Yeni Ortadoğu krizi Guterres kliniğine gitti ve uluslararası bir hayal kırıklığı ile geri döndü. Ukrayna savaşına müdahil olan Rusya, Suriye'deki askeri varlığına rağmen etkili bir doktor değil. Çin tıbbı bu tür hastalıklar için uygun bir tedavi yöntemi değil. Sınırları için korkan Avrupa, başkalarına güven veremez. Teşhis, anestezi ve dikiş yöntemine ilişkin eleştirilere rağmen geriye yalnızca Amerikalı cerrah kalıyor
On yıl önce ABD, dikenli Ortadoğu'dan istifa edeceğine işaret etmişti. Ondan yorulmuş o da ondan yorulmuştu. Öneminin azaldığını ve büyük savaşın sahnesi olmadığını söylemişti. Öncelikler değişmişti. ABD'nin ilk kaygısı Çin çağının doğuşunu engellemek ya da geciktirmekti. Ama Ortadoğu unutulacak bir yer değil. O bazen sınırlarını aşan zenginliklerin, yolların ve çatışmaların toprağıdır. Bugün ABD yine bölgeye müdahil ve kendisinden kıvılcımları Irak ve Suriye'deki Amerikan üslerine ve Kızıldeniz'deki tankerlere sıçrayan mevcut yangından bölgeyi kurtarması talep ediliyor.
Gazze'deki katliamın devam etmesi bölge ülkelerine ve küresel ekonomiye pahalıya mal oluyor. Aynı zamanda seçim rüzgarlarında boğulduğu bir dönemde ABD'nin çıkarlarına ve imajına da pahalıya mal oluyor. Bir kez daha yemekleriyle ilgili kaygılara ve malzemelerinin miktarında ne kadar dürüst olduğu konusundaki şüphelere rağmen Amerikalı aşçının olmazsa olmaz olduğunu düşünüyoruz.
7 Ekim'de Yahya Sinvar liderliğinde Hamas, İsrail'e benzeri görülmemiş bir darbe indirdi. Saldırı, İsrail'in güvenliğinin kırılganlığını ve kurumlarının ihmalini ortaya çıkardı, ordunun ve güvenlik kurumlarının imajını sarstı, yerleşim yerlerine ve yerleşimcilere korku saldı. Deprem ABD'yi bölgeye çağırdı. O da başkanı, filoları ve mühimmatı ile geldi ve elçilerinin savaş hükümetinin toplantılarına katılımı yaygın bir görüntüye dönüştü. ABD ağırlığını ve kaynaklarını ortaya koydu ve Binyamin Netanyahu da Gazze'yi enkaz ve çocuk cesetleri ile dolduran yıkıcı bir savaş başlattı.
ABD, İsrail'deki siyasi ve askeri yapıya zafere ulaşması için sürekli bir fırsat verdi. Ancak Gazze savaşının sahnesi ve doğası itibarıyla farklı olması nedeniyle İsrail'in ölümcül ve nihai sonuç getiren saldırılar dönemi artık sona erdi. Savaşın dördüncü ayına girerken artık tek soru şu: Devam etmesi bölgenin katlanma gücünü aşan savaşı kim durdurabilir?
Eğer savaş ilk saatlerden itibaren genişleseydi manzara farklı olabilirdi. Mesela Hizbullah Lübnan cephesinden tüm gücüyle savaşa girmiş olsaydı, Golan cephesi alev alsaydı, İran füzeleri Yemen'den değil bizzat İran topraklarından fırlatılsaydı işler değişebilirdi. ABD'nin önlemek için filolarını gönderdiği büyük çöküş senaryosu gerçekleşmedi. Ertesi günden itibaren Hizbullah bir oyalama savaşı başlattı ve Husi füzeleri Lübnan-İsrail sınırında tam ve açık bir çatışmanın yerini aldı.
