. O makamlarda olmalarına değil, o makamlardan her tür değeri, her olay ve durumda hiçleştirmelerine bakınca zihninizi, çocukları, değerleri nasıl koruyacağınıza dair derin bir korkuya kapılıyorsunuz. Çünkü bu çağın korkuları, sadece kötülüğün göz göre göre yapılmasıyla sınırlı değil, kötülüğe su taşıyan ahmaklığın “değer” görmesiyle de alakalı.