2011 Şubat ayından sonra Libya’nın krizleri bitmiyor ve birbiri ardına krizler doğurarak devam ediyor. En sonki gelişme, halihazırda görev süresi bitmiş olan Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe tarafından geçtiğimiz iki günde akaryakıta yönelik devlet sübvansiyonlarının kaldırılması yönünde bir karar çıkarılması oldu. Karar vatandaşlar için şaşırtıcı ve kafa karıştırıcıydı. Zira önceden herhangi bir işaret verilmeyip vatandaşların kafasına yıldırım gibi düştü. Kararın uluslararası kuruluşlardaki uzmanların tavsiyeleri üzerine ve genel bütçe açığının kapatılması amacıyla alındığı söylendi.
Libya Temsilciler Meclisi tarafından tanınan ancak uluslararası alanda tanınmayan Bingazi’deki ikinci hükümetin başkanı Usame Hammad, Dibeybe’nin kararına karşı çıkarak hükümetinin görev süresi bittiği için bunun yasanın ihlali olduğunu söyledi. Karara ilişkin yorum yapan Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Tekale, Temsilciler Meclisi’nin konuyu tartışma fırsatı vermediği için Başbakan’ın kararını onaylamayı reddedeceğini söyledi. Ancak medya, Dibeybe’nin kararından geri adım atmamakta kararlı olduğunu söylüyor.
Kararın yansımalarına geçmeden önce ele alınması ve açıklığa kavuşturulması gereken gerçekler var. Bunlardan en önemlisi, aradaki büyük fiyat farkını devlet ödediği için Libya’da bir litre benzinin fiyatının bir litre su fiyatından daha ucuz olması. Trablus’taki mevcut hükümet geçen yıl yakıt sübvansiyonu için yaklaşık 9 milyar dolar ödedi. Genel olarak sübvansiyon genel bütçenin yarısını kapsıyor. Daha da kötüsü, Libya pazarının ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan ithal benzin, başta Tunus ve Malta olmak üzere komşu ülkelere ve diğer bölgelere kaçırılıyor. Kaçakçılığa karışanlar arasında, çoğu silahlı gruplara mensup olan ve kaçakçılara koruma sağlayan tanınmış kişiler de yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde Tunus’tan geçerek Trablus’a yaptığım bir ziyarette, Tunus’un güneyindeki şehirlerde kaçak Libya benzininin yol boyunca açıkça satılmasına şaşırdım. Peki Dibeybe kararında hata mı etti?
Sübvansiyonlu malların Libya dışına kaçırılması meselesinin yeni olmadığı biliniyor. Bu aktif ve kârlı bir ticarettir ve Albay Kaddafi rejiminden bu yana Libya hazinesini tüketmiştir. İthal benzin, ilaç vb. kaçakçılık ticareti önde geliyor. Konu, Libya’da ve yurtdışında ekonomi alanında çalışan birçok uzmanın endişesini uyandırdı. Çoğu, kaçakçılarla mücadele etmenin veya kaçakçılığı ortadan kaldırmak için benzine yönelik devlet sübvansiyonlarının durdurulmasının ve bunun yerine vatandaşlara nakit para verilmesinin gerektiğini söyledi. Ancak durum bununla kaldı ve daha öteye gitmedi; çünkü önceki hükümet başkanları bu gerekli adımı atamadı. Bunun sebebi öncelikli olarak halkın tepkisinden korkulmasıydı. Bunun yanı sıra bir de Trablus’taki önceki hükümetler, birçok silahlı grubun ve liderlerinin bu işe karışması nedeniyle, tepkilerinden korktukları için ve barışı koruma bahanesiyle sınır ötesi kaçakçılıkla mücadele konusundan kaçınıyordu.
Bana göre son adım yanlış zamanda geldi. Çünkü şu anda yaşam koşulları zor. Son zamanlarda Güney Libya vatandaşları kendi bölgelerindeki hükümet hizmetlerinin yetersiz oluşunu protesto etmek için Eş-Şerare petrol sahasını kapattı. Ayrıca Libya dinarının başta dolar olmak üzere yabancı para birimlerinin karşısında değer kaybetmesi sorunu da var. Dolayısıyla bu, sıradan vatandaşın sırtındaki yükü artıran bir durum. Bazı uzmanlar hükümetin sorumluluklarından kaçarak sıradan vatandaşın sırtına yük bindirmek yerine öncelikle benzin kaçakçılığı sorununu çözmesi ya da vatandaşlara hükümetin mali desteği hak edenlere nasıl ulaştıracağını gösteren net bir yol haritası sunması gerektiğini savunuyor.
Bana göre, Başbakan’ın son kararından geri adım atmama konusundaki ısrarı sağduyu eksikliği ve acelecilikten kaynaklanmaktadır. Ancak halkın baskısı altında, üç yıllık iktidarı boyunca hakim olan kırılgan barışı korumak için geri adım atmak zorunda kalabilir.
İtibarını ve kamu parasını korumak için Dibeybe’nin, meydana gelen yağmalara dikkat edip bunlara odaklanması ve bakanlıkların ofislerindeki yolsuzluk yapan insanlardan kurtulmaya çalışması daha yerinde olurdu. Sübvansiyonu önceden bir işaret vermeden bir kalem darbesiyle kaldırmayı seçmesi çeşitli düzeylerde olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Çünkü bu mesele oldukça önemli olup uzmanların tartışmasına ve herkesin alacağı hakların açıkça belirlenmesi için sübvansiyonu durdurma sürecine başlamadan önce gerekli noktaların aydınlatılmasına ihtiyaç var.
Akaryakıt için devlet desteğini durdurma kararı alan biri, mevcut diğer kanıtlanmış ve başarılı tedavilerden faydalanmadan ateşle dağlama yöntemine başvuran birinden farksızdır. Ayrıca şok tedavisi de ters etki yapabilir. Sübvansiyon konusuna yönelik en iyi çözüm, kademeli ve yavaş adımlarla uzmanların, hükümetin ve vatandaşların hazırlayıp üzerinde anlaşmaya vardığı ekonomik bir reçete yazmak olacaktır. Burada vatandaşların rızası tedavinin başarısı için gerekli bir şarttır.
Sıradan bir Libya vatandaşının kamu parasının yağmalanmasının sorumluluğunu alması ve sınır güvenlik hizmetlerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirememesi nedeniyle çocuklarının boğazından kısıp vergi ödemesi adil değil. Çünkü sorunun nedeni kendisi değil. Mevcut hükümetin ve ondan öncekilerin sorunla yüzleşmedeki korkaklığı, yamacının boyunu aşan yırtığın yamanamamasının sebebidir.