Geçtiğimiz aylar, savaşı durdurma konusunda Birleşmiş Milletler'e güvenilemeyeceğini gösterdi. Son günler ise, Gazze'de devam eden katliama yönelik uluslararası kınamaların tırmanmasının, Uluslararası Adalet Divanı'nın attığı adımın ve Batılı karar alma koridorlarında yaşanan çekişmelerin önemli faktörler olduğunu ancak bunların savaşı durduramayacağını gösterdi. Savaşı durdurma çabasına yalnızca ABD öncülük edebilir. ABD olmadan İsrail savaşı sürdüremez. ABD olmadan Hamas'ın savaştan geri adım atışını haklı çıkaracak ya da savaştan vazgeçmeye zorlayacak bir "siyasi ufkun netleşmesi" mümkün değil.
Anthony Blinken'in turları ve William Burns'ün temasları sonucunda bütünlüklü bir çözüm planı henüz netlik kazanmadı. Blinken, önceki Amerikalı arabulucuların ziyaret ettiklerinden tamamen farklı bir bölge ile uğraşıyor. Geçmişte, uygulanması için ülke liderlerini uzlaşıya varmaya ikna etmek yeterliydi. Bugün bölgede yeni gerçeklikler var ve bazı bölgelerde hükümetler örgütlere karışmış veya onların kanatları altında yaşıyor. Dört haritada İran ve örgütler çağını başlatan rolü var.
Amerikan diplomasi hareketliliğini takip edenler arabulucuların duyduğu fikirlerden bahsediyorlar. İsrail'in, rehinelerin serbest bırakılmasını, Gazze Şeridi'nin İsrail için bir tehdit oluşturmaması için savaş gücünün tamamen tasfiyesini garanti eden bir anlaşma bağlamı dışında savaşı durdurmama yönündeki kararından bahsediyorlar. Bu, Hamas'ın artık Gazze'de otorite olamayacağı ve 7 Ekim'in yüzlerinin bir daha Gazze Şeridi’nde görünmeyeceği anlamına geliyor.
Öte yandan Filistin tarafı, iki devletli çözümün gerçekleşmesi için özel bir mekanizmanın yanı sıra İsrail hapishanelerinin aklanması yani Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını talep ediyor. Hamas'ın siyasi bir hareket haline gelmesini, Filistin sahnesinin ve Filistin kararının bir parçası olmasını önerenler de var. Takipçiler, ateşkes ve İsrail'in Gazze'nin tamamından çekilmesinin sağlanmasından sonraki aşamada bir tür Arap rolü ile birlikte başka bir nesle ve başka bir zihniyete geçişi sağlamak amacıyla Filistin Otoritesi’nde reform yapılmasına yönelik fikirlerden bahsediyorlar. Bahsedilen rol, İsrail'in tamamen geri çekilip çekilmediğini kontrol edecek ve çatışmanın nedenlerinin yenilenmemesini temin edecek gözlemciler, uzmanlar veya danışmanlar şeklinde olabilir.
Amerikalı arabulucunun misyonunun, taraflara zehri paylaştırırken miktarı belirlemekten başka bir şey olmadığı aşikar. Zira Netanyahu uzun iktidarını Filistin devleti fikrini öldürme girişimleri ile geçirmişken, bugün kuruluşunu nasıl kolaylaştırabilir? Hamas Ekim depremini tetiklemişken, savaş henüz onu füze ve tünellerinden yoksun bırakmamışken nasıl iktidardan vazgeçmeyi kabul edebilir? Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Netanyahu'nun uygulamalarına ve Hamas'ın kendisinden boşanmasına rağmen Filistin Otoritesi'ni yarı canlı tuttu, peki şimdi kendisi için veda kokan fikirleri nasıl kabul edebilir? Dahası Netanyahu, Filistin devletini Aksa Tufanı’ndan çok daha tehlikeli görüyor. Sinvar ise Filistin devletinin kurulmasının, İsrail'in tanınmasına ve İbrani devlete uluslararası garantiler verilmesine bağlı olduğunu biliyor.
Netanyahu için bir Filistin devleti zehir içmek demektir. Sinvar için de İsrail'i tanımak zehir içmek anlamına geliyor. Peki, Amerikalı aşçı, savaşın çok ileri giden bu taraflarına zehrin miktarını nasıl paylaştıracak? Unutmamak gerekir ki, Filistin devletinin kurulması, aynı zamanda Filistin kartının İran ve direniş ekseninin elinden alınması anlamına da geliyor ki bu, Oslo Anlaşması’nın çökme nedenleri arasında yer alıyordu.