Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Ortadan kaldırmak ile uzlaşmak arasında Hamas

İsrail, Hamas’ın kökünü kazıyacağını duyurduğunda dünyayı şaşırttı. Buna inanan inandı, şüphe eden etti ama nihayetinde ortadan kaldırmanın imkânsızlığı ve uzlaşmaya varmanın kaçınılmazlığı konusunda bir tür fikir birliğine varıldı.

Hamas’ın katılmaya elverişli olduğu çözüm, o dönemde Sovyetler Birliği’nden geriye kalanlar da dahil olmak üzere uluslararası düzeyde hemfikir olunan Amerikan koşullarına göre Fetih hareketinin, yani Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Hamas’ın önüne geçtiği çözümdü.  

Madrid’de başlayıp, Oslo’da olgunlaşan çözüm çöktü ve ipi yarı yolda kesildi. Bu çözüm, gelişimini tamamlamamış bir bebeği, yani Filistin Ulusal Yönetimi’ni doğurdu. Buradaki ‘ulusal’ kelimesi, Filistinliler tarafından eklendi.

Çözüm sürecinin ilk kısmında uluslararası aktörler, bu çözümü Filistin tarafından başlayarak Arap-İsrail çatışmasının sonu için bir başlangıç kılmak üzere müdahalede bulundu. İkinci kısmında ise kimse bu projeyi çöküşten kurtarmak için müdahale etmedi. Yani etkin ve kararlı bir müdahale olmadı.

Görev süresinin sonunda Başkan Bill Clinton’ın gösterdiği büyük çabadan bu yana Oslo çökmeye devam etti ve bizi kendisinden beklenenin tam tersi bir duruma ulaştırdı. Filistinliler şimdi, karşılarında bir devlet yerine savaş buluyor. Kalıcı ve kapsamlı bir barış uman bölge de çok cepheli bir savaş haline giriyor. İşler o noktaya vardı ki, şu an içinde bulunduğumuz durumda Gazze’nin yanı sıra Batı Şeria’da ve Lübnan’ın güneyinde cereyan eden savaşın bölgesel bir savaşa yol açma ihtimali var. Bu bölgesel savaş pek olası görünmese de imkânsız da değil.

Şu an depremin merkezi Gazze. Silahlı direnişin merkezi Hamas. Tüm cephelerde bir savaş tehdidinin merkezi de İsrail… Hem mümkün olduğunda çözümün hem de çözümün imkânsızlaşmasının vaftiz babası olan Amerika ise kendi nüfuz merkezinde onu hedef alan hayaletleri kovalıyor ve çözüm için çalışıyor. Bu çözüm, savaşın yayılmasını engellese de onu tüm bölgelerinde gizli bir tehlikeye karşı uyarmayan bir barış getirmeyecektir.

Amerika’nın sorunu şu: Karşılaştığı zorluklar, kendi etki alanının merkezinden doğuyor ve büyüyor. Bu sorunun kökeni, süper gücün, müttefiklerini istedikleri ve hak ettikleri şeylerin asgari sınırına bile razı edememesi veya bu konuda ihmal göstermesidir.

Amerika, ucu açık olarak devam eden Gazze savaşının ortasında bir hikâye yazdı ve bunu tüm dünyaya bir tartışma ve hareket konusu olarak dayattı. Bu hikâyenin başlığı: Ertesi Gün. Bu, birkaç soru işareti doğuruyor ama bu soruların hepsi de cevapsız türden. Çünkü cevap bilinmeyene bağlı: Savaş bitmeden önceki gün ne olacak? İsrail’in durumu nasıl olacak? Peki, Hamas’ın durumu ne? Zira savaş sona erdikten ve savaş sonrasında bütün Filistinliler tüm yaşananlardan daha büyük, daha zorlu ve daha acil zorluklarla yüzleştikten sonra, seçeneklerini değerlendirmesi gereken Hamas olacak.

Hamas, İsrail’in arzuladığı ve uğrunda çabaladığı köklü tasfiyeden kurtulursa, bu, onun büyük bir grup konumundan Filistin meselesinde karar verici lider konumuna geçtiği anlamına gelmez. Zira gücünün zirvesinde veya bundan daha düşük bir seviyede de olsa Hamas için durum pek de farklı olmayacak. O, Fetih’e veya FKÖ’ye bir alternatif değil, ancak bir ortak olabilecek ve kendi programlarını Filistinlilere dayatamayacak.

Belirleyici olan, kamuoyu yoklamalarında oran ne kadar yüksek olursa olsun herhangi bir tarafın gücü veya öteki tarafa üstünlüğü değil, ötekilerle olan ilişkinin ayrıcalık yerine ortaklığa dayalı olması gerekliliğidir.

Filistinlilerin durumu, davalarının başlangıcından beri, hatta Fetih’in benzersiz bir etkiye sahip olduğu ve Filistinlilerin o yaşadığı sürece başkası üzerinde hemfikir olmadığı Yaser Arafat döneminde bile böyleydi.

Bu, kanunlaşmış bir şeydir. Zira kimse tekelleşecek güce sahip değil. Bir bütünün parçası olmadığı sürece kimse yaşayamaz.  

Hamas’ı köklü bir tasfiyeden kurtaracak şey ne silahı ne de Gazze’ye hâkimiyetidir. Evet, askerî mücadelede silahın önemi inkâr edilemez. Gazze’ye hâkimiyeti de ona, İsrail de dahil olmak üzere tüm dünyanın onu muhatap almasını ve onunla iş yapmasını sağlayan bir meşruiyet getirdi. Ama onu kurtaracak asıl şey, Filistin halkının büyük bir kısmı tarafından benimsenen bir fikirdir. Fikir ortadan kaldırılamaz. Nitekim çok eski tutumlara halen değer verenlerimiz var.

Amerika, ertesi gün neler yapılması gerektiğini soruyorsa bu, onun küresel misyonunu ve rollerini yerine getirme biçiminin bir parçasıdır. Ama asıl sorulması gereken; Filistinlilerin, savaşçı Hamas’ın, müzakereci Fetih’in ve iki tarafı bir araya getirmeye halen yetkin olan FKÖ’nün durumudur.

Filistinliler, ertesi gün sorusunu henüz cevaplamadılar. Halbuki cevaba en çok onların ihtiyacı var.