Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İbn Haldun’dan Zafer el-Abidin’e

Tunus asıllı bir sanatçı ve aktör olan Zafer el-Abidin (Dhafer L'Abidine) Mısır ve başka yerlerde tanınmış bir isim, ancak yıllar içinde özellikle Mısır’ın dizi yıldızlarından biri haline geldiği söylenebilir.

Yakın zamanda katıldığı bir radyo röportajında, adı toplumun gelişimiyle bağlantılı olduğu için İbn Haldun karakterini oynamayı temenni ettiğini söyledi.

Gerçek şu ki, Tunuslu-Mısırlı tarihçi ve alim Abdurrahman İbn Haldun'un, sanatçı Zafer ve onun gibi zamanla yıldızı Mısır'da parlayan ünlü halk şairi Bayram el-Tunusi’nin de aralarında olduğu diğer Tunuslu sanatçılara benzeyen bir hayat “senaryosu” var.

İbn Haldun Mısır'da Maliki mezhebi kadısı olarak görev yaptı ve hatta meşhur Mukaddimesi’ni Mısır'da yazdığını söyleyenler de var. Mukaddime, dostumuzun ününün sebebidir. Öyle ki, Mısır’ın ünlü aktörlerinden Adil İmam’ın ünlü bir tiyatro oyununda komik bir diyalogun konusu da olmuştur.

Tunus, İbn Haldun'u Tunus'un ulusal bir “simgesi” olarak görüyor. Tunus Cumhuriyeti’nin kurucusu Habib Burgiba, Tunuslu bir heykeltıraştan (Zubeyr el-Turki) 1978'den beri başkent Tunus'un merkezindeki Habib Burgiba Caddesi'nde bulunan İbn Haldun heykelini yapmasını istemişti. Yine 1980 yılında Tunus'ta bir grup araştırmacının katıldığı “İbn Haldun ve Çağdaş Düşünce” sempozyumu düzenlenmişti.

Faslı büyük düşünür merhum Muhammed Abid el-Cabiri'nin, "Haldunizm"e özel bir ilgisi vardı. 1950'li yılların sonlarındaki üniversite eğitimi sırasında, 1967 yılında “İbn Haldun'a Göre Tarihsel Yaklaşım” başlığını taşıyan yüksek lisans çalışmasını yaptı. Bundan sonra Faslı Cabiri'nin kariyerindeki İbn Haldun yolculuğu son günlerine kadar devam etti.

Faslı entelektüel seçkinler de (Doğu ile Batı arasındaki rekabet çerçevesinde) İbn Haldun ile çeşitli şekillerde ilgilendiler, onun hakkında konferanslar ve seminerler düzenlediler. Mesela Mukaddime kitabının 600’üncü yıl dönümü münasebetiyle 1979 yılında Rabat'ta, Edebiyat ve İnsan Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İbn Haldun Konferansını düzenledi.

Burada iki konuyu gündeme getirmek istiyorum; birincisi: “Sosyolojinin kurucusu” olduğu söylenen İbn Haldun ve şöhretinin sebebi olan Mukaddimesi, modern zamanlarda Batılılar tarafından yeniden keşfedilmeden önce de Arap, İslam ve Mağrip hafızasında önemli bir yere sahip miydi?!

İkincisi; İbn Haldun'un teorilerinin, çarpıcı ve yeni düşüncelerinin modern siyasal ve kültürel düşünce, yani modernite ile bir ilgisi var mı?! Yoksa kendi deneyimlerine ve düşünce alanına (o dönemde Mağrip’teki siyasi yaşama) dayanarak, cesur sorular sorma, devletlerin ve emirliklerin nasıl ortaya çıktığına dair yeni alanları keşfetme konusunda çağdaşlarını geride bırakmasına rağmen, zamanının ve düşüncesinin sadık bir evladı mıydı?

İbn Haldun'un kişiliğini, düşüncesini, yaşamını ve dönemini anlatan bir dizinin çekilmesi, alışılmış "klişelerden" uzaklaşılıp, tıpkı İbn Haldun gibi düşünce ve yaratıcılıkta cesur olunması şartıyla güzel olacaktır.

Burada dizinin mekânı ve görünüşüyle, diliyle ve ele aldığı konularla, hatta lehçesi ve kostümleriyle, “yeni” Arap tarihi dizilerinde zevk olarak alıştığımız kalıplaşmış görüntüleri yıkan bir yapım olması gerektiğini kastediyorum.

İbn Haldun dizisi için temenni ettiklerimi, mesela İbn Teymiyye, Gazali, Muaviye, Ali, Hüseyin, Yezid, Şah İsmail, Fatih Sultan Mehmet ve büyük İmam Suud gibi şahsiyetler için de temenni ediyorum.