Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Vurulan Arap ülkeleri

2009 yılında dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Güvenlik Konseyi'ne, ‘Kanlı Çarşamba’ olarak bilinen bombalı saldırılarda Suriye'nin rolünü soruşturacak bir mahkeme kurma çağrısında bulunmuştu. Şam'daki rejimi Irak'ı hedef alan Baasçılara ve teröristlere yataklık etmekle suçlamıştı.

Bugün, 2024'te Irak Dışişleri Bakanlığı, Tahran'ın Erbil'e gerçekleştirdiği füze saldırılarını kınayarak Iraklı yetkililerin İran'a karşı ‘BM Güvenlik Konseyi'ne şikayette bulunmak’ da dahil olmak üzere ‘gerekli her türlü hukuki işlemde bulunacağını’ söyledi.

İran Devrim Muhafızları ‘ulusal güvenliğe yönelik tehditleri caydırmak’ bahanesiyle Kuzey Irak'ın Kürdistan bölgesindeki Erbil'e düzenlediği füze saldırısının yanı sıra, yine füzelerle Suriye'deki bazı bölgeleri de hedef aldı.

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor ve sonuçları nedir? Buradan çıkarılan ilk sonuç, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi direniş ekseni olarak bilinen ülkelerin ittifakının kırılgan bir eksenden başka bir şey olmadığı ve aralarındaki çatışmaların bilinenden daha büyük olduğudur.

Milislerin gasp ettiği bu eksen, sadece İran'ın milisler aracılığıyla bölgedeki kolu değil, aynı zamanda İran’ın İsrail'e karşılık verme ihtiyacı duyduğunda kullandığı bir güç gösterisi arenası. Tahran, İsrail’e doğrudan karşılık vermek yerine direniş eksenindeki ülkeleri hedef alıyor.

Okuyucu yukarıdaki kısmı tekrar okumak isterse onu ayıplamam çünkü İran ile birlikte bölgenin içinde bulunduğu durum budur. İran, yaklaşık dört Arap başkentini, İsrail'e doğrudan karşılık vermeden, İsrail’e karşı bir manevra alanı olarak kullanıyor ve bütün bunlar şu anda Gazze'de yaşanan savaşın adı altında olup bitiyor.

Bu İranlı kaos, analistleri ve gözlemcileri açık bir krizin karmaşık iplerini çözmeye zorluyor. İran, Irak ve Suriye'yi nasıl vurabilir? Özellikle Suriye örneğinde, orada durumun kontrolü altında olduğunu iddia ederken, İran'da gerçekleştiği söylenen bir saldırıya karşı şimdi Suriye topraklarını hedef alıyor!

Bu aykırı ve İran rejiminin ABD ve İsrail'e Arap ülkeleri toprakları üzerinden propaganda amacı taşıyan karşılıklar vermek istediğini doğrulayan bir durum. Böylece İran, bölgedeki hedeflerine ulaşmak ve İsrail ya da ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınmak için Arap topraklarını kullanarak onları yakıyor.

Bu kelime tam anlamıyla kaotik bir manzara ve İran'ın nüfuz sahibi olduğu Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi Arap ülkelerinde yaşanan kaos durumunu yansıtıyor. Bu kaotik manzara, Arap devleti kavramının yerle bir edilişini pekiştirebilir.

Bu kaosun sonucu şu anda İsrail'in güney Lübnan'ı hedef alması, ABD-İngiltere’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırıları, aynı şekilde ABD'nin Irak'taki İran milislerini İran topraklarına zarar vermeden hedef almasıdır.

Bu nedenle artık direniş ekseni olarak bilinen ülkeler, Batı'nın yanı sıra İran ve milislerinin ‘vurduğu’ ülkelerin ittifakından başka bir şey değil. Kaos, İran milis ittifakının kırılgan bir ittifaktan ibaret olduğunu gösteriyor.

Bu kırılgan ittifakın devam etmesinin nedeni, Arap dünyasında olduğu gibi uluslararası alanda da bu milislere ve bölgedeki İran projesine karşı koyacak net bir stratejinin olmayışıdır. Nitekim ne zaman bir savaş çıksa İran, vurulan ülkelerin arkasına saklanıyor, onları kalkan ve gasp edilmiş topraklar olarak kullanıyor.

Özetle şu anki kaos, yaklaşan çöküşlere ve daha fazla kaosa işaret ediyor.