Nasır el-Bikami
Suudi akademisyen
TT

Suudiler umursamıyor!

Bugün Suudilerin, ülkelerinin medyada maruz kaldığı kampanyalar ya da organize hedef almalar ile başa çıkma tutumlarını gözlemleyen herkes, onların yüksek bir özgüven seviyesine ulaştığını fark eder. Öyle ki gelip geçici bir görüş, eleştiriyi aşıp hakarete varsa veya kabul edilebilir olanın ötesine geçip kabul edilemez olsa bile, üzerinde fazla durmuyorlar, hatta belki de hiç dikkate almıyorlar. Geçmişte onları vatanseverlik nedeniyle kızdıran ve rahatsız eden şeyler, onları yine vatanseverlik nedeniyle artık ilgilendirmiyor. Geçtiğimiz birkaç yılda Suudiler, Suudi Arabistan dışında herhangi bir ülkeyi hedef alsaydı kendisine zarar verecek ya da etkileyecek yoğun medya kampanyalarıyla birlikte yaşadılar. Ancak Suudi Arabistan, önce Allah'ın izniyle, sonra da tüm bunları fırsata çeviren kendine güvenen liderliği sayesinde bölgedeki ve dünyadaki statüsüne ve ağırlığına yakışır siyasi kazanımlar elde etmeyi başararak gücünü, kararlılığını ve istikrarını artırdı. Suudiler gerçekten kendileri hakkında söylenenleri artık umursamıyorlar mı, yoksa bu onların hedef gösterilme ve karalama girişimlerine karşı bağışıklık kazanmalarıyla mı alakalı?

Umursamazlık, bazı milletlerde ya da halklarda gördüğümüz süper ego ya da şovenizmin kanıtı değil, daha ziyade Suudilerin geriye bakacak zamanlarının olmamasından kaynaklanıyor. Bugün bazı kişilerin “imajın iyileştirilmesi” ile ilgili ortaya attığı iddialar demagoji yapmanın ötesine geçmiyor. Çünkü önemli olan Suudi Arabistan’ın vatandaşlarının, sakinlerinin ve ziyaretçilerinin, yeni ve benzersiz bir Suudi Arabistan modelinin önünde duranların bugün yaşadığı ve deneyimlediği imajdır. Bu modelin temeli, Allah'a iman, Arap ve İslam ulusal kimliği, siyasi liderliğe mutlak güven ve bunu takip eden her düzeyde istikrar, dev kalkınma projeleri, çalkantılı bir dünyada, çekişme ve bölünme ateşinde yanan bir bölgede herkesin şahit olduğu başarılardır.

Umursamazlık duygusu ve başkalarının bizi nasıl gördüğü, Suudiler arasında dünyayı ve geleceği nasıl gördüğümüz, rol model haline gelen vizyonumuzla onu nasıl etkileyebileceğimiz düşüncesine dönüştü. Bu, “Vizyon 2030”un vaftiz babası ve onun sadık koruyucusu Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın “Fox” ağıyla yaptığı röportajda pekiştirmeye çalıştığı eğilimin aynısı. Veliaht Prens bahsi geçen röportajda sık sık duyduklarımızın bir örneği olan soruya  "we don’t care” (umursamıyoruz) ifadesiyle yanıt vermişti. Veliaht Prens'in dediği gibi biz sadece kendimizi ve başarılarımızı umursuyoruz. Aynı zamanda ortaklıklar, iş birliği ve dünyanın geleceğini iyileştirmek için de elimizi uzatıyoruz. Nitekim dünyanın geleceğiyle ilgili son olarak Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve İklim İşleri Elçisi Adil el-Cubeyr, Suudi Arabistan’ın uranyum stokuna ilişkin haberlere yorum olarak Davos Forumu’nda; "Bu imajımızı değiştirmekle ilgili değil, gezegenimizi iyileştirmek ve onu çocuklarımız ve torunlarımız için daha güvenli hale getirmekle ilgili" dedi.

Suudilerin yüksek özgüveni bir anda ortaya çıkmadı ve umursamazlık, ihmal veya küçümsemeyle eşanlamlı değil. Aksine, Suudi Arabistan Krallığı'nın ulaştığı istisnai konumun sağlamlığını belirtmek için mecaz olarak kullandığımız Tuvayk Dağı kadar güçlü ve sağlam bir inançtır. Bu aynı zamanda Veliaht Prens'in sağlam duruşundan, Allah'a, anavatan ve evlatlarına güveninden, aynı zamanda İslam ve Müslümanların kıblesi, Arap medeniyetinin sığınağı olması hasebiyle coğrafyası tarihle kucaklaşan bu toprakların zenginliğinden ve kimliğinden, dünyaya karşı övündüğümüz yenilenen enerji zenginliklerinden, ekonomik fırsatlarından, siyasi istikrar ve güvenliğinden kazandığımız bir davranıştır.

Suudi Arabistan'ın bugünkü yükselişi yanılsamaların değil rakamların sonucudur ve Riyad bugün Ortadoğu'da umudun başkentidir. Tüm dünya için girişimcilik, para ve dev projelerde başarının pusulasıdır. Bu nedenle basitçe; umursamıyoruz!