Çalışanların yeni ayrıcalıklar elde etme hevesinden ziyade, imtiyazları ve işi kaybetme korkusuyla motive olduklarını gösteren bildiğim pek çok hikâye ve çalışma var. Başka bir deyişle biz insanlar kazanma zevkinden çok kaybetme korkusuyla motive oluyoruz. Bu çıkarım, yönetim biliminde pek çok makalede yaygın görülmekle birlikte, aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de de Yüce Allah’ın “Onlar korku ve ümit içinde Rabblerine dua ederler” kelamında da görmekteyiz. Burada korku umuttan önce gelmektedir.
Büyük şirketlerde çalışanların imtiyazları kaybetmekle nasıl başa çıktıklarını gösteren gerçek bir hikâyeden bahsedelim. 1998 yılında Goldman Sachs’ın çalışanlara sağlıklı yiyecekler ve içecekler sağlamaya yönelik bir programı vardı. İki yıl sonra teknoloji şirketlerinin hisseleri düşünce, şirket maliyetleri kısmaya yönelik önlemler almaya karar verdi. Bu doğrultuda yemek servisini iptal etti ancak içecekleri bıraktı. Bir süre sonra hepsini iptal etti, hatta çalışanlara plastik çatal ve kaşık vermeyi bile kaldırdı.
Goldman Sachs’ın pek çok çalışanı, tüm bu ayrıcalıkların iptal edilmesinin ardından olumsuz duygular hissetti. Bu ayrıcalıklar her yerde sunulan temel ayrıcalık değil, bilakis herhangi bir zamanda iptal edilebilecek bir ayrıcalıktı.
Bu nedenle, kim olursa olsun bir çalışanı düşündüğümüzde ve davranışlarını gözlemlediğimizde, çalışanların zihniyetinin kaybetme korkusu etrafında şekillendiğini görürüz. İnsan korku anında her şeyi yapabilir; işinde kalabilmek için yalan söyleyebilir, aldatabilir, iş arkadaşını ve patronunu kurban edebilir.
Dolayısıyla korkuyu deneyimlemenin insan için en zor sınav olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada Kur’an-ı Kerim’de şu ayeti görüyoruz:
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!"
Korku nedeniyle insan tahammül edemeyeceği şeylere katlanır ve bunun kanıtı olarak şahit olduğumuz pek çok olay var.
Bir şirkette yeni işe başlayan bir çalışan işyerinde istenmiyordu. Bu, içinde bulunduğu şirkete göre yetersiz kalmasından ya da yöneticileriyle anlaşamamasından kaynaklanıyor olabilmekle birlikte, sebepleri ne olursa olsun, bu durum çalışan için psikolojik sorunlara yol açmış ancak işini kaybetme korkusuyla tahammül edemediği işyerinde kalmakta ısrar etmişti.
Çalışanların çoğu konfor alanlarını sever ve yeni bir yere geçmeyi tercih etmez. Bunun sebebi insanın risk almaktan korkmasıdır. İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır, gelecek olan daha güzel olsa bile… Burada korkunun, kişinin iş pozisyonuna bağlı olarak dereceleri vardır. En korku duyan kişiler vasıfsız çalışanlardır. Bunların büyük çoğunluğu en az beceriye sahip olan, yalnızca bir alana dair fikri olan, kısacası önemli hiçbir becerisi bulunmayan çalışanlardır.
Bu tür çalışanlar, bir şey öğrenmeye ve gelişmeye en kapalı olanlardır ve düşünmeden sadece işlerine devam ederler. Dolayısıyla bu kişilerden vazgeçmek çok kolaydır. Sürekli korku içinde olmaları nedeniyle sık sık kurumlarından ve yöneticilerinden şikayetçi olduklarını görürüz.
Bu çalışanların çoğunun yerine elektronik bir uygulama, otomasyon veya belirli cihazlar konulabilir; çünkü bu kişiler çalışsalar da yetenek veya üst düzey düşünme becerilerinden yoksunlardır.
Korku sıralamasında bir sonraki sırada yönetim pozisyonlarında bulunan çalışanlar yer alır. Bu kişiler, insanları idare etme ve yönetme yetenekleri nedeniyle yüksek becerilere sahiptirler. Bu nedenle başka yerlere rahatlıkla geçebilir ve bunu yaparken zorlanmazlar. Ancak birçoğu yalnızca belirli şirketlerin çalıştığı dar alanlarda uzmanlaşır veya içinde bulundukları pozisyonlara adil olmayan bir şekilde ulaşmış olurlar. Bu yüzden kazandıklarını kaybetmekten korktuklarını ve kendilerine rakip çıkmaması için altlarındakilerin tüm başarı şanslarını yok ettiklerini görürüz.
Son korku seviyesi ise yönetim piramidinin tepesindeki çalışanlarda görülür. Bunlar en az korkanlardır; çünkü onlar herhangi bir kurumun başarısının sırrıdır ve stratejileri planlayan liderlerdir. Piyasanın bu insanlara ihtiyacı vardır ve kendilerini sarsıntılardan koruyan rahat bir mali duruma sahiptirler. Bununla birlikte, bazıları adil olmayan bir şekilde zirveye ulaşabilir ve bu nedenle korkuyla hareket edebilirler.
Burada şunu soruyoruz; bir çalışanın rahat ettiği mevcut işinden ayrılmasına ve şirketin yeni çalışanları işe alırken korku bariyerini aşmasına ne sebep olur?! Cevap doğru maliyettir. Hareket etmenin maliyeti, konfor bölgenizde kalmanın maliyetini aşarsa karar vermek kolay olacaktır. Aynı şey şirket için de geçerli. Çalışanın çıkarılması ve alternatifin zayıf olması durumunda bir kayıp maliyeti ortaya çıkar.
Özetle söyleyecek olursak, temelde korku vardır, ancak korkuyla yüzleşmenin araçları vardır; bu araçlar arasında adam kayırma veya kurumlar içindeki bozgunculuk değil, beceri ve deneyim kazanıp liyakate dayalı ilerleme vardır. Bu yüzden korkan tüm çalışanlara tavsiyem inançlı olmalarıdır; çünkü kaybı ve korkuyu yaşamak zordur. Allah’ın adaletine inanmalı, yeteneklerimize inanmalı veya en azından inandığımız yeteneklere sahip olmalıyız. O zaman bir yerden bir yere gitmek kolaylaşır ve konfor alanından çıkma korkusu yaşanmaz.