Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Kültürden önce istikamet!

Kuru sözlük tariflerinin tuzağına düşmemek için kültürü kısaca şöyle tanımlayabiliriz: Kültür; yaşam tarzı, fikirler ve alışkanlıklar toplamıdır. Bu tanımdaki her bir kelimenin altında pek çok detay var. Ancak bu girizgâhın amacı bir habere değinmekti. Sonra bu konu üzerine birlikte düşünmek için alan açarız.

Haber şu: Suudi Arabistan’ın sahil kenti Cidde’deki Edebiyat Kulübü’nün 20’nci ‘Metin Forumu’ oturumu, kulübün 50’nci yıldönümü münasebetiyle bu yılın ana başlığını ‘Cidde Kulübü’nde Edebi ve Eleştirel Söylem’ olarak belirledi.

Bu forumda temel öneri şuydu:

Üniversitelerdeki bilim şubelerinin ve araştırma merkezlerinin, genel olarak edebiyat kulüplerinin ürünlerini incelemek ve bunların bilişsel, eleştirel ve edebi yönelimlerini ortaya çıkarmakla ilgilenmesi gerekir.   

Ayrıca Suudi Arap kimliğini muhafaza edecek ve varlığını güçlendirecek şekilde, ülkedeki ilgili derneklerle iş birliği içinde edebiyat ve kültür dernekleri tarafından yürütülen ve gençlerin edebi ve kültürel yeteneklerini geliştiren entegre bir kültür projesi sunulmalı.

Şimdi soğuk basın açıklamalarının üslubunu andıran bu kelimelere sıcaklık katlamaya çalışacağız.

Bu; kültürün ve kültürel ürünlerin devlet kurumları, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, üniversiteler ve kültürel hareketi himaye edip destekleyebilecek ve finanse edebilecek diğer odaklar tarafından ciddiye alındığı anlamına geliyor.

Kültür; serbest şiirden, bir sanat galerisinden ve hatta kültürün yemek, mimari ve moda gibi maddi tezahürlerinden ibaret değildir.

Bunlar, kültürün bir ‘parçası’, ama ‘tamamı’ değil.  

Düşünce de kültürün bir parçası, hatta onun ruhu ve aklıdır. Düşünce; toplumun toprağını karmak ve özü oluşturan kodları incelemekle ilgilenir: Biz kimiz? Nereden geldik? Bizi diğerlerinden ayıran kültürümüzün molekülü nedir?

Bunlar; Araplığa, dine ve evrenselliğe ilişkin sorulardır. Bu soruları sosyoloji, tarih, felsefe, antropoloji ve bunun gibi beşeri bilimlerdeki araştırmacılar ve akademisyenler cevaplar.

Lisânü’l-Arab’da kültür kelimesinin Arapça karşılığı ‘sekâfe’ ile aynı kökten gelen ‘sikâf’ kelimesi şöyle tanımlanmıştır: Mızrakları doğrultmaya yarayan alet.

Amr b. Kulsûm de muallakasında şu dizelere yer verir:

“Cendere (düzeltmek üzere) sıkıştırdığı zaman mızraklar ürperir,

Sert bir şekilde yüzüne çarparak cendereden kurtulur.

Öylesine sert kurtulur ki,

geriye döndüğünde mızrak düzeltenin ensesine ve alnına çarparken vınlar”

Yine aynı kökten gelen ‘teskîf’ tabiri de ‘düzeltmek, doğrultmak’ anlamına geliyor.  el-Mu’cemu’l-Vasît’de şöyle deniyor: Bir şeyi düzeltti, yani eğriliğini giderdi. İnsanı eğitti, ıslah etti ve yetiştirdi.

Bu sözlük anlamlarına bakarak diyebiliriz ki bu kültürel ‘mahmuz’ ya da ‘sikâf’ olmazsa, cehalet perdesini delen ve ışığın içeri sızması için karanlığın duvarlarında delikler açan bilgi mızrakları doğrulmaz.

Sosyal medyanın peşi sıra gelen bir hafifliğin ve çağdaşlaşma ve modernleşme adı altında dünyaya sosyal medya gözlüğüyle bakanların çağında bu Ciddeli kulübün üyeleri, kültürün korunması ve geliştirilmesi için çağrıda bulunuyor…

Bu parçalanamaz kapsamlı kültür, zengin bir zihin üreten şeydir. Zengin bir zihin ise içi boş propagandalara karşı en büyük bağışıklık ve her an yeni bir ürünün filizleneceği en verimli topraktır.

Bu anlamda kültür, bir lüks veya boş söz değil, bir zorunluluktur